Ana SayfaYazarlarBarış bloku nerede?

Barış bloku nerede?

Güneydoğu’da çocuklar, gençler, doktorlar, öğretmenler, şoförler, trafik memurları PKK tarafından katlediliyor. Asker ve polise yönelik saldırıları ise saymıyorum. Fakat PKK/HDP’nın arkasında saf tutan ve kendilerini “barış bloku” olarak lanse eden siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri, dernek, medya ve aydınlardan şu ana kadar yeterli bir tepki yükselmedi. Ne PKK’yı kınayan bir bildiri, ne bir basın açıklaması, ne bir yürüyüş gerçekleştirdiler. Yıllardır sözde insan hakları ihlallerini araştıran İHD bile yalandan dahi olsa 12 yaşındaki bir çocuğu katleden PKK’ya ses edemedi. Türkiye Tabipler Birliği gibi bir örgüt, PKK tarafından Diyarbakır ve Iğdır’da öldürülen doktorlarının ardından bir kınama açıklaması bile yayınlayamadı. AK Parti hükümetini Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılatmaya çalışan Diyarbakır Barosu ise üç maymunu oynamakla meşgul. Cumhurbaşkanı’nın iftar sofrasıyla ilgilenecek kadar “duyarlı” davranan, spekülasyon yapan Mühendisler ve Mimarlar Birliği de terörün katlettiği çocukları görmezden geliyor. Uçan kuşun kanadına taş gelse bir araya gelen, bildiriler kaleme alan, imzalar atan aydınlardan da ses yok. Medya bahsini ise açmaya hiç gerek yok; medya, faili belirsiz cinayet haberleriyle zaman geçiriyor şu aralar. Çocukları öldüren mayını kimin patlattığını, gençleri öldüren silahı kimin ateşlediğini medyadan öğrenmek imkansız. CHP’nin önergeci milletvekilleri de bu aralar pek sessiz; PKK/HDP terörü hakkında şu ana kadar hala tek bir önerge vermediler. Ne katledilen sivillere sahip çıktılar, ne terörü kınadılar…

 

PKK’nın ateşkesi bozarak terör saldırılarını tırmandırmasının ardından kendilerini “Barış bloku” olarak tanımlayanlar nasıl olur da 12 yaşındaki bir çocuğun katledilmesine bile ses çıkaramaz? Başta HDP olmak üzere barışı dilinden düşürmeyenler en azından PKK’nın sivil katliamlarına tavır alamaz mıydı? Sivil siyasetin güçlendirilmesi gereğine inanlar neden en korkunç cinayetlere karşı bile tepki gösteremiyor? Barışa inananlar, kendilerini “Barış bloku” olarak tarif edenler terörün arkasında saf tutar mı? Bunu anlamak mümkün mü?

 

Bu çelişkili durumu genelde ideolojik ve siyasi izahatlarla anlama yoluna gidiyoruz. Bazen akılsızlıkla, bazen da ahlaksızlıkla açıklıyoruz. Bu kadar karşıtlaşmayı, uçlara savrulmayı, teröre arka çıkmayı kutuplaşmanın sonucu olarak görüyor veya AK Parti’nin muhafazakar-dindar kimliğine karşı bir tepki olarak değerlendiriyoruz. Erdoğan nefretiyle de durumu açıklama yoluna gidenimiz az değil; Cumhurbaşkanı’nın kişiliğinden hoşlanmayanların siyaha beyaz, beyaza siyah diyerek bir tür inatlaşma içine girdiğini düşünüyoruz.

 

Bana kalırsa bunların hiç biri bizi gerçeği tüm yönleriyle anlamaya yaklaştırmıyor. Kendi yaşadığımız ülkeyi bugüne kadar nedense iyi tanıyamadığımızı ve bu ülkede işlerin nasıl döndüğünü pek kavrayamadığımızı düşünüyorum. Sivil toplumculuk, dernekçilik, aktivizm dünyada bireyin yönetime katılması anlamında demokratik bir gelişmişlik göstergesi olabilir. Ne var ki Türkiye’de sivil toplum örgütleri, dernekler, meslek örgütleri veya aktivist gruplar paralel yapıların yan kuruluşu olarak organize edilmiş. Bu tür sivil örgütlerin işlevleri aslında devlet üzerinde etkinlik kurmak isteyen paralel yapılara toplumsal taban sağlamak.

 

Devlet üzerinde hakimiyet kurmak için sadece bürokratik mekanizmayı ele geçirmek yetmiyor, sivil toplum üzerinde de hakimiyet kurmak gerekiyor. Siyasette güç kazanmak isteyen derin yapılar önce bu tür sivil toplum örgütlerinde güç kazanıyor. Bizdeki sivil toplum da yıllar öncesinden kontrol altına alınmış. Yoksa bugünkü gibi ayrı uçlarda konumlanan Ulusalcılar ile Cemaat gibi yapıları veya PKK ile Beyaz Türkleri, siyasi Türkçüler ile siyasi Kürtçüleri yan yana getirebilmek ve aynı hedeflere doğru birleştirmek pek mümkün olamazdı. Bu siyasi mühendislik için sivil topluma fazlasıyla hakim olmak gerekiyor.

 

Bu sivil toplum kuruluşları 17-25 Aralık darbesinin arkasında da saf tutmuştu. Aynı sivil toplum grupları şimdi de terörün arkasında saf tutuyor. Cemaat’in istihbaratçı polis, savcı ve hakimlerinin peşine takılanlar şimdi de Kandil’in peşine düşmüş durumda. Bu yüzden gözleri ne katledilen çocukları, ne de infaz edilen gençleri görüyor. PKK’nın savaşına katılanların, teröre arka çıkanların bence olup biteni bir kez daha gözden geçirmesinde fayda var. Barışın tarafında olmak isteyenlerin yapacağı ilk şey teröre karşı çıkmaktır. Teröre karşı çıkmadan samimi bir barış taraftarı olmak mümkün değil.

- Advertisment -