Ana SayfaYazarlarHDP oyları erimedi, öyle mi?

HDP oyları erimedi, öyle mi?

 

Referandum gecesi NTV kanalını izliyordum. Nagehan Alçı sonuçları analiz ediyordu. Sıra Güneydoğu’daki seçmen sandıklarının analizine gelmişti. Alçı, sonuçlara bakıp bir süre gözlerini kırptıktan sonra “Hendek siyaseti Kürt seçmen üzerinde etkili olacak diyen tez doğrulanmamış, HDP güç kaybetmemiş görünüyor” dedi. Üstelik bunu pek çok kez dile getirdi. Alçı’nın değerlendirmeleri beni sosyal paylaşım ağlarında görüntüleri paylaşılan, korku filmi izlerken şaşıran kedi pozisyonuna düşürmedi dersem, “ötekinde olduğu şeyi değil, olmasını istediğim şeyi seviyorum” yaklaşımını doğrulamış olurum.

 

Alçı’nın seçim gecesi ateşlediği tartışmayı Cumhuriyet’ten Aslı Aydıntaşbaş militanlık boyutlarına taşıdı. Efendim, hendek siyaseti HDP oylarını eritti demek bir safsatadan ibaretmiş. 2015 tarihinde bir mücadele stratejisi olarak başlatılan hendek-barikat siyasetinin yarattığı yıkıcı sonuçların bölgede yeni bir sosyoloji oluşturduğu, bu sosyolojinin seçim sandıklarına yansıyacağı tezini ilk kez ben ortaya attım. Dolayısıyla doğrulanmayan bir tez ileri sürüp sürmediğimin, bir safsatadan yola çıkıp çıkmadığımın hesabını vermek de bana düşer.

 

Nirengi noktası neresi olmalı?

 

Kürtlerin referandumda nasıl bir tavır sergilediğini gözler önüne sermek için hakikat arayışına iki soru sorarak başlamalıyız. (1) Nereye bakacağız? (2) Nasıl bakacağız. Birinci soru sadece ne olduğunu verir. İkinci soru olan şeyin felsefesini doğru yapmamıza imkân tanır.

 

Bakacağımız yer doğal olarak iktidar ve HDP olacak. Çünkü bu aktörlere dair oluşturacağımız bilgi Kürt mahallesinde ne olup bittiğini bize verecek. İki aktörün veri analizi için de 12 ile dikkat kesileceğiz. Neden?

 

Kürt siyasi aktörlerinin başat siyasi güç olduğu yerler buralar da ondan. Bu yerlerdeki kitlesel topoloji Kürt siyasal hareketinin motivasyonunu, kapasitesini, eylem stratejisini belirliyor. Bu kadar çok belirleyici konumda olan yerler de sırasıyla Diyarbakır, Hakkari, Şırnak, Van, Mardin, Siirt, Muş, Ağrı, Dersim, Batman, Bitlis, Bingöl’den oluşuyor.

 

İyi de, biz bu yerlere nasıl bakacağız? Sorunun yanıtı, bizlere hakikati ararken kullandığımız yöntemlerin aydınlatıcı olup olmadığını verecek. Evet’in oy sosyolojisini belirlemek için nirengi noktası ve kıyaslama kriteri olarak 1 Kasım 2015 seçimlerini esas alamayız. 7 Haziran 2015 seçimlerini esas almalıyız. Çünkü değişim-dönüşüm sürecini ilk hareket yerinden başlatırsak farklı değerlendirmelere, daha sonraki noktalardan alırsak farklı verilere ulaşırız. Zaten HDP-PKK çizgisi de meşru olanın 1 Kasım seçimleri değil 7 Haziran seçimleri olduğunu sıklıkla seslendiriyor.

 

Tablo 1: AK Parti oylarının 7 Haziran-16 Nisan karşılaştırma tablosu

 

Yüzde 100 oy artışı var

 

Bir örnekle, nirengi noktasının neden önemli olduğunu belirlemeye çalışacağım. Eğer 7 Haziran 2015 genel seçimlerini esas alırsak AK Parti’nin 12 yerleşim yerindeki oy artışı yüzde 100 (Tablo 1). Ama 1 Kasım 2015 seçimlerini esas alırsak yüzde 70.1. Bu durumda şu soruyu sorma hakkımız var: Kanaat önderleri neden ağırlıklı olarak 1 Kasım seçimlerini esas alıyor? Bunun anlaşılır bir izahı var mı?

 

Referandum sonuçlarını 7 Haziran genel seçimleriyle kıyaslarsak, Evet oyları politize olmuş 12 kentte toplam 595.131 arttı. En fazla oy artışı yüzde yüzde 40 ile Ağrı’da, yüzde 29’la Bitlis’te, üçüncü olarak yüzde 27 ile Bingöl ve Muş’ta görüldü. Diyarbakır’da yüzde 18, Hakkari’de yüzde 23, Şırnak’ta yüzde 20, Van’da yüzde 23 düzeylerinde oy artışı yaşandı.

 

Birinci kümeyi oluşturanlar 7 Haziran seçimleri ile HDP hinterlandına dahil olan kentler. İkinci kümeyi oluşturan kentler ise HDP’nin en politize olduğu kentler.

 

1 Kasım’ı esas aldığımızda Evet’in en fazla oy kazandığı kent Hakkari. Yüzde 20. Bunu sırasıyla yüzde 17 ile Ağrı, yüzde 16 ile Şırnak, yüzde 15 ile Muş izliyor. Diyarbakır’da ise yüzde 10’luk bir artış söz konusu.

 

Tablo 2: HDP oylarının 7 Haziran-16 Nisan karşılaştırma tablosu

 

HDP kendi kalelerinde 600 bin oy kaybetti

 

Eğer 12 kentin referandum sonuçlarını 1 Kasım değil de 7 Haziran seçimlerini esas alarak değerlendirirsek, HDP ve AK Parti açısından karşımıza şu çok çarpıcı sonuç çıkıyor:

 

AK Parti 7 Haziran seçimlerinde 12 ilde toplam 599 bin 869 oy aldı. Referandumda çıkan toplam Evet oyu ise 1.195.000 (bir milyon yüz doksan beş bin). Aradaki fark 595.131. Yani AK Parti’nin iki yılda 12 ilde elde ettiği oy artışı 595 bin. Bu muazzam bir rakam.

 

HDP açısından baktığımızda şu sonuç çıkıyor: HDP 7 Haziran seçimlerinde 12 ilde toplam 2.380.387 oy aldı. Referandumda da küsuratsız toplam 1.781.000 oy kazandı. Aradaki fark 599.387.

 

Bu verilere bir de sandık başına gitmeyen “küskünleri” dahil etmemiz gerekecek. 12 ilde, 7 Haziran seçimlerine göre katılımda yüzde 6’lık bir gerileme yaşandı. Bu gerileme 180 bin oya tekabül ediyor. Ezici çoğunluğunu HDP seçmeninin temsil ettiğine şüphe yok.

 

HDP etkili olduğu 12 ilde iki yılda yaklaşık 600 bin, sandık başına gitmeyenleri de dahil ettiğimizde yaklaşık 800 bin oy kaybetti. Ben buna bölgenin batısında kalan (Urfa gibi) illeri dahil etmiyorum. Eğer Türkiye’nin tamamını ilgilendiren bir karşılaştırma yapılırsa HDP’nin Türkiye genelinde kaybettiği oyun bir buçuk milyonun üzerinde olduğu ortaya çıkacaktır.

 

İnsaflı ama objektif olabilmek

 

Bölgede operasyonların dur durak tanımadan devam ettiği, 13 HDP’li milletvekilinin cezaevinde olduğu, 85 belediyeye kayyum atandığı, yaklaşık 15 bin kişinin KCK’dan tutuklu bulunduğu, AK Parti’nin MHP ile seçim ittifakı yaptığı bir ortam ve psikolojik atmosferde, AK Parti 595 bin oy artışı yapıyor, HDP de 800 bin oy kaybediyor. Bu tablo baskılar, gözaltılar, tutuklamalar, OHAL’le izah edilecek bir tablo mudur Allah aşkına!

 

Edilir diyorsanız şu verileri de değerlendirmenize katmanız gerekir: Karşımızda Türkiye’nin en duygusal, en mağdur, en fazla politik bilinç kazanmış siyasi kitlesi var. 2007 ve 2011 seçimlerinde karmaşık seçim bölgeleri oluşturup 20’inin üzerinde milletvekilini bağımsız olarak Meclise gönderecek kadar yaratıcılık sergilemiş, iyi örgütlenmiş, iç disiplin kazanmış bir kitle.

 

Bizim “HDP oy kaybetti demek safsatadır” demek yerine bu tablonun ne anlamına geldiğini analiz etmemiz gerekmez mi?

 

Veri analizi anlamı dışarı aktarma sürecidir. Kafalarımızdaki ilkelerle, doğru olduğuna inandığımız değerlerle veriyi aramak değildir. Birinci yol keşiftir, ikinci yol icattır.

 

Birileri Kürtler için insaflı olmaya çalışırken objektif davranmaya gölge düşüren Türk kanaat önderlerine hatırlatsın: Tüm yaptıkları arkasında yokluk bulunan bir havai fişek gösterisidir. 

- Advertisment -