Ana SayfaYazarlarSuriye için yeni strateji

Suriye için yeni strateji

 

İktidar, Suriye ile ilgili izlediği stratejide “doğru olan nedir”i bulabildi; rasyonel ve uygulanabilir bir strateji oluşturabildi mi?

 

Samimi ve akıllı bir tartışmaya ihtiyacımız var. İktidar, tutumumuzun rasyonelliği ve yaratıcılığını eleştiren samimi bir tartışmadan korkmamalı. Bu tür bir tartışma, daha başarılı sonuçlar elde edebilmesi için kendisine farklı bakış açıları sunar.

 

Suriye stratejimizin bugün bizi getirdiği nokta, ciddi bir kuşatılmışlıktır. Eğer kuşatılmışlığı “Tüm dünya bize karşı, direnişten başka seçeneğimiz yok” şeklinde tutum alarak okursak, büyük bedeller ödememeye yönelik arayışa kapıları kapatmış oluruz.

 

“Küresel güçlerin bizden istediklerine evet diyelim” tezine rıza üretmek için de bu itirazı getirmiyorum. İtirazı, “kuşatılmışlık hali”nin bizim yaratıcı olmayan karşı-eylem planlarımızdan kaynaklanmış olabileceği ihtimalini sorgulamak için gündeme getiriyorum.

 

Eğer ortada menfaatleri birbirleriyle ciddi mânâda çatışan, ancak bize karşı tavır almada birleşen aktörler (ABD, Rusya, Suriye, İran, İŞİD) varsa, buradan, krizi yöneten başarılı bir karşı-strateji geliştiremediğimiz sonucu çıkar.

 

Oyun planı kuramamak

 

Şu sorunun yanıtlarını masaya yatıralım: Rusya’nın uçağını düşürmeseydik, Putin-Erdoğan dostluğunu sürdürseydik, yine bugüne benzer bir kuşatılmışlık içine düşer miydik?

 

Rusya bizim düşmanımız değildi; uçağın düşürülmesinden sonra canımızı yakmaya başladı. “Uçakları sık sık sınırlarımızı ihlal ediyordu. Ne yapalım?” Güzel söylüyorsunuz da, iki ülkenin liderleri arasında o kadar sıcak ve samimi ilişkiler vardı ki, iki lider bu konuları telefonla konuşsaydı veya sabırlı davranılsaydı ne uçak düşerdi, ne de ilişkiler bu kadar yara alırdı.

 

“Kardeşim ben uyarırım, uymayanı cezalandırırım” diyorsak, o zaman sonuçlarının da olduğunu düşünmüş olmalıydık. Ayrıca ben Rusya’nın uçak hadisesine kadar Türkiye’ye yönelik art niyetli bir tutum içinde olduğuna da inanmıyorum. 17 saniyelik bir uçak ihlalini bu kadar büyük maliyetlere dönüştürmek, olsa olsa krizi yönetemediğimizi gösterir. 

 

Diğer taraftan, Amerika ile ilişkilerimizin Suriye konusunda limoni olduğunu, Türkiye’yi kendi çizgisine getirmek için iç yapımızla tehlikeli şekilde oynadığını cümle alem biliyordu. Durum böyle iken ve Amerika’yı Rusya ile dengeleme stratejisi daha mantıklı görünürken, Rusya’yı da karşımıza almak, söyler misiniz hangi stratejiye veya güç oyununun taktik hamlesine uyar?

 

İzah gerektiren tuhaflık

 

İzlenen politikanın rasyonel olup olmadığını anlaşılır kılmak için bir örnek daha vermek istiyorum. Türkiye’nin PYD ile ilgili kaygıları ve endişeleri malum. İzlediği siyaset de… Ancak bazen üst düzey yetkililerden “PYD Esad ile değil muhaliflerle işbirliği yaparsa politikamız değişir” şeklinde açıklamalar duyuyoruz.

 

O zaman “PYD’nin Suriye’deki pozisyonunun Türkiye için çok ciddi ulusal güvenlik ve toprak bütünlüğü kaygıları doğurduğu” tezi doğru değil. Zira “muhaliflerle ortak hareket ederse tavrımız değişir” diyoruz.

 

Veya, PYD politikamızın doğasını şekillendiren oyun planında izah gerektiren bir tuhaflık var. O zihniyet ya mezhep endeksli çalışıyor, ya da dış siyaseti kamuoyunun partiye sunduğu desteği arttırma arzusunun araçsallığına indirgeme refleksi ile hareket ediyor. Tamam, bu anlaşılabilir bir durumdur. Ancak bu bakış açısı sizi pekâlâ niyetleriniz ile reel gerçeklik arasındaki açı farkı nedeniyle taşıyamayacağınız bir maliyete de sürükleyebilir.

 

Aslanı kediye boğdurtmak

 

Suriye politikamızın taşınabilir ve sürdürülebilir olmadığını kabul etmek gerekir. Komplekse, duygusallığa ve paniğe kapılmadan, tüm parametreleri, faktörleri, ihtimalleri yeniden değerlendirmeyi içeren yeni bir stratejiye ihtiyaç var.

 

Ne yaparsak yapalım, Suriye’nin bu haliyle bize olumsuz yansımasını sıfıra indirgeyemeyiz. Ancak yansımaları yönetilebilir ve az zarar veren bir hale getirebiliriz. “Söylemesi kolay da nasıl?” sorusuna muhatap olmamak için, kendi yoğunlaşmamı şu şekilde özetleyebilirim:

 

— Suriye’deki iç savaş Türkiye’yi iki şekilde olumsuz etkiliyor. İlki, Türkiye’nin takındığı tutumdan dolayı oluşan yansıma. İkincisi, menfaati Türkiye ile çatıştığı için Türkiye’yi hedefleyen ülkeler, yapılar, gruplar ve örgütlerden gelen yansıma… Aktörleri tümden karşımıza almak yerine, aktörleri ayrıştırarak yarar esaslı pragmatik ilişkiler geliştirebiliriz.

 

— Rusya ile ilişkileri tamir edelim. Zira maliyeti sandığımızdan da fazla olmaya başladı. Atacağımız adımları veya yapacağımız jestleri gurur meselesi haline getirmeyelim. Gerek ulusal güvenlik, gerekse de ekonomik açıdan iyi ilişkilerin bize getirdiği yarar, Amerika’nın bize sunduğu yarardan daha fazladır.

 

— PYD ile dostane ilişkiler önerisi geliştirebiliriz. Öneriyi de silahlı grupların ülke dışına çıkması, kamusal düzenin inşa edilmesi şartı haline getirebiliriz.

 

— Kantonların birleştirilmesi meselesini, uluslararası ilişkilerin müzakere ve pazarlık konusu kapsamına dönüştürebiliriz.

 

— Eğer mümkünse ve samimilerse, ABD ile ortak bir Kürt stratejisi belirleyebiliriz. Böylece Kürtleri bizi Amerika ile karşı karşıya getiren kart olmaktan çıkartmış oluruz.

 

— Küresel güçler dahi en az iki yıllık bir “Esad’lı geçiş” süreci öngörürken biz Esad’sız bir çözüm için çırpınıyoruz. Akıntıya kürek çekerek enerjimizi boşa harcamayalım. Esad’sız Suriye tahayyül edelim, ama tüm küresel aktörleri karşımıza alarak bunu hayata geçirmeye çalışmayalım.

 

— Mülteci problemini Almanya ile iyi ilişkilerin zeminine dönüştürebiliriz. Bu sayede Suriye’de Almanya ile aynı politikaları oluşturma ve seslendirme olanağına kavuşmuş oluruz. Ayrıca daha samimi ve ortak yarar gözeten ilişkiler için arayış başlatmalıyız.

 

— Suriye’de hangi yapı, hangi sistem inşa edilirse edilsin Türkiye’ye mecbur kalacaktır. Türkiye’nin altyapı oluşturma kapasitesi, satılabilir kalitede sanayi, gıda, otomotiv gibi ürünleri varoldukça, Suriye Türkiye’nin arka bahçesi olur. Paniğe kapılmayalım, sakin duralım. Panikle içeri dalıp da sık sık “aslanı kediye boğdurtmayalım”, kafamızı gözümüzü patlatmayalım. Ortadoğu ile en iyi ilişki formu Çin’in Pasifik stratejisi olabilir. Komşularımız ve coğrafyamızla tarafsız ve arabulucu siyasal ilişki geliştirirken, ekonomik işbirliği ve ticareti arttırmak; önceliği de buna vermek üzerinde durmalıyız.

 

Ortadoğu’da bizi bölgesel güce, askeri ve siyasi liderliğimiz değil, ekonomik kapasitemiz taşıyacak. 

 

- Advertisment -