Ana SayfaYazarlarBirleşik Krallık sağlık sistemi çöktü mü?

Birleşik Krallık sağlık sistemi çöktü mü?

Birleşik Krallık’ın 1948’ten bu yana büyük övünç kaynağı olan Ulusal Sağlık Sistemi (NHS/ National Health Service) son yıllarda büyük kriz içinde. Yeterli yatak ve doktordan yoksun hastaneleri yaşlanan nüfusun ihtiyaçlarını karşılayamayan sistemde tedavi olmayı beklerken hayatını kaybeden hastaların sayısı bugüne kadar 1200’ü aştı. Söz konusu olan kriz öylesine büyük ki Brexit referandumundan “leave” opsiyonunun çıkmasında küçümsenmeyecek bir rol oynadı.

 

Hatırlanacağı üzere, May hükümetinin Dışişleri Bakanı, eski Londra Belediye Başkanı Boris Johnson ve eski Adalet Bakanı Michael Gove gibi Brexit cephesinin ileri gelen şahsiyetleri, 23 Haziran (2016) referandumundan önce bu krizi AB üyeliğine bağlamışlardı. BK’nın AB’ye her hafta ödediği “British” vergi mükelleflerinin 350 milyon sterlini (450 milyon avro) başta NHS’in modernizasyonu olmak üzere ülkenin başka ihtiyaçları için harcanabilirdi. AB ayrıca üyelerine dayattığı kemer sıkma politikalarıyla benzeri sorunlara yol açıyordu.

 

BK Brexit kararı aldı almasına ama NHS’in yılların ihmalinden kaynaklandığı anlaşılan köklü   sorunları kısa süre içinde çözülemedi. Hatta sistem geçen Ocak ayında kırmızı alarm veren 23 hastanesi ile çökme noktasına geldi. Kızılhaç bu durumu “insani kriz” (humanitarian crisis) olarak nitelerken, İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn Başbakan Theresa May’i “İngiliz sağlık ve sosyal güvenlik sistemindeki skandal” hakkında Avam Kamarası’na bilgi vermeye çağırdı.

 

AB yanlıları da Brexit cephesinin referandum sürecinde NHS krizi konusunda yalan söylemiş olduğunu daha yüksek sesle dillendirmeye başladı. Brexit’ten yana tutum almış, aşırı sağcı, yabancı düşmanı BK Bağımsızlık Partisi UKİP (UK Independence Party) kurucusu Nigel Farage da bunu kabul etmiş bulunuyor. Ancak önemli olan, sorunun nereden kaynaklanmış olduğundan çok varlığı ve nasıl bir çözüme kavuşturulacağı. Bu BK gibi dünya imparatorluğu kurmuş, kolları dünyanın her tarafına uzanan ve başkalarına insanlık ve demokrasi dersi veren bir ülke için her şeyden önce acı bir gerçek kuşkusuz.

 

Geçen sonbahardan bu yana, hastanelerin acil servislerinde bekleme süreleri saatler sürüyor. Hastaların yüzde 23’ü için 4 saati aşan bir bekleme süresi var. Bu hastalar arasında ölenler de oluyor. Örneğin geçen ay içinde Worcestershire Royal Hospital koridorlarında muayene olmayı bekleyen iki hasta hayatını kaybetti. Aslında bütün hastaneler yatak ve doktor sıkıntısı çekiyor. Bazı hastaneler hastaları ambülanslarda yatırıyor. Leicester’deki iki hastane çare olarak bu uygulamayı bulmuş ama ambülans sıkıntısı da var. Bath Hastanesi’nin bulduğu çare ise doğum servisini boşaltarak acil servis için ilave yatak sağlamak.  

 

Eurostat verilerine göre, BK’da 100 bin kişiye 273 yatak düşüyor. Bu sayı, Almanya (823) ve Fransa (621) gibi AB’nin büyük ülkelerininkiyle karşılaştırılamayacak kadar düşük olması bir yana, AB ortalamasının (521) da çok altında. Yatak eksikliği doğal olarak ameliyatların da uzunca bir süre ertelenmesine yol açıyor. Bu, Türkiye’deki eski sağlık sistemini bilen bizlere yabancı gelmiyor belki ama İngiliz doktorların deyimiyle sağlıkta “üçüncü dünya koşulları” BK için çok acı bir gerçek kuşkusuz.

 

Acı gerçeğin bir başka yüzü sorunun kısa vadede çözüme kavuşturulmasının güç olması. Başbakan May, palyatif bir önlem olarak doktorları muayenehanelerini 7 gün ve 12 saat açık tutmaya çağırdı. Aksi taktirde, devlet yardımlarından yararlanamayacakları uyarısı yaptı. Ama birçok doktor, mevcut ekipler ve yatak sayısı ile birinci sınıf hizmet verilmesinin mümkün olmadığı hususunda hemfikir. BK hastanelerinde halen çoğu AB ülkeleri vatandaşı yabancı doktorlar da çalışıyor. Brexit’ten sonra özellikle AB ülke vatandaşları için BK’da çalışma koşullarının çekiciliğini yitireceğini öne sürenler var.

 

Aslında bu sorunun çözümü sağlık harcamalarının, dolayısıyla Sağlık Bakanlığı bütçesinin arttırılmasından geçiyor. Bu da, Brexit cephesinin referandum sürecinde halka söylediği gibi, AB için yapılan ödemelerin önemli bir bölümünün NHS’e kaydırılmasını gerektiriyor. Ama hükümet cenahında böyle bir kararlılık yok. Başbakan May, NHS’e 2020’ye kadarki ödeneği 8 milyar sterlinin aktarıldığını söylemekle yetiniyor. Bu söylem NHS’in sorunlarının çözümü için yeterli değil.

 

NHS England yöneticisi Simon Stevens’ın Fransız La Croix’ya yaptığı açıklamaya göre, May hükümeti önümüzdeki üç yıl bütçede kamu harcamalarını azaltmak niyetinde. Bu da 2018/19 döneminden itibaren kişi başına sağlık harcamalarının daha da azalmasına yol açacak. Stevens, “bütçe kısıtlamasını anlıyoruz ama bu durum sağlık sistemi üzerinde büyük bir baskı oluşturur” diye ekliyor. Anlaşıldığı kadarıyla BK, önümüzdeki dönemde de sağlık sistemindeki sorunlarla boğuşacak ve demokrasinin temellerinden birini oluşturan sosyal devlet ilkesini lâyıkıyla yerine getiremeyecek.

 

Büyük medyası yalan yanlış haberlerle Türkiye’yi hedef alan BK’nın bu sorunu, hangi ülkede olurlarsa olsunlar, tüm demokratları ilgilendiriyor. Çünkü ortada öncelikle insani bir sorun var. BK’nın bu sorunu çözmek için sisteme ilave kaynak aktarması gerektiği belli. Bunun için siyasi projelerini değiştirmesi, mesela başka ülkelerdeki darbe girişimlerini desteklemek dâhil her türlü karanlık işi yapan istihbarat örgütlerine ayrılmış kaynakları törpülemesi ve önceliği bu insani sorunu çözmeye vermesi hem yeterli hem de çok daha yararlı olur kuşkusuz.              

 

 

 

 

 

- Advertisment -