Ana SayfaYazarlarEkonomide özerk kurum kalmasın mı?

Ekonomide özerk kurum kalmasın mı?

 

Yıllar sonra sanayi büyümesinin genel ortalamanın üzerinde geldiği bir çeyrek yaşandı. Bu iyi haber… İş dünyasının olumlu koşul ve imkanlara cevap vermeye yatkın olduğunu gösteriyor. Diğer deyişle Türkiye’nin girişimcilik konusunda zaafı yok. Mesele girişimciliği cazip kılacak zeminin hazırlanması. Şu anki sanayi performansının ardında iki önemli destek bulunuyor: Biri ihracat, yani özellikle Avrupa’nın büyümesi. Diğeri devlet desteği, yani borçluluk durumunun zamana yayılarak ‘yumuşatılması’. Ne var ki ihracatın yükselmesi ancak ithalatın daha büyük oranda yükselmesi ile birlikte geldiği için dış açık yaratıyor. Devlet desteklerinin ise sürekli tekrarlanması akılcı değil, çünkü verimliliği düşürerek sanayi yapısını yozlaştırıyor.

 

Dolayısıyla hükümet girişimciliğin zeminini sağlamlaştıracak bir ekonomi politikası izlemek durumunda. Kısacası yatırımları özendirecek enflasyon-kur-faiz hadleri dengesinin kurulması ve belirsizliği asgariye indiren bir iktisadi/siyasi strateji gerekiyor.

 

                                                                          ***

 

Ne yazık ki hükümetin içinde bu ihtiyacın farkında olanlar bulunsa da, ilerleme kaydedilmiyor ve Erdoğan’ın sözleri de tıkanmanın fotoğrafını veriyor. Geçen hafta yine “faizi aşağı doğru çekeceğiz, faizi aşağı çektiğimizde enflasyon da düşecektir” diyerek sorumluluğu öncelikle Merkez Bankası ve BDDK’ya, ardından kamu bankalarına yükledi.

 

Daha önce defalarca yazıldı ama tekrarlamakta yarar var. Birincisi faizle yatırımlar arası ilişki asimetriktir. Diğer deyişle faizi yükselttiğinizde yatırımların daralma ihtimali, faizi aşağı çektiğinizde yatırımların artma ihtimalinden çok daha yüksektir. Çünkü yatırım kararları ülkenin, sektörün ve pazarın geleceği hakkındaki tahminler üzerinden alınır. Faiz yükseldiğinde rantabilite azaldığı için yatırım bir miktar ertelenebilir… Ama eğer ülke ve piyasa koşulları davetkar değilse faizi ne kadar indirirseniz indirin yatırım olmaz. İş adamları ‘yatırım’ kisvesi altında döner sermaye kredisi kullanmaya yönelir.

 

İkincisi kategorik olarak iki farklı faiz var… Biri devletin elindeki iktisadi araç olarak faiz oranı, diğeri piyasada oluşan ‘gerçek’ faiz oranı… Birinciyi düşürdüğünüzde ikinci de düşmüyor. Hatta faizi siyasi kararla düşürmeniz ekonomik rasyonaliteye aykırı ise piyasa faizi daha da yükselebiliyor. O nedenle Erdoğan’ın faizin inmesine yönelik çağrılarının ekonomik karşılığı son derece az.

 

Nihayet Türkiye’de yapılmış sanayi çalışmaları faizin toplam maliyet içindeki payının çok düşük olduğunu ortaya koyuyor. Yatırım önce makine ve teçhizat, sonrasında yardımcı ve ara maddeler ve ham madde demek. Birçok ileri sanayi için bunların önemli kısmı ithal. Eğer siz döviz kurunu mantıklı seviyede ve öngörülebilir tutamazsanız, faizi ne kadar indirirseniz indirin yatırım olmaz.

 

Bütün bunlar bir yana acaba hükümet niye Merkez Bankası, BDDK ve kamu bankalarının başındaki kişileri değiştirerek sorunu çözmüyor? Faizi indirmeyi kabullenen birilerini getirin yönetime olsun bitsin… Ama herkes biliyor ki kim gelirse gelsin durum değişmeyecek, çünkü onlardan talep edilen şey ekonomik açıdan sakat.

 

                                                                  ***

 

Türkiye finans açığı olan ve bu ‘noktada’ dünyaya bağımlı bir ülke… Sermayeyi çekmek için anlamlı bir kar önermek, yani döviz üzerinden yüksek prim ödemek zorundasınız. Yerli mevduat için ise enflasyonun birkaç puan üzerinde faiz vermek durumundasınız. Öte yandan döviz hadleri de enflasyona bağımlı… Kısacası önce enflasyonu indireceksiniz ki, piyasa faizleri düşsün.

 

Ama anlaşılan o ki Merkez Bankası ve BDDK’nın özerkliğini iptal edip, bütün kurumları cumhurbaşkanlığına bağlayarak işi çözebileceğini sananlar var… Ekonomiyi tepeden emirlerle ve popülizme alan açarak yönetme sevdasında olan, seçimlere kadar tek hedefin ‘ne pahasına olursa olsun büyüme’ olması gerektiğine inanan, bu siyasi tercihi ‘beka mücadelesinin’ parçası gibi göstererek sorumluluktan kaçınabileceğini sanan ve bunun toplumsal bedeli üzerinde kafa yormak istemeyecek kadar sorumsuz ya da cahil birileri…

- Advertisment -