Ana SayfaYazarlarGerçeklik testinden, korku filmine

Gerçeklik testinden, korku filmine

 

[31 Aralık 2019] Son yazımın içinde ve spot’unda, “deli saçması” ifadesini kullanmıştım, yanılmıyorsam. Tabii işin hümör yanını da görmek lâzım. Kavramı biraz daha açmak bakımından, 2019 yılının şu son günü, sizlere bu tür yedi haber veya alıntı sunuyorum. Hemen belirteyim ki bunlardan beşi hayalî; Türkçe veya İngilizce mizah sitelerinin ürünü. Ancak ikisi yüzde yüz gerçek. Şu anlamda gerçek: aktarılan cümleler, halen hayatta olan, etli canlı, bu anlamda gerçek insanlar tarafından gerçekten sarfedilmiş bulunuyor. Fakat itiraf edeyim ki ben kendim diğerleri gibi o ikisine de inanmakta çok zorlandım. Bakalım hangileri olduğunu siz bulabilecek misiniz?

 

(1) LONDRA: Bu yılın Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilâtı zirvesi geçtiğimiz Salı günü diğer 28 NATO liderinin ABD Başkanı Donald Trump’tan NATO’yu harf harf doğru imlâyla yazmasını istemeleri üzerine, biraz gerilimli başladı. Liderler arasında yapılan ön toplantıda Trump’ın diğer üye ülkelerden ittifaka nakdî katkılarını arttırmalarını istemesi, Alman Şansölyesi Angela Merkel’in ânî meydan okumasını tetikledi. “Sayın Başkan, siz NATO’yu doğru yazın, biz de seve seve NATO’ya daha fazla katkıda bulunalım” sözleri diğer liderlerden coşkulu alkışlarla karşılanan Merkel, Trump’a sarı bir bloknot ve bir kurşunkalem verip boğuşmasını seyre koyuldu. Tonla sayfayı peşpeşe buruşturup atan Trump, sonunda bir dizi çöpten adam çizip bu sorudan “kısmî puan” talep etti.

   

(2) ANKARA: Son günlerde yeniden gündeme gelen Kanal İstanbul projesi yüzünden İstanbul'un susuz kalacağı şeklindeki itirazlara yanıt, akşam saatlerinde Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'dan geldi. “Göllerin devre dışı kalacağı doğru olmakla birlikte Sayın İBB Başkanı aynı basın toplantısında kanal çevresinde en çok arazi toplayan ilk üç şirketin Araplara ait olduğunu da kendi sözleriyle ifade etmiştir” diyen Bakan Kurum, kanalın Araplara söz verilen ve onlar için özel olarak yapılacak bir proje olduğunu, dolayısıyla susuzluk vs gibi çevresel sorunların da öncelikle Katar Kraliyet Ailesi başta olmak üzere Arap halkını ilgilendirdiğini ifade etti. “Bugüne kadar Araplardan herhangi bir itiraz geldiğini ben şahsen duymadım. Deniyor ki işte yok efendim susuzluk olacak, yok bu kadar tarım arazisi, orman yok olacak, hamsi, istavrit bitecek, iklim değişecek falan. Ya bu adamlar çölden geliyor arkadaşlar. Öyle içme suyuymuş, tarım arazisiymiş, ormanmış, istavritmiş falan bunların eksikliğini pek hissedecek durumda değiller. Dikkatinizi çekerim, zaten yıllardır deniz suyunu damıtıp içen insanlar yaşayacak Kanal İstanbul'un çevresinde. Size ne oluyor?" sözleriyle konunun İstanbullularla herhangi bir ilgisi olmadığına dikkat çeken Kurum, İstanbul Avrupa yakasının demografik olarak şu an bile Arap ağırlıklı bir coğrafya olduğuna, kanal çevresine yerleşecek yeni Arap nüfusla birlikte bu özelliğinin daha ön plana çıkacağına dikkat çekti. 

 

(3) İSTANBUL: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın askeri danışmanı ve SADAT’ın kurucusu Adnan Tanrıverdi’nin “Mehdi gelecek. Ortamı buna göre hazırlamalıyız” sözleri tartışmalara neden oldu. ASSAM ve Üsküdar Üniversitesinin iş birliğiyle ve “ASRİKA Ortak Savunma Sanayii Üretimi” temasıyla İstanbul’da düzenlenen 3. Uluslararası ASSAM İslam Birliği Kongresine katılan Tanrıverdi, kongreye ilişkin yaptığı açıklamada “İslam Birliği olacak mı olacak. Nasıl olacak Mehdi Hz. geldiği zaman. Peki Mehdi ne zaman gelecek? Allah bilir. Peki bizim bir işimiz yok mu, ortamı hazırlamamız gerekmez mi? İşte ASSAM bunu yapıyor” ifadelerini kullandı. Öte yandan Tanrıverdi ve SADAT’ın Libya’ya gönderilecek askeri grupları da yönlendirecek ekipte yer alacağı biliniyor.

 

(4) WASHINGTON: Şimdiye kadar belki en sansasyonel açıklamasını patlatan Rudolph Giuliani, Pazartesi günkü demecinde, Demokrat Parti’nin başkan adayı Joe Biden’ın önceki başkan Barack Obama ile ilişkileri olduğuna dair elinde “yığınla delil” olduğunu iddia etti. “Fox & Friends” programına çıkan ve çok heyecanlı olduğu görülen Giuliani, Biden-Obama bağlantısına dair kanıtları bürosunun kasasına kilitlediğini ve “zamanı geldiğinde” açıklamaya hazır olduğunu söyledi. “Meğer sekiz yıl boyunca birbirlerine göbek bağıyla bağlıymışlar” diyen Giuliani, aralarındaki “gizli anlaşma” icabı, Obama’nın başına bir şey geldiği takdirde “Yerine kim geçecekti, biliyor musunuz? Evet, ta kendisi: Joe Biden” sözleriyle ifşaatını tamamladı.

 

(5) TBMM: Meclisin fiili olarak devreden çıkarıldığı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişle birlikte siyaset ve ülke yönetimi üzerinde herhangi bir etkileri ve söz hakları kalmayan milletvekilleri, ellerinde kalan son ayrıcalıkları da kaptırmamakta kararlı. Dün gece meclisten geçirilen yasayla, 1 Kasım’da ellerinden alınan çakar lamba kullanma ve trafikte geçiş üstünlüğü haklarını kendilerine tekrar veren milletvekillerinde moraller yerinde. Meclisin fiili olarak ortadan kaldırılıp sembolik bir kurum haline getirildiği ve tüm yetkinin Saray'a devredildiği tek adam sisteminde hâlâ önemli biriymiş gibi hissetmeye ihtiyaçları olduğuna dikkat çeken vekiller, “Elimizde bir çakarlı araçlarımız bir de meclis lokantası kaldı. Bunlar için sonuna kadar mücadele edeceğiz” sözleriyle kararlılık mesajı verdiler. Partiye sosyal medyada trollük hizmeti veren 20 yaşındaki veletlerin bile çakarlı lambaları ve trafikte geçiş üstünlüğü olduğunu belirten AK Parti Niğde Milletvekili Muzaffer Ayağanlı, “Olmasın demiyorum onların da olsun ama bize de üvey evlat muamelesi yapılmasın” diyerek bu saatten sonra trafikte kırmızı ışıkta durmayı kaldıramayacaklarını ifade etti. 

 

(6) KÜLLİYE: Sosyal medyada, Cumhurbaşkanı başdanışmanlarından Mehmet Uçum’un 30 Aralık tarihli şu tweet’i dolaşmakta: “Kanal İstanbul, anti-emperyalist bir tutumdur, bağımsızlığı güçlendirme hamlesidir, batıcı asimilasyonun etkisiyle buna karşı çıkacağınıza yurtsever bir yaklaşım geliştirin, destek olun, yoksa siz bu Ülke’ye ait değil misiniz? Belki de değilsiniz, o zaman şunu düşünün, siz kimsiniz?”

 

(7) ABD: Toplum düşmanlarınca çok okunan Popular Sociopath dergisinin Yılın Adamı ödülünü, üstüste üçüncü defa Donald J. Trump kazandı. Perşembe günkü açıklamasında derginin genel yayın yönetmeni Harland Dorrinson, “Popular Sociopath çalışanları olarak bizler, yılda bir kere, toplum karşıtı davranışlarda, vicdan ve başkalarını düşünme duygusundan topyekûn yoksunlukta somutlanan sosyopatik kişilik bozukluğunu kendi şahsında en iyi mezceden kişiyi seçeriz. Ve bu onuru bu yıl da Donald J. Trump’a tevcih etmekten mutluluk duyuyoruz” dedi.    

 

                                                                              *          *          *

 

İngiliz yazar William Wymark Jacobs’ın 1902’de yayınladığı bir korku hikâyesi vardır, “Maymun Pençesi” diye (The Monkey’s Paw). Masallardaki “üç dilek” motifini tersyüz eder. Kurumuş bir maymun pençesi söz konusudur, elden ele geçen. Her yeni sahibinin üç dileğini karşılayacağına inanılır. Ama uğursuzdur, lânetlidir; dilekleri dileyen için korkunç biçimlerde gerçekleştirir. Feci sonuçları olur.

 

Dönüp dolaşır, yaşlı bir çiftin eline geçer her nasılsa. Adam lâf olsun diye 200 sterlin ister. O gece hiçbir şey olmaz. Ertesi sabah palavraymış diye gülüşürler; oğulları çıkıp işe, fabrikasına gider. Öğle vakti bir görevli gelir. Herbert maalesef makinaya sıkışıp can verdi der. Tazminat olarak 200 sterlin getirir. Adam düşüp bayılır. Mezarlığa gidip oğullarını toprağa verirler. Bir hafta geçer. Birden kadının aklına, daha iki dilek haklarının durduğu gelir. Kocasını,  bütün tarifsiz korku ve endişelerine karşın, oğlunun canlanıp hayata dönmesini istemeye zorlar. Karanlıkta beklerler. Derken kapı bir, iki, üç kere çalınır. Kadın yataktan fırlayıp kapıya koşar. O sürgüyle boğuşurken, adam yere düşmüş olan maymun pençesini zar zor bulup, “dışarıdaki şey içeri girmeden” (before the thing outside got in) üçüncü ve son hakkını kullanıp, annenin oğlu Herbert sandığı o şey her ne ise ilelebet yokolmasını istemeyi başarır. Kapının yumruklanması sona erer. Sessizlik çöker. Kendi dâvet ettikleri dehşetten (hortlaktan? hayaletten?) son saniyede kurtulmuşlardır.

 

                                                                    *          *          *

 

2020’ye girerken hiçbir sihirli “maymun pençesi” istemiyorum elimde. Mehdi’siz. Kanalsız. Libya’sız. İlki gelmesin. İkincisi yapılmasın. Üçüncüsüne asker yollanmasın. 1950-53’te Amerika’nın yanında bir Kore macerası yaşadıktan yaklaşık 70 yıl sonra, bu sefer “öte tarafa” geçip Rusya’nın yanında Libya ve sair maceralar yaşamayalım.

 

Yılın son günü. Bu kadar cozutmuş bir ülke ve dünya. Gene de Yeni Yılınız kutlu olsun.

- Advertisment -