Ana SayfaYazarlarHDP’nin dezavantajları

HDP’nin dezavantajları

Barajı aşma noktasında HDP’yi ümitvar kılan faktörlerin yanında HDP’yi zorlayacak hususlar da var. 7 Haziran’da HDP’nin işini güçleştirecek belli başlı sorunlar birkaç başlık altında toplanabilir:  

1. HDP’nin Erdoğan karşıtlığı iki tarafı keskin bıçak gibi, fayda getirebileceği gibi zarar da verebilir. Zira bu söylemin bir taraftan HDP’yi, AKP ve Erdoğan nefretiyle bileylenmiş kesimler nezdinde bir cazibe merkezi haline getirdiği doğru. HDP ve Demirtaş da, AK Parti karşıtlığıyla özellikle CHP tabanından kendilerine doğru bir oy akışının olacağı düşüncesinde. Bu nedenle HDP’nin seçime kadar olan sürede bu söylemin dozunu artırması beklenebilir.

Ne var ki bu söylemin diğer taraftan da HDP’ye zarar verme potansiyelinin bulunduğu da unutulmamalı. Çünkü çözüm sürecine çok büyük bir değer veren ve oy verme davranışını buna göre şekillendiren geniş bir Kürt kesim var. HDP’nin AKP ile mücadele adına çözüm sürecine karşı da soğuk bir tutum takınması bu kesimleri endişeye sevk ediyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde çoğunlukla Demirtaş’a oy veren bu kesim, HDP’nin sürece mesafeli durduğu algısını kuvvetlendirecek tavırlar sergilemesinden rahatsız.  

Söz konusu rahatsızlığın giderilmesi için HDP’nin dilinin revize edilmesi lazım. HDP’nin AKP ile sonuna kadar mücadele etmesinde hiçbir sakınca yok. Ama bunu yaparken çözüm sürecine sonuna kadar sahip çıktığını da göstermek zorunda. Demirtaş dengeli bir dile müracaat etmeli ve çözüm sürecine değer verenlerin kendini dışarıda hissetmesine yol açacak beyanlardan uzak durmalı.   

Silahların gölgesi  

2. 6-8 Ekim Olayları bölgeyi sarstı. Yaşananların hesabı –büyük ölçüde- HDP’ye kesildi. Yakıp yıkmalar, saldırılar ve ölümler, bazı toplumsal kesimlerle HDP’nin bağını zayıflattı. Dindar ve muhafazakâr Kürtler ile orta ve üst sınıf Kürtlerde, PKK ve HDP’ye karşı zaten önceden var olan korku bu olaylarla birlikte tavan yaptı. Bu kesimlerde PKK’nin hükümferma olması durumunda tüm kazanımlarının yerle bir edileceği ve kendilerine hayat hakkı tanınmayacağı düşüncesi güçlendi. (Öyle ki 6-8 Ekim’in hemen sonrasında birçok kişi imkânı bulması halinde bölgeden göçmeyi, işini gücünü tasfiye edip bir an evvel Batı’ya yerleşmeyi planlamaya başladı.)

Ekim Olayları ve sonrasında özellikle Cizre’de olanlar, bu kesimler ile HDP’nin arasındaki mesafenin açılmasına neden oldu. Aradan geçen süre zarfında HDP bu endişeleri izale edecek bir siyaset üretemedi.  HDP, kırılan insanların gönlünü almada, yıkılan köprüleri tekrardan inşa etme eksik kaldı. Bunun HDP adına seçimlere eksi bir puan olarak yansıması kaçınılmaz.

CHP’nin önseçimi

3. HDP’nin barajı aşma planında CHP’den gelmesi beklenen oylar önemli bir yer tutuyor. Buna göre, partilerinin yeterli ve etkili bir şekilde muhalefet edemediğini düşünen CHP’lilerden bir kısmı HDP’ye yönelecek. “Biz nasılsa iktidar olamıyoruz, hiç olmazsa HDP parlamentoya girsin, AKP ve Erdoğan’ı durdursun” diyerek HDP’ye oy verecek ve böylece HDP’nin barajın üstüne çıkmasını sağlayacak.

Kulağa hoş geliyor. Ancak ben CHP’den HDP’ye HDP’lilerin beklediği oranda bir oy akışının olacağını hiç düşünmedim. Bir partiyi/lideri sempatik bulmak ile o partiye/lidere bağlanmak ve oy vermek arasında bir fark var. CHP’liler HDP’ye ve Demirtaş’a konjonktürel olarak sempatiyle bakabilir ve bu sempatilerini dillendirebilirler. Fakat bu, onların blok halinde HDP’ye oy vereceği anlamına gelmez.

Yine de CHP’den çok sınırlı bir sempati oyu HDP’ye yönelebilir. Ama CHP’nin yaptığı önseçimlerden sonra bu da güçleşti, sınır daha da daraldı. Önseçimin CHP’ye başlıca iki faydası oldu: İlkin, CHP tabanını harekete geçirdi, tabanın partiye bağlılığı tazelendi. İkincisi, Alevilerin CHP ile olan ilişkilerini kuvvetlendirdi. Birçok yerde önseçim Alevi adayların galibiyetiyle sonuçlandı. Ortaya çıkan bu tablo, CHP’den HDP’ye kayması beklenen Alevi oylarının sayısını önemli miktarda azaltacaktır.

Sıra dışı başarı

4. HDP geleneği en yüksek oy oranına Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde erişti. Demirtaş, % 9.8 oy aldı. Ancak bu seçimlerde katılım oranı % 73 idi. 7 Haziran’da katılımın çok daha yüksek oranlarda seyredeceğini öngörmek mümkün. İki sebepten ötürü: Biri, bu seçimlere bütün partilerin hayati bir değer biçmesidir. AKP sistem değişikliğini (Başkanlık Sistemi) bir hedef olarak önüne koydu. Muhalefet partileri ise buna kategorik olarak karşı duruyor. HDP seçime parti olarak giriyor, onun alacağı sonuca bağlı olarak 8 Haziran sabahı iki farklı Türkiye tablosunun ortaya çıkması söz konusu. Tüm bunlar seçmenin motivasyonunu artıracak ve katılım oranını yükseltecektir.

Diğeri ise seçmenin zaten genel ve yerel seçimlere teveccüh göstermesidir. Katılım oranı 2011 genel seçimlerinde % 87.1, 2014 yerel seçimlerinde ise % 89.4 oldu. 2015 seçimlerindeki seçmen sayısı 53 milyon 765 bin. Seçime katılımın % 85 civarında gerçekleşeceği varsayılırsa, HDP’nin % 10 barajını aşması için yaklaşık 4 milyon 600 bin oy alması gerekecek. (Yurtdışındaki seçmenler de dikkate alındığında bu rakama 100 bin kadar artabilir.)   

2011’de HDP 2 milyon 819 oy, 2014’de Demirtaş 3 milyon 950 bin oy aldı. Buna göre HDP’nin 2011’den yaklaşık 2 milyon, 2014’ten de yaklaşık 800 bin fazla oy alması gerekiyor. Bir başka ifadeyle, HDP’nin Demirtaş’ın aldığı bütün oyları muhafaza etmesi yetmiyor, buna ilave olarak da yeni bir milyon seçmeni cezbetmesi de gerekiyor.

Cumhurbaşkanlığı seçimi ile genel seçimler arasında 9 aylık bir süre var. Böylesine az bir vakitte böylesine devasa bir siyasi dönüşümü gerçekleştirmek her babayiğidin harcı değil. Eğer katılım beklendiği gibi % 85’ler civarında olursa rakamlar HDP’nin işi çok güç olduğunu gösteriyor. Eğer başarabilirse sıra dışı bir başarıya imza atmış olacak.

Renkli liste

5. HDP’nin listesi çok renkli; listelerde toplumun her kesiminde adayın ismini görmek mümkün. Listelerde başörtülü de var LGBT’li de. Müftü de var devrimci de. Muhafazakâr-dindar da var gayri-müslim de. Ancak bu listenin sorunlar içermediği manasını taşımıyor. Bir kere Türkiye’nin sosyolojisine denk düşmüyor, Türkiye’nin renklerini tam anlamıyla yansıtmıyor. Mesela Batı illerinde solun açık ara ağırlığı hissediliyor. Listelerde önemli yerler –neredeyse tamamen- soldan gelen adaylara ayrılmış. Toplumsal tabanı bulunmayan isimlere muazzam bir ağırlık verilmiş. Tercih edilen isimlerin Türk ve Kürt orta sınıfları için bir çekicilik taşımadıkları çok net. Keza Batı’daki AKP’ye oy veren ama HDP’ye de oy verme ihtimali bulunan muhafazakâr Kürtler de göz ardı edilmiş. Bu grupların istemlerini karşılayacak ve onları HDP saflarına çekecek isimler de listelerde yer bulamamış. Dolayısıyla HDP listesi iddia edildiği kadar Türkiyeli değil.

Asıl tehlike

6. HDP için en büyük tehlike bir çatışma halinin olmasıdır. Ağrı-Diyadin’dekine benzer çatışmaların yaygınlaşması HDP’ye iki yönlü menfi tesir eder: Bir taraftan siyaseti ön plana çıkarmaya çalışan HDP’yi tekrardan silahların gölgesinin altına iter. Diğer taraftan da HDP’nin bölge dışında etkin ve aktif bir siyaset yapabilme şansını asgariye indirir. Çatışmaların süreklilik kazanması durumunda, HDP’nin Türkiye’nin Batısında normal siyasi faaliyetlerini yürütemez, seçim kampanyasını sürdüremez, halkı yeni bir siyasete yelken açtığına ikna edemez. Patlayacak her bomba, atılacak her kurşun, kesilecek her yol öncelikle HDP’ye zarar verecek ve onun Türkiyelileşme idealine darbe vuracaktır.

 

 

- Advertisment -