Yazarlar

Trump mı Biden mi?

Geçen defadan farklı olarak iktidar tarafında bir Trump heyecanı yaşandığına ilişkin işaretlere rastlamıyorum. Bence Trump’a ihtiyatla bakmakta isabet var. Bunun bizim açımızdan iki başlıca nedeni var. Birinci neden NATO ile ilgili. Trump geçen döneminde milli gelirlerinin %2’sini savunma harcamalarına ayırmayan ülkelere dikkat çekmişti. O ülkelerden biri ülkemizdir. Trump yeniden seçilirse bu konuda iktidarın baskılarla karşılaşması ve ekonomiyi rayına oturtmaya çalıştığı bir dönemde savunma için bunun tersini yapma taleplerine muhatap olması muhtemeldir. Daha önemlisi Trump’ın Netanyahu’ya verdiği desteğin Biden’dan farklı olarak koşulsuz olmasıdır. Bu nedenlerle Biden’ın yeniden seçilmesi sadece demokratik dünya için değil, ülkemiz için de tercih edilmesi gereken olasılıktır.

Güzel mi oldu, çirkin mi oldu, değil. Önce, Kabataş neden böyle oldu?

Şehrin önemli bir transfer merkezi olan Kabataş’ta bir düzenleme ihtiyacı vardı. Daha önceki “naif martı projesi’nden ve arkasına yapılmaya çalışılan akıllara ziyan tünel (battı-çıktı) saçmalığından sonra, nihayet “mimari bir fikir”. Kabataş’taki Büyükşehir Belediyesi’nin gerçekleştirdiği projeden söz ediyorum.Parkı binanın üzerine taşırma fikrinden hoşlandım. Ancak kafamdaki sorular daha da arttı.

Erdoğan, Beştepe’de muhalif siyasilere yemek de verir mi? Tıpkı II. Abdülhamit gibi?

Tarih her konuda ve her zaman tekerrür etmese de bazı zamanlar bazı konularda ilginç bir şekilde tekerrür edebiliyor. II. Abdülhamit’in 1908’de 2. Meşrutiyet’in ilanından 6 ay sonra Yıldız Sarayı’nda tüm mebuslara verdiği yemek ve burada yaptığı konuşma ile Erdoğan’ın 14-28 Mayıs’tan sonra muhalefete ve topluma yönelik izlediği ‘yumuşama’ siyaseti arasındaki benzerlikler gibi.

31 Mart sonrasının hayret verici gündemi nasıl açıklanır?

Seçim sonuçları bir ayrımı gerçek haline getiriyor: Ankara’ya karşı taşrayı, valiye karşı belediye başkanını tahkim ediyor. “Yeter Söz Milletin” şiarında karşılığını bulan halka dayanma bu defa yerel yönetimler üzerinden bir karşılık buluyor. Bu ayrım muhalefetin kazanmasının sebebi değildir, aynı zamanda güçlü olmayı sürdürmesinin koşuludur da. Bu sezgi düzeyinde kavranıyor olacak ki seçim zaferinin hemen akabinde Özgür Özel “Devletle millet karşı karşıya gelirse er ya da geç millet kazanır” demekten geri durmadı. Zaferin sebebi şüphesiz doğru teşhis ediliyor, hatırlanmalı ki anlık bir zaferin kalıcı bir duruma dönüşmesi de “devlete karşı milleti” bir şiara çevirebilmek.
- Advertisement -

Film düzeltmenliği

“Düzeltme şart!” da… “İcapsız düzeltmecilik” diyebileceğim bir patoloji var. O mevzuya film eleştirmenliğinin eğri, kırık bir dalı olarak -tabiri caizse- “film düzeltmenliği”yle değinmeye çalışacağım. Nuri Bilge Ceylan filmleri bir bakıma öyle münasebetsizliklerin de yarıştığı geleneksel “eleştiri”, “yağdırma” festivali. Her filminde saklı ya da potansiyel bir “Ben olsaydım mesela” sendromu… Hem de “gölgelerin gücü adına güç bende artık” tavrıyla.

En Son Çıkanlar