Ana SayfaHaberlerEge Bölgesi'nin saklı güzeli Tire

Ege Bölgesi’nin saklı güzeli Tire

 

Duygu Durgun

Neden mi Tire ? Ege Bölgesi'nin saklı güzeli Tire'yi görmemin ilk nedeni, İzmir’e sadece 80 km uzaklıkta olması. Yani bir solukta Tire’desiniz. Ulaşım bu kadar kolay olunca Tire’yi doya doya gezmek için bolca vaktiniz de olacak.

 

İkincisi yemyeşil bir yer olması. Tire’ye boşuna Yeşil Tire dememişler. Hatta Ege’nin Karadeniz’i dersek çok da abartmış olmayız.

 

Ve son olarak, tarih ve kültür gezilerine meraklı biriyseniz Tire Frigya, Helen, Pers, Bizans, Osmanlı uygarlıklarına kucak açmış kadim bir yerleşim göreceksiniz.

 

Elbette özel tatların peşindeki gezginleri de ziyadesiyle memnun edecek bir yerden bahsediyoruz. Tire köftesi, Tire tostu, kahvaltısı her biri birbirinden leziz.

 

Kadın dostu bir yer

 

Ege Bölgesi'nin saklı güzeli Tire Tire’de sizi karşılayacak belki de en güzel şeylerden biri de kadın dostu bir yer olması. Sokaklarda kadınların motosiklet kullandığı bu şirin ilçede hizmet aldığımız hemen her mekanın, konakladığımız otel dahi, çalışanları kadınlardan oluşuyordu. Dolayısıyla hem samimi, hem de nazik bir karşılama ile çevreleniyorsunuz Tire’de.

 

Bunu özellikle kadın gezginler açısından bir detay olarak not düşüyorum. Biliyoruz ki kadınların rahat yaşayabildiği bir kent kuşkusuz insani anlamda da gelişmiş bir kenttir.

 

Sadrazamlar yetiştiren Tire

 

Ege Bölgesi'nin saklı güzeli Tire Tire’nin geçmişini biraz okuyunca bilgiye, yeniliklere açık ve her dönem çağdaş bir kent olduğunu düşünüyor insan. Neden diyecek olursanız kısaca şöyle anlatalım;

 

Tire aslında 1420’lere kadar Aydınoğulları Beyliği’nin merkezi olmuş ve bu beylik döneminde gerek entelektüel sermaye gerekse imari açıdan çok gelişmiş. Kent 1400’lerin başında Osmanlı Devleti egemenliğine girmiş ve kısa sürede girişilen imar hareketiyle imparatorluğun önemli verdiği bir kent haline gelmiş. Pek çok sadrazamın burada yetiştirilip saraya göreve yollandığı biliniyor.

 

Ege Bölgesi'nin saklı güzeli Tire Tire hakkında önemli bir tarihi bilgi ise, 1453 öncesi burada nüfusun önemli bir bölümünün Anadolu Rumlarından oluşması. Rumlar İstanbul’un fethinden sonra İstanbul’da Vefa semtine yerleştirilmiş ve bu durum bazı kaynaklarda Tire açısından önemli bir beyin göçü sayılmış.

Evliya Çelebi 1671 yılında hacca giderken üzerinden geçtiği Tire'yi büyük ve canlı bir şehir olarak yazıyor. Ona göre şehrin 68 mahallesi, 36 cami olmak üzere 144 mihrabı, 30 medresesi, 13 hamamı, 27 hanı, 60 okulu, 270 çeşmesi, kurşun kubbeli 5 sebili ve evden eve akan suları varmış… Zihnimiz Tire’nin bu ihtişamlı geçmişinde hamamlarında, hanlarında dolaşırken ayaklarımız bizi bugüne, çarşı caddesine götürüyor.

 

Tireli orkestralar meşhur

 

Ege Bölgesi'nin saklı güzeli Tire Tire Çarşısı ara sokaklarında kaybolup bolca fotoğraf çekebileceğiniz ayrı bir dünya. Çarşının bir bölümünde sıra sıra dükkanlar dikkat çekici zira her dükkanın önünde bir orkestranın ya fotoğrafı ya da bastırılmış afişi sergileniyor. Esnaftan birine sorduğumuzda Tireli müzisyenlerin çok meşhur olduklarını, düğün dönemlerinde başlıca eğlencenin bu orkestralar olduğunu söylüyor dükkan sahibi. Orkestra isimleri Grup Melodi, Grup Gökkuşağı, Grup Beste diye sıralanıyor…’’Siz bir de düğünler başladığında gelin buraya o zaman anlarsınız’’ diyor arkamızdan dükkandaki genç adam. Tamam, diyoruz, ‘’Tire düğünü izlemek şart oldu artık bize’’.

 

Ege Bölgesi'nin saklı güzeli Tire Tire’nin serin sabahında çarşı gezisini bitirirken kahvelerimizi kentin içinde adeta yemyeşil bir cennet köşesi olan Derekahve’nin müthiş manzarasına bakarak içiyoruz. Derekahve’den kent merkezine dönerken Kent Müzesi tabelası dikkatimizi çekiyor. Eskilerin deyişiyle Şehri- Muzzzam Tahtı Kadim ‘in yani müze olan bu bakımlı binanın içine girer girmez başka bir dünyayla karşılaşıyoruz. Sepetçiler, erkek berberi, erkek çizmecisi olan esnaflar tezgahlarını açmış ziyaretçilerini bekliyorlar.

 

Eski mesleklerin ustalarından canlı sunumlar

 

Ege Bölgesi'nin saklı güzeli Tire 2014’te açılan Kent Müzesi ücretsiz gezilebiliyor ve bugüne dek gördüğümüz kent müzelerinden (sayıları ülkemizde maalesef bir avuç) çok farklı. Burada bir yandan unutulan meslekler ve o mesleklere ait alet-edavat sergilenirken bir yandan da hala yapılan bazı kadim mesleklerin ustaları dükkanlarının başına geçip sanatlarını canlı canlı icra ediyorlar.

 

Tire Kent Müzesi'nin kalbini oluşturan ve ülkemizde başka bir örneği bulunmayan Geleneksel El Sanatları Çarşısı'nda, Beledi Dokuma, Nalıncı, Körüklü Çizmeci, Semerci, Urgancı, Keçeci, Hasırcı, Saraç, Yorgancı, Mobilyacı ve Tornacı gibi, bir çoğu kente özel olan ve unutulmaya yüz tutmuş mesleklerle karşılaşmanız mümkün.

 

Ege Bölgesi'nin saklı güzeli Tire Yorgancı rengarenk yorganların arasında gayet mutlu, zira hala müşterisi var. ‘’Niye şaşırdınız yok mu hiç yorgancı sizin İstanbul’da?’’ diye soruyor. ‘’Tire’de hala biz bu işi yapıyoruz ama tabii şu doğalgaz var ya o bu işi bitirecek yakında. Artık insanlar doğalgaz gelince yorgana ihtiyaç duymuyor. Ama köylü gelip yine bizden alıyor’’ diyor.

 

Müzede Tire Belediyesinin 1940 tarihli makam aracından tutun da dokuma tezgahlarına farklı dönemlerden objeler görmek mümkün. Müzede sergilenen her mesleğin ustasına dair eğer o kişi hayatta değilse bir tanıtım yazısı konulmuş. Bu da Tire’nin yetiştirdiği meslek erbablarına saygı niteliğinde…Ayrıca Tire’de iz bırakmış ünlülerden Tanju Okan, Nejat Uygur, Gönül Duman gibi isimlere ayrılan bir özel köşe düzenlenmiş.

 

En büyük açıkhava pazarı Tire’de

Ege Bölgesi'nin saklı güzeli Tire Tire’nin dillere destan bir pazarı var, maalesef bizim ziyaret ettiğimiz tarihlere denk getiremedik ama gidenler dünyanın en büyük açık hava pazarı olduğunda hemfikir. Salı günleri kurulan pazara İzmir, Aydın, Manisa ile çevre ilçelerden gelen satıcılar ile yerli üreticiler ürün getiriyor. Bir de Cumaları kurulan küçük üreticilerin geldiği bir pazar olduğunu duyduk ki, o da ilçede köylü pazarı olarak biliniyor.

 

Tire’nin içinde vaktin nasıl geçtiğini anlamadan kendimizi güzel bir öğle yemeği ve dağ havası için Kaplan Köyü’nde buluyoruz. Mis gibi dağ havasında asırlık çınar, kestane ve ceviz ağaçları arasında Tire ovasına bakarak Ege’nin otlarını denemek paha biçilemez. Kaplan köyünde Kaplan Dağ Restoran başta olmak üzere farklı işletmeler de bulunuyor. Dolayısıyla bu dağda aç kalmanızın imkanı yok, merak etmeyin…

 

Son söz; bir İzmirli olarak itiraf etmeliyim ki, bu kadar yakınımızdayken çok daha önce keşfetmeliydik seni Tire… Bereketli topraklarını, benzersiz zenginlikteki otlarını, doğal ve yavaş yaşamını, sımsıcak dost yüzlü insanlarını, kadın dostu sokaklarını. Böyle keşiflerin tadı da başka oluyor.

- Advertisment -