Ana SayfaYazarlarIrak seçimleri ve hükümet kurma denklemi

Irak seçimleri ve hükümet kurma denklemi

 

Ortadoğu bir kez daha Kudüs üzerinden Filistin-İsrail çatışmasına kilitlenmişken, Mayıs ayının 12’sinde Irak seçimleri gerçekleşti. Parlamentodaki 329 sandalye için 7000 aday seçimlerde ter döktü. 19 Mayıs’ta açıklanan resmi sonuçlara göre. Sadr Hareketi (Sarioon) 54 sandalye ile birinci, Fetih Koalisyonu 47 sandalye ile ikinci, Nasr Grubu 44 sandalye ile üçüncü çıkarken, Kürt partileri toplamda 58 sandalye kazandı. Türkmenler 3’ü Kerkük’te olmak üzere Irak genelinde Irak genelinde 7 sandalye elde etti. 2018 Irak seçimlerinin bir özelliği de katılımın son 15 yıldaki en düşük seviyesinde kalmasıydı.  Öyle ki, 22 milyon seçmenin ancak yarısından azı sandık başına gitti. 2005 seçimlerinde katılım yüzde 80, 2006’da yüzde 70, 2012’de yüzde 62, 2014’te tekrar  yüzde 62 olmuşken, 2018’de  yüzde 45’e düştü. 18 vilayetten sadece Duhok’ta, sandık başına gidenler yüzde 50’yi aşabildi.

 

Kürtlerde bağımsızlıkçı kanat seçimlerden güçlü çıktı

 

Kürt blokunun 58 sandalyesinden 28’ni KDP kazandı. Bir başka deyişle KDP Duhok’ta 10, Erbil’de 8, Musul’da 6, Suli’de 1 ve başkent Bağdat’ta 1 sandalye çıkarabildi. Ayrıca KDP çok dinli yapısıyla, Irak’ta Hıristiyanlar ayrılmış kotadaki 5 sandalyeden 2’sini de alabildi. Irak’taki 18 vilayetten sadece KDP, iki vilayette oyların mutlak çoğunluğunu elde edebildi.  Seçimlerde halkın bağımsızlık yanlısı KDP’ye teveccüh göstermesi normaldi; ancak 25 Eylül 2017 Bağımsızlık Referandumu’na karşı çıkan üç adaydan Yusuf Muhammed Süleymaniye’de 70,933, Rabûn Marûf Erbil’de 44,470, Rebiwar Taha da Kerkük’te 63,721 oy çıkartabildi. Bunların da ne kadar yüksek olduğu, Nuri el-Maliki’nin Bağdat’ta 102,128, Halid el-Abadi’nin Ninova’da 72,690 oy çıkarmasına; buna karşılık  Başbakan Haydar el-Abadi’nin 59,068 oy ile Bağdat’ta ancak üçüncü sırada yer almasına bakarak anlaşılabilir.

 

 Irak seçimlerinde meclise üç Êzidî (Yezidi) Kürt de girebildi. Êzidi İlerici Partisi’nden Saib Hıdır,  KDP Ninova listesinden Halida Halil, KYB Ninova listesinden de Husyen H. Nermo milletvekili seçildi. Seçimlerde yaşanan bir ilk de PKK’ye yakınlığıyla bilinen Yusra Rajab’ın Süleymaniye’de Tevgera Azadi listesinden meclise girmesiydi. Ayrıca Tevgera Azadi Duhok’ta da meclise vekil gönderememekle birlikte 17,000 oy alabildi.  Kerkük’te Arap Koalisyonu 3,  Türkmen Cephesi 3, KYB ise 6 mebus çıkarttı. KDP, Kerkük’ün işgal altında olduğunu söyleyerek bu kentteki seçimleri boykot etti.  Bağımsızlık referandumu boyunca Kürdistan bölgesinde meydan meydan dolaşan Mesut Barzani, Irak seçimlerinde partisi adına herhangi bir miting düzenlemediği gibi sandık başına da gitmedi.

 

Beklentiler yüksek, umut zayıf 

 

Başta ABD ve İran olmak üzere, herkesin bu seçimlerden farklı beklentileri vardı. IŞİD’in Irak’tan atılmasından sonra gerçekleşen bu seçimlerin ülkeye barış, huzur ve istikrar getirebileceği düşünülüyordu. Ancak seçim sonuçlarıyla ortaya çıkan tablo, Irak’ta işlerin öyle kolayca düze çıkmayacağı sinyalini veriyor. ABD “Kerkük Fatihi”  Haydar el-Abadi’nin seçim yarışından birinci çıkması için her türlü kolaylığı sağladı; ancak Abadi, bu desteği oya çevirme noktasında gerekli beceriyi sergileyemedi. Özellikle yolsuzluklar ve ekonomik sıkıntılar, dört yıldır iktidarda olan Abadi’nin yeniden tercih edilmemesini beraberinde getirdi.  Petrol fiyatlarının düşük olması ve IŞİD’le mücadele için harcanan yaklaşık 100 milyar dolar, Irak ekonomisini ciddi anlamda sarsmış bulunuyor. Bütün bunlar Abadi’nin savaş meydanlarında kazandığı “zafer”leri siyasi kazanımlara dönüştürmesinin önüne geçti. Aslında Abadi, hem İran’ı hem Amerika’yı kendince “idare” etmeye çalışsa da, Irak kamuoyu kendisini ABD’nin “adamı” olarak bellemiş durumda.  Madalyonun diğer yüzünde Abadi, İran’ın kurdurmuş olduğu Dava Partisi’ne üye. 2017’de Kasım Süleymani’nin Kuds Gücü’nü Kerkük’te Kürtlerin üzerine saldırtan da Abadi’ydi. Geçmişte Obama gibi Trump yönetiminin de sonuna kadar desteklediği Abadi, iş Kürtlerin “cezalandırılması”na geldiğinde bununla da yetinmeyerek Abu Mehdi Muhendis’i bile Kerkük saldırısına ortak etti.  Oysa Abu Mehdi Muhendis,  daha 1983 yılında ABD’nin Kuveyt’teki elçiliğini havaya uçurmak suçundan idam cezası almıştı ve ABD tarafından kırmızı bültenle aranmaktaydı. Abu Mehdi Muhendis’in ABD’nin sağladığı Abrams tanklarıyla Kerkük’e saldırması Kürtlerde derin bir hayal kırıklığı yaratmıştı.

 

Sadr hükümeti kurabilecek mi?

 

Irak seçimlerinin galibi Mukteda el-Sadr henüz 44 yaşında. Sadr, ABD’nin Irak’ı işgal etmesinden sonra Mehdi Ordusu’nu kurarak ilk ağızda kendisine bağlı bu milis gücüyle ABD’ye karşı savaştı. 2006’da hakkında çıkartılan yakalama kararı üzerine İran’a kaçtı. 2008’de Mehdi Ordusu’nu lağvettiğini açıklayınca dönemin başbakanı Maliki ile araları düzeldi ve 2010’da kurulan Maliki kabinesine bakan verdi. Bir müddet sonra Sadr’ın Maliki ile arası tekrar açıldı; Maliki yönetimini sert bir dille eleştirmeye başladı. 2014 yılında IŞİD Musul’u ele geçirince Sadr, “Barış Tugayları” adlı bir milis gücü ile IŞİD’e karşı savaştı; ancak kendisine bağlı kuvvetler İran yanlısı diğer güçler tarafından hep dışlandı. Bunun üzerine Sadr kuvvetlerini daha çok Samara ve Bağdat bölgelerine kaydırarak, Şii kutsal mekânları korumakla görevlendirdi. Haydar el-Abadi hükümeti döneminde de Sadr, yolsuzluklarla mücadele edilmesi talebiyle Bağdat’ta gösterilere öncülük etti ve Yeşil Bölge’yi bastı. Artık İran’a da mesafeli davranan Sadr, Kerkük’ün alınmasından sonra Haşdi Şabi’nin lağvedilmesini istedi.

 

Son yıllarda giderek ulusalcı bir kimliğe bürünen Sadr, seçim kampanyasında sosyal adalet vurgusu yaparak mezhepçi bir profilden uzak durmaya çalıştı. Sadr’ın bir başarısı da ülkedeki seküler güçler ve hattâ Komünist Parti ile ittifak yaparak, destek yelpazesini alabildiğince geniş tutması oldu. Seçimlerden bir gün önceki açıklamasında Sadr, “Özgür ve bağımsız Irak’a doğru yol alıyoruz. Irak’ı yolsuzluklardan, terörizm ve milis kuvvetlerinden temizleyeceğiz“ diyerek iddialı bir Irak vizyonu çizmeye çalıştı. Kuşkusuz Sadr’ın önemli bir avantajı da Irak’ta bedel ödemiş, oldukça saygın bir Şii aileden geliyor olması. Sadr ailesinin en önemli şahsiyeti olarak kabul edilen Büyük Ayetullah Muhammed Bekir el-Sadr 1980 yılında Saddam tarafından infaz edilmişti. Aynı şekilde, Sadr’ın babası Muhammed Sadık el-Sadr da 1999’da Necef’te iki oğlu ile birlikte öldürülmüştü.

 

İran’ın asıl gücü: Fetih Koalisyonu ve el-Amiri

 

Seçimlerde 57 sandalye kazanan Fetih Koalisyonu’nun lideri Hadi el-Amiri, Bedir Örgütü’nün Genel Sekreteri olarak İran’ın desteklediği Şii yapılanmayı Irak’ta yaymaya çalışan bir komutan. Son 30 yılını, tâ 1980’de Tahran’da Saddam rejimiyle müücadele amacıyla kurulan Bedir Örgütü içinde geçiren Hadi El-Amiri, İran-Irak Savaşı’nda İran saflarında Saddam yönetimine karşı savaştı ve yakın bir döneme kadar Bedir Tugayları’nın komutanlığını yapmaktaydı. IŞİD’e yönelik mücadelede Abadi daha çok ABD hava ve kara kuvvetlerine dayanırken,  el-Amiri’nin komuta ettiği güçler İran’dan destek sağladı ve İran Devrimi Muhafızları, daha ilk günden itibaren Bedir Örgütü üyelerini eğitimden geçirdi. Bugün ise Bedir Örgütü Haşdi Şabi bünyesinde faaliyet gösteriyor.

 

Unutmamak gerekir ki bugün Haşdi Şabi bünyesinde yer alan grupların neredeyse tamamı,  2003 Irak işgalinden sonra İran’dan aldıkları destekle ABD’ye karşı savaşmıştı. Bu milislerin çoğu şu anda Irak’ta yasal bir statüye sahip. Savunma bakanı veya içişleri bakanına da değil, (görünürde) doğrudan başbakana bağlılar. Dahası, bu milis güçlerinin temsilcileri Irak Milli Güvenlik Konseyi’nde yer alıyor.  Başbakan Abadi, zaman zaman bölgesel çatışmalara taraf olmadığını dile getirse de,  Iraklı milis güçlerin Suriye’de İran ile omuz omuza Beşar Esad yönetimine destek sağladığı sır değil.

 

Kürtler kilit bir rol elde etti

 

Irak Anayasası’na göre, seçimlerde en çok oyu alan parti veya koalisyon, cumhurbaşkanı tarafından hükümeti kurmak ile görevlendirilir. Hükümeti kurmak ile görevlendirilen şahıs, parlamentoda en az 165 vekilin desteğini almak durumundadır. Halen Sadr grubu 55 oyla ancak üçte birlik bir güce sahip. İran’ın desteklediği Amiri ve Maliki gruplarının toplam 75 milletvekili bulunmakta.  Görünen o ki ABD, Abadi’nin başbakan olarak devam etmesini isteyecek. Sadr, aday olup seçimlere girmediği için zaten başbakan olamaz. Sadr, Abadi ve Kürtler sayısal olarak hükümeti teşkil edebilir. Kürtlerin Sadr ile anlaşması ihtimal dahilinde. Ancak Kürtlerin de, Irak’taki Sünni Arapların da Abadi’ye sıcak bakması çok zor görünüyor. Öte yandan ABD’nin de Sadr gibi geçmişte ellerinde Amerikan askerlerinin kanı olan birini kabullenmesi herhalde kolay olmayacak.

 

Öyle veya böyle, Irak seçimleri Kürtlere tekrar anahtar bir rol oynama şansı sunmuş bulunuyor. Ancak bu kez Kürtlerin, gelirlerin adil paylaşılması ve Anayasanın 140. maddesinde dile getirildiği şekilde Kerkük’te referandum yapılması sözünü almadan, yeni kurulacak hükümette görev almamaları muhtemeldir.  Görünüşte, Abadi, Maliki ve Amiri gibi “üç benzemez” bir araya gelip 165’i tamamlayabilir.  Ancak, Abadi ile Maliki arasındaki rekabet bir yana, bu kadar “uç” bir Şii ittifakı Sünni Arapları ve Kürtleri tamamen kopmaya götürür. Üstelik Sünni Araplar, Haşdi Şabi komutanı Amiri’yi Musul’u yıkan şahıs olarak bellemiş durumda.

 

Sonuç olarak, Irak’ta hükümet kurmak oldukça zor. Tabii bir de, Trump yönetimin İran ile yapılan nükleer antlaşmadan geri çekilmesi ve ABD Dışişleri Bakanı’nın İran’a yönelik ambargoların ağırlaştırılacağı yönündeki açıklamaları var. Bütün bunlar yakın gelecekte Irak’ı tekrar, ABD ve İran arasındaki çekişmenin “muharebe meydanı”na dönüştürebilir.

 

 

 

- Advertisment -