Ana SayfaYazarlarBu da sol popülist dalga

Bu da sol popülist dalga

 

Dünya daha üç gün öncesine kadar İngiltere’deki seçimlere karşı ilgisizdi. O kadar ilgisizdi ki ülkedeki seçimleri sanal manipülasyonlarla etkileyip etkilemeyeceği merak konusu olan Ruslar dahi “İngiliz seçimleri ilgimizi çekmiyor” açıklamasında bulundu! 

 

Ancak sonuçlar dünyanın önemli gündem maddesi haline geldi. Çünkü İngilizler tıpkı Brexit oylamasında olduğu gibi yine büyük bir sürpriz yaparak herkesi şaşırttı.

 

Ortaya çıkan tablo, henüz normal seçimlere daha üç yıl varken parlamentodaki koltuk sayısını arttırmayı, böylece Brexit görüşmeleri için güçlendirilmiş bir yetkiye kavuşmayı hayal eden Muhafazakârlar ve Başbakan Theresa May için tam bir şok oldu.

 

Muhafazakâr Parti toplam yüzde 42.5 oy aldı. Ancak bunun pek bir anlamı yok, çünkü İngiltere’de dar bölge sistemi geçerli. O çerçevede, 13 koltuk kaybedip 326’nın altına, 318’e düşüverdiler. Bunun anlamı artık tek başlarına iktidar olamayacakları. Seçimin galibi olmasa da kazananı, yüzde 40 ile koltuk sayısını 30 arttıtıp 262’ye çıkaran İşçi Partisi (İP) ve lideri Jeremy Corbyn oldu.

 

Sonucu etkileyen faktörler

 

Gelecekte koca bir belirsizlik ve kaos var. Brexit görüşmeleri duracak mı; durmayacaksa nasıl geçecek? May istifa edecek mi? Ülke bir erken seçime daha mı gidecek?

 

Neden böyle olduğu konusunda pek çok spekülasyon var. Bence yaşlılar için gündeme gelen “bunama vergisi”ne karşılık Corbyn’in popülist seçim vaatleri, nihayet 23 Mayıs’ta Manchester’da ve 7 Haziran’da Londra’da meydana gelen iki terörist saldırı etkili, belirleyici parametreler oldu. Terör farklı biçimlerde seçim malzemesi yapıldı. May ve çevresi Corbyn’i geçmişte IRA ve Hamas’ı desteklemekle suçladı. Corbyn ise Muhafazakârların tasarruf adına 20 bin polis kesintisine gittiğini, bunun da güvenlik boşluğu yarattığını öne sürdü. Corbyn’e medyada daha az yer verilmesinin de geri tepmesi söz konusu.

 

Küflenmiş sol geri mi geldi?

 

Seçimlerde İşçi Partisi’nin 20 puan geriden gelerek neredeyse başa baş bir sonuç çıkarması, gözleri ister istemez bu partiye çevirdi. Sol çevreler Corbyn’in elde ettiği başarıyı “donmuş zamanın sonu, sol kabarma, yeni bir şeylerin başlangıcı” olarak değerlendiriyor; solun bu sonuçlarla dünyaya örnek teşkil edecek bir başarı yakaladığını iddia ediyorlar.

 

Ancak ben bu kanaatte değilim. Çünkü gerek İP’nin gerekse liderleri Corbyn’in seçim öncesi açıkladığı programa ve sürdürdüğü kampanyaya baktığımda, ortada yeni dünya düzenini yorumlayan ne yeni bir sol, ne de yeni bir sol program görüyorum.

 

Corbyn’in seçim öncesi açıkladığı programda “1970’lerin refah devletine geri dönüş” vurguları vardı. Açıklanan, klasik bir sol popülist vaatler zinciriydi. Yüksek vergiler, bazı kilit ulusal endüstrilerin (yeniden) kamulaştırılması, sağlık, okullar, üniversite öğrencilerine daha fazla para… Seçmenler bu vaatleri sevdi. Zaten araştırmalar da vaatlerin seçmenlerin çok hoşuna gittiğini ortaya koymuştu.

 

Burada ne yeni küresel düzeni yorumlayan bir sentez, ne ulus-devleti küresel sistem içinde konumlandıran bir duruş, ne de yeni bir sol fikriyat görüyoruz. Pastanın nasıl dağıtılacağını söyleye,n ama pastanın nasıl büyütüleceğini söyleyemeyen bir program var. Bu program bu haliyle (ve eski Hazine Bakanı Nick Macpherson’ın tabiriyle) ancak “daha fazla bütçe açığını garanti eder.”

 

Popülist dalga sosyolojisi

 

İngiltere seçimlerinden sonra, popülist dalga üreten kitle sosyolojisi bence daha anlaşılır hale geldi. İngiltere seçimleri de gösterdi ki, kitleler kazanımlarının elinden gitmemesini, kendilerine daha iyi bir gelecek vaat edilmesini arzu ediyor. Bu beklentilerini karşılayan siyasete de — sol veya sağ fark etmeksizin — destek veriyor.

 

Neden Amerika, Fransa, İtalya, Hollanda gibi ülkelerde popülist dalga sağ ve muhafazakar partileri güçlendirirken, İngiltere’de solu güçlendirdi? Bence bunun ana nedeni İP’nin halkın karşısına derli toplu bir popülist programla çıkması, halktaki ulusalcı duyguları Brexit’ten yumuşak çıkış önererek iyi yönetebilmesi, tüm bunları inandırıcı bir dille yapabilmesi oldu.

 

Zaten İP’nin hem muhafazakâr tabandan hem de daha aşırı sağcı UKİP tabanından oy alması da bu tezi destekliyor. Analistlere göre İşçi Partisi iki kesimden oy devşirdi. Biri ülkenin kuzeyinde yaşayan, daha önce sağcı UKİP’i destekleyen seçmenlerden. Diğeri İngiltere’nin güneyinde yaşayan ve Brexit’i protesto eden muhafazakâr seçmenlerden. Bunlardan gelen oyları kendi çekirdek tabanına katabildi.

 

May ve Muhafazakârlar ise popülist bir program vaat etmek yerine katı neo-liberal politikalar izleyeceklerini söyleyerek halkı ürküttü. Meselâ sosyal refah uygulamaları konusunda 180 derecelik bir dizi dönüş yaptı. Yaşlılar için gündemde olan “bunama vergisi”ni (dementia tax) kimin ödeyeceği konusunda çelişkili açıklamalarda bulundu.

 

İnsan İngiltere’deki seçim sonuçlarını görünce Erdoğan’ın ne kadar ileri görüşlü, ince eleyen sık dokuyan bir lider olduğunu farkediyor. Suriye krizi ve dünyanın genel krizi karşısında Erdoğan gibi May de, Brexit sonrası ülkesinin gireceği bir ara koridorda ülkeyi daha iyi yönetebilmek için halktan yetki istedi. Yani bir tür Erdoğan stratejisi uyguladı. Türkiye’de halk sütten ağzı çok yandığı, yeterince deneyim sahibi olduğu için Erdoğan’a istediği yetkiyi vererek ülkeyi kaostan aldı. Ama İngiliz halkı bu yetkiyi vermeyi reddetti, ülkeyi kaosun içine itti.

 

Anlaşılan İngiliz halkı sürprizler yapmayı, Türkiye halkı da tecrübelerden ders çıkarmayı seviyor.

 

- Advertisment -