Ana SayfaHaberler144 ton plastik atık denize karışıyor!

144 ton plastik atık denize karışıyor!

 

Boğaziçi Üniversitesi, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı Türkiye (Sustainable Development Solutions Network – UN SDSN Türkiye) ve WWF-Türkiye’nin birlikte düzenlediği çalıştayda  plastik sektörünün paydaş ve oyuncuları biraraya gelerek  gerek üretim, gerek tüketim gerekse geri dönüşüm ayaklarında somut önerileri masaya yatırdı.

 

Akdeniz’deki plastik atıklar raporu ilk kez kamuoyuyla paylaşıldı

 

Prof.Dr. Üstün Ergüder (Boğaziçi Üniversitesi Eski Rektörlerinden, SDSN Türkiye, Onursal Başkanı), Etienne Gonin (UNDP İstanbul Bölge Ofisi) ve Nergis Yazgan’ın (WWF Türkiye) açılış konuşmalarıyla başlayan çalıştayda WWF Türkiye’nin Akdeniz ölçeğinde yayımlanan “Plastik Kapanından Çıkış: Akdeniz’i Plastik Kirliliğinden Kurtarmak Raporu”ndan çarpıcı sonuçlar ilk kez kamuoyu ile paylaşıldı. Çalıştayda sektördeki problemler, plastik atık konusunda farkındalık yaratma projeleri, pozitif değişim için çalışmanın esasları tartışıldı.

 

Akdeniz alarm veriyor!

 

Çalıştayda, medeniyetlerin beşiği ve olağanüstü bir çevre mirasının merkezi Akdeniz’in, dünyada plastik kirliliği seviyesi en yüksek denizlerden biri haline geldiğine dikkat çekildi. Atılan büyük plastik parçaların, deniz kaplumbağaları gibi koruma altında veya tehdit altındaki türler de dahil olmak üzere deniz canlılarının yaralanmasına, boğulmasına ve çoğu zaman ölümüne neden olduğu vurgulandı.

 

WWF Türkiye İletişim Direktörü Tolga Yücel’in sunduğu raporda ayrıca, dünyada yılda 60 milyon ton plastik üretildiği ve 27 milyon ton plastik atığın oluştuğu belirtildi. Denizlerdeki plastik çöp miktarının küresel çözüm bekleyen en önemli sorunların başında geldiği vurgulanan raporda plasitk atıkların deniz ekosistemlerinde 13 milyar dolar civarında zarara yol açtığı ifade edildi. Raporda ayrıca Türkiye’de günde 144 ton plastik atığın denize karıştığı belirtildi.

 

Plastik çöp kirliliği açısından dünyanın en çok etkilendiği bölgelerden biri olan Akdeniz Havzası ve Türkiye’de yapılan çalışmaların ele alındığı ikinci oturumda ise Akdeniz’de biyolojik çeşitliliği ve deniz yaşamını korumak için alınması gereken acil ve hızlı önlemler ele alındı; Akdeniz’de yürütülmekte olan Mavi Büyüme Girişimi ve Mikroplastik Çöp Analizleri gibi plastik kirliliği ile ilgili projeler ve çözüm önerileri gündeme geldi.

 

Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden Prof. Fikret Adaman’ın yönettiği oturuma Prof. Mustafa Yücel (Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Deniz Bilimleri Enstitüsü), Prof. Ahmet Kıdeyş (Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Deniz Bilimleri Enstitüsü), Prof. Dr. Nilüfer Oral (Bilgi Üniversitesi) ve Prof.Dr. Levent Kurnaz (Boğaziçi Üniversitesi) katıldı.

 

Plastik kullanımında ezberler bozulmalı!

 

Prof. Dr. Mustafa Yücel, günümüzde denizlerden sürdürülebilir ekonomik fayda elde edememenin başlıca nedeninin deniz kirliliği olduğuna dikkat çekerek; denizlerde ısınma artışıyla beraber ekosistemin de dengesinin değiştiğini ifade etti. Prof. Dr. Ahmet Kıdeyş ise denizlerdeki en öenmli sorunların başında mikroplastiklerin geldiğini; deniz canlılarının mikroplastikler nedeniyle yaşamlarını yitirdiğini belirtti. Prof. Nilüfer Oral ise çevre ve deniz hukuku anlamında Akdeniz’in en fazla hukuki mevzuata sahip olduğunu belirterek BM Bölgesel Deniz Programı kapsamında Akdeniz’de kara kökenli kirliliğe dair bağlayıcı maddeleri olan bir protokolün mevcut olduğunu ifade etti.

 

Prof. Dr. Levent Kurnaz ise plastik kullanımı hakkında ezberleri bozmak gerektiğine dikkat çekerek öncelikle plastik ihtiyacını ortadan kaldırmak gerektiğini söyledi. Kurnaz, bunun için büyük marketlerden değil mahalle bakkallarından alışveriş etmek, plastik poşet yerine bez torba kullanmak gibi günlük yaşam alışkanlıklarındaki değişikliklerden söz etti. Plastiğin doğada var olma sebebinin insan olduğunu belirten Kurnaz, insanların bu konuda bilinçlenmesinin önemine değindi.

 

2050’ye kadar denizlerdeki plastik kütlesi balık kütlesinden fazla olacak

 

Çalıştayın üçüncü oturumunda ise plastik dönüşümünde özel sektör sorumluluğu masaya yatırıldı. Oturumda İSTAÇ A.Ş.’den Fatih Haşoğlu bir sunum yaparak, son 60 yılda plastik atık üretiminin 20 kat artığını ve plastik üretiminde sürdürülebilir şeffaf bir fonlama sistemine ihtiyaç duyulduğunu aktardı. Gelişmiş toplama filo ihtiyacının öne çıktığını vurgulayan Haşoğlu, geri dönüşümde kaybın çok yüksek olduğunu belirterek geri dönüşüm sistemlerinin geliştirilmesi gerektiğinin altını çizdi.

 

Oturumda gerekli geri dönüşüm ve atık toplama önlemleri alınmadığı takdirde 2050 yılına kadar denizlerdeki plastik atık kütlesinin denizlerdeki toplam balık kütlesini geçeceğinin öngörüldüğü belirtilirken; sanayi, akademi ve kamu işbirliğinin hem global hem de yerel çalışmalarda atık sorununun önüne geçebilmek için gerekliliği vurgulandı.

 

“Gönüllülük esası yeterli değil, yasal düzenlemeye ihtiyaç var”

 

Çalıştayın dördüncü oturumunda ise sivil toplum, akademi ve yerel-ulusal yönetimlerin daha akıllı ve sürdürülebilir bir plastik üretimi için verebileceği katkılar tartışıldı. SKD Türkiye’den Oturum Başkanı Konca Çalkıvık oturumda ilk sözü aldı. İş dünyası, sivil toplum ve kamu işbirliğinin önemine dikkat çeken Çalkıvık, “Her dakika bir kamyon dolusu plastik atık denizlere dökülüyor. Her yıl okyanuslara 9 milyon ton plastik atık bırakılıyor” diyerek; “Plastik atık sorunu global bir sorun. Ancak yerel-bölgesel işbirlikleri olmadan çözülmesi mümkün değil” ifadelerini kullandı. Gönüllülük esasının sorunun çözümünde yeterli olmadığının altını çizen Çalkıvık, yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulduğuna dikkat çekti.

 

Kamudan özeleştiri: “Atık toplama faaliyetleri etkin ve sürdürülebilir değil”

 

Oturumda söz alan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan Ahmet Varır, Türkiye’de yıllık 31 milyon ton evsel atık oluştuğunu belirtti. Ahmet Varır, bunların %10 ila %12’sinin plastik atıklardan oluştuğunu ifade etti. Akdeniz’deki kirlilikte en büyük paydaşın Türkiye olduğunu tekrarlayan Varır, “Türkiye’nin bu anlamda politikaları başarılı değil. Demek ki başka şeyler yapmamız gerekiyor” dedi. Depozito sisteminin ve farklı atık önleme planlarının öncelikler arasına alınması gerektiğini kaydeden Varır, “Özel sektöre de çağrı yapmamız gerekiyor. Özel sektörde birkaç büyük kuruluş dışında hiçbir atık önleme planı yok” dedi. Lineer ekonomiden, geri dönüşüme dayalı döngüsel ekonomiye geçişin Türkiye için bir gereklilik olduğunu belirten Varır, “Hali hazırda yürütülen atık toplama faaliyetlerinin etkin ve sürdürülebilir olmadığını düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

 

“2019’dan sonra plastik poşetlerin ücretlendirilmesini öngörüyoruz”

 

Kişi başına düşen milli gelir (GSMH) seviyesinin geri dönüşüm seviyesiyle doğrusal bir orantıya sahip olduğunu belirten Varır, “Öncelikle gelir seviyemizi arttırmamızı ve farkındalık yaratmamız gerekiyor. Türkiye’de temiz toplama olanakları da yüksek değil. Örneğin toplanan plastiklerin %2’inden sigara izmaritleri çıkıyor. Toplanan atıkların önemli kısmı çöpte ayrıştırılıyor, bu atıkları geri dönüştürmek zor. Verimli geri dönüşümün önündeki birçok engeli aşmış değiliz.” ifadelerini kullandı.

 

“2019’dan sonra plastik poşetlerin ücretlendirilmesini öngörüyoruz” diyen Varır, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından programlandırılan ve atıkların türlerine göre toplanmasını kolaylaştırması öngörülen “Sıfır Atık” projesinden bahsederek, “Şu an atıklardan %15 geri dönüşüm yapabiliyoruz. 2023’e kadar geri dönüşümde %35 seviyesini yakalamak istiyoruz. Bu oranlar düşük olsa da 1990’lı yıllara göre şu an bile 15 kat artmış halde” dedi.

 

“Atık önleme konusunda yeterli değiliz”

 

Sıfır Atık projesini öncelikle bakanlık bünyesinde her atık türüne yönelik geri dönüşüm kutusu kullanmaya başlayarak hayata geçirdiklerini kaydeden Varır, “Atık önleme konusunda yeterli değiliz. Projeden sonra bakanlıkta bile atığın depolamaya götürüldüğünü fark ettik. Ancak artık bakanının şahsi odasında bile çöp kutusu bulunmuyor, bakanlığa çöp kamyonu da gelmiyor” dedi.

 

“Farkındalığı tabana yayamıyoruz”

 

Kalkınma Bakanlığı’ndan Musa Rahmanlar da oturumda söz aldı. Türkiye’nin 1970’lere kadar çevreyi umursamayan kalkınma modelleri benimsediğini belirten Rahmanlar, “80’lerde sürdürülebilir kalkınma kavramına biraz aşina olmaya başladık. Ancak hala yeterli bir noktaya gelemedik” dedi. 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi’nin 12. hedefinin plastik atık konusuna odaklandığını ve konunun diğer hedeflerin tümüyle ilişkili olduğunu söyleyen Rahmanlar, “Bireysel çabalar yeterli değil. Toplumsal bilinç düzeyinin artması gerekiyor. Eğitim ve doğru toplama bir arada olduğunda başarılı olabiliyor. Ancak bundan sonra geri dönüşüm ve AR-GE verimliliği artıyor” ifadelerini kullandı.

 

Avrupa ve diğer gelişmiş ülkelerde plastik atık ve geri dönüşüm konusunda toplumsal bilinç yaratılabildiğini belirten Rahmanlar, “Biz farkındalığı tabana yayamıyoruz. Eğitim ve vizyon gerekiyor. Tartıştığımız şeyleri uygulamaya dönüştürmedikçe iyi niyet temennisinden öteye geçemeyiz” dedi.

 

Çözüm sorumlu endüstri, sürdürülebilir tüketim ve etkin geri dönüşümde

 

Çalıştayda dördüncü oturumun ardından bir açık oturum düzenlendi. Birçok ülkenin tek kullanımlık plastiği yasakladığı, meselenin yalnızca geri dönüşüm ekseninde tartışılmaması gerekildiği belirtilen oturumda, sorunun çözümünün sorumlu endüstri, sürdürülebilir tüketim ve etkin geri dönüşümde olduğu belirtildi. Açık oturumda mevzuat üzerindeki iyileştirmeler, plastik üretiminde azaltılma, atık yönetimi ve tüketim alanlarına dair tartışmalar yürütüldü ve katılımcılar önerilerini belirtti.

 

 

- Advertisment -