Beyaz Toros

Başbakan Davutoğlu, “AK Parti iktidardan indirilirse buralarda terör çeteleri dolaşacak, Beyaz Toroslar dolaşacak” demiş.

HDP lideri Demirtaş da onu eleştiriyor ve “Bizi tehdit ediyorlar biz gidersek yeniden JİTEM gelir. İşte bunlar hem itiraf hem de tehdittir” diyor.

Bunu “tehdit” olarak görmek için mantığı epeyce zorlamak gerek. Çünkü zaten “Ak Parti iktidardan indirilirse” diyor; yani kendilerinden sonraki bir dönemden ve onu “indiren” süreçten veya iradeden bahsediyor.

 

Bir bakalım ne diyor Davutoğlu tam olarak:

“AK Parti iktidardan indirilirse buralarda terör çeteleri dolaşacak, beyaz toroslar dolaşacak. Biz buraları faili meçhullere bırakmayacağız. Hiç merak etmeyin seksenli doksanlı yıllara dönmeyeceğiz. Huzur ve demokrasi operasyonu başlamak zorunda olduğunda, PKK bize saldırıldığında verdiğim talimat açıktı. Bu terör belasıyla mücadele edeceksin. Ama dedim ki hiç bir vatandaşımızın canına malına zarar vermeyeceksiniz. Biz ayırdık ama onlar ayırmıyorlar polisi de sivili de öldürüyorlar.”

 

Burada tehdit yok. Ama elbette kendisinden sonraki dönemde olabileceklere dair uyarı veya bu anlamda “korkutma” var ve bu da doğal. Bir siyasi aktör, seçmeni diğer siyasi aktörlere karşı çarpıcı bir biçimde uyarabilir ve kendisinden sonraki dönemin ciddi risklerine dikkat çekebilir.

 

**

“Eskiyi hatırlatıyor. Beyaz Toroslarla yapılan faili meçhulleri hatırlatıyor. Şimdi kendisine sormak istiyorum 13 yıldır devleti yönetiyorsanız siz gittiğinizde beyaz Toroslar ortaya çıkacaksa onları koruyorsunuz demek ki” diyor Demirtaş.

Burada da aynı mantık atlamasını yapıyor. O gittiğinde beyaz Toroslar çıkacaksa bu mutlaka bugün onları koruduğu anlamına gelmez. Birçok anlama gelir. Mesela devlet içindeki JİTEM türü yapı ve işleyişin kökünü kazıyamadığı anlamına gelir; beyaz torosu üreten ittihatçı-Kemalist zihniyet ve siyasi geleneği büsbütün tasfiye edemediği anlamına gelir…

 

Demirtaş “itiraf” derken ancak “tasfiyede başarısızlık” anlamında haklı olabilir, “koruma” anlamında değil. Bu iktidarın -başarılı veya başarısız- derin devletle ilk defa mücadele eden bir siyasi aktör olduğunu göz önüne alacak olursak, “koruma” bunlar arasında ona izafe edilmesi en güç olandır.

 

“Demek ki siz giderseniz ülkeyi kan götürecek. Doğru, beyaz Toroslar vardı. Şimdi maşallah arabalarınız lüks oldu. Daha lüks araçlarla kaçırıp işkence yapıyorsunuz.” Bu kısımdan sonrası doğrudan demagojiye giriyor.

 

Doksanlı yılları, o dönemin nasıl da kıyaslanamaz ölçüde kötü olduğunu, o yıllarda İHD ve Mazlumder’in yayınladığı aylık insan hakları ihlal raporlarındaki “yargısız infaz, faili meçhul, gözaltında kayıp, işkence” gibi kalemlere yansıyan aylık rakamları bilmeyen aktivist gençleri anlamak mümkün, ama onu değil.

**

“Evet siz gidince biz beyaz Toroslardan da, şu an kullandığınız Rangerlardan da, IŞİD’inizden de kurtulacağız. Siz gidince ülke nefes alacak.”

Emin misiniz? HDP kimlerle yapacak bunu? CHP ve MHP ile mi? Evet diyorsa sözüm yok; “başka sorum yok” der ve susarım. Hatta Anadolu Partisi ile Vatan Partisi de dışarıdan destek versin derim.

Ama evet demiyorsa bir açıklama yapması gerekmez mi: “Akepe” olmazsa kiminle yapacak? O partilerle “nefes almaya” ve çözüme, “bak şimdi muhterem kardeşim bu ülkede Kürt de var”dan mı başlayacak?

**

 

Bir siyasi partinin kendisinden sonraki dönemle korkutması normaldir. Ve siyasi rakibinin sözünü çarpıtmak da ayıptır. Bir cümle çekip onun üzerinden tehdidi bu kadar geniş yorumlayacak olursak Demirtaş’ın “zannediyor musunuz Bodrum Cizre'ye çok uzak” sözleri her halde “nitelikli tehdit”e girer.

 

Tıpkı “Kobani düştü düşecek” sözünü, bağlamından koparıp “düşmesini istedi” şeklinde çarpıtmaya benziyor bu tavır. İnanmaya veya inanmış gibi yapmaya hazır bir oligarşi medyası ve sosyal medya varken az veya çok işe yarar bu söylem.

Ama radikal demokrat söylemin gizleyemediği Demirelvari siyaset etiketini biraz daha hak etme pahasına.

- Advertisment -