Ana SayfaYazarlarElektrik, Cinayet ve Muhalefet

Elektrik, Cinayet ve Muhalefet

Bodrum Gümüşlük’te Belediye Kahvesine oturmuş, bugün Serbestiyet’te yayınlanacak yazı üzerine karalamalar yapıyorum. Başkanlık tartışmaları, sistemin demokratikleştirilmesi, otoriterleşme endişelerinin kökleri vs…

Yazının daha başında elektrikler gitti. Gelir herhalde diye düşündüm. On dakika sonra arkadaşım aradı. Türkiye çökmüş. Ağrı’da elektrik varmış sadece. Çünkü Ağrı, İran’dan elektrik alıyormuş. Akşama kadar her gittiğim yerde bu “bilgiyle” karşılaştım. “Sadece Ağrı’da kesilmemiş”…Bir “bilgi”nin bu memlekette böylesine sorgusuz sualsiz yayıldığına neden şaşırayım ki?

Kahvede oturduğum masanın yanına beş kişilik bir aile geldi. Oldukça yaşlı anne ve baba, otuzlu yaşlarında gözüken eşortmanlı, obez, kirli sakal bir çocuk, iki de daha genç kız var ailede. Çocuk bütün kahvenin duyacağı biçimde bağırdı: “Baba bak, Uğur Dündar tweet atmış, seçimlerin provasını yapıyorlar demiş”… Baba belli ki ağır işitiyor. Biraz boş baktı çocuğa. Çocuk anlaşılmamanın can sıkıntısıyla: “Baba hani seçimlerde elektrikleri kesip oy kaçırıyorlar ya… Onu söylüyor Uğur Dündar”. Yandaki masada poğaça yiyen iki kadından birisi daha önce tanışmadıkları anlaşılan bu çocuğa heyecanla seslendi: “Vallahi aynı şeyi şimdi ben düşündüm”. Çocuk dikkatinin onaylanmasının verdiği gururla üst üste birkaç arkadaşını aradı. “Bak Uğur Dündar seçim provası yapıyorlar diyor”… Belli ki arkadaşlarının anlama kapasitesinden kuşkusu var; veya meselenin açıklanması gereken sofistike bir yönü olduğuna inanıyor; çünkü hatırlatmayı hiç ihmal etmiyor: “Hani bunlar seçimlerde elektrikleri kesip oy kaçırıyorlar ya, o bakımdan..”

Bu güzelim memlekette “vallahi aynı şeyi şimdi ben düşündüm” diye heyecanlanan kaç milyon insan yaratıldı kim bilir? Bu, sahibinin suratı kadar donuk espride bir humor da değil, resmen hakikatin ifşasını bulan; bu “yüksek akıl”la dönüp iktidarı destekleyen insanlara “makarnacı cahiller” deme küstahlığını gösterebilen nice vatan evladı yaşıyor aramızda… Aynalara kör kalanların arasına, had bilmezler dünyasına hoş geldiniz…

Bunlara gülüp geçebiliriz. Başkanlık, demokrasi vs tartışmalarımıza dönebiliriz.

Ama gelen ikinci haber ürpertici. Adliye basılmış. Savcı rehin alınmış. Berkin Elvan davasının savcısı.

Sonuç akşam geliyor. Korkunç.

Biraz önce basında çıkan bazı yazılara göz gezdirdim. Çok az ilgilendiğim Facebook sayfasında yapılan paylaşmaları, yazılan yorumları okudum. Okuduklarımın bazıları olayın kendisinden bile korkunç geldi bana.

Mirgün Cabas’ın tweetine inanamadım önce. “Bu eylem nasıl biterse bitsin çıkarılacak tek ders var: çocukları vurmayın, annelerini yuhalatmayın”. Bu berbat “determinizmin” hiç yabancısı değiliz. Ortada “ama”sız, kayıtsız koşulsuz reddedilmesi, lanetlenmesi gereken bir davranış vardır ve “derin düşünenler” bize olanca soğukkanlılıkları, büyük bilgelikleriyle seslenirler. “Evet kötü bir durum ama onun asıl sebebi şu”…

Sayıyorum:

Evet, Çarli Hebdo’nun 12 çizerinin kurşuna dizilmesi kötü AMA çıkartılacak tek ders kutsallarla alay etmeyeceksin.

Evet, aslında o Kürt çocuklar linç edilmemeliydi AMA çıkartılacak tek ders halkın değerleriyle oynamayacaksın.

Evet, Başbakan’ın anasına eşine ağır küfürler etmek yanlış AMA çıkartılacak tek ders o köprüye Yavuz Sultan Selim adını vererek duyarlı yurttaşlarımızı tahrik etmeyeceksin.

Ve nihayet “Evet savcı rehin alıp vurmak korkunç AMA çıkartılacak tek ders çocukları vurdurtmayacaksın, anneleri yuhalatmayacaksın”…

Bu mudur? Hem de Mirgün Cabas’ın sesinden. Kendisini tanımam, programlarını bilirim, akl-ı selim bulurum. Hiç kimseyi de tek bir sözü üzerine ilelebet çizip atmayı doğru bulmam. Sadece şunu söyleyeyim: Gerçekten içim cız etti. Bu insanlar da mı buralara geldi; nerelere sürükleniyoruz diye düşündüm.

Kırk yıllık arkadaşlarımın Cabas’ın bu sözünün altına, heyecanla “helal olsun” notları düştüğünü gördüm.

Her sarsıcı olay, AKP nefretiyle zihinleri kavrulup kalmış kesimlerin lif lif dökülen ahlak dünyalarını yeniden ifşa ediyor.

Kimileri, hükümetin uzlaşma veya oyalama yolunu seçmediğini, operasyon yaparak ölümlere yol açtığını söylüyor ve öfkeyi hükümete yöneltiyor. Bütün bir yazı boyunca katillere dair tek bir kınayıcı söz etmeye dili varmıyor. Eleştirisinde zerre kadar hakkaniyet, zerre kadar denge yok. Eylemi meşrulaştırmayı çoktan göze almış.” Aman hükümet bu olaydan kazançlı çıkmasın” derdinde.

Kimileri, 70’lerin sol içi tartışma paradigmaları içinden “eylemi kınıyor”! “Bu eylemlerle sonuç alınmaz, devrim yapılmaz” diyor. Saldırganlara kızgın, çünkü bu saldırıların “AKP’ye yarayacağını” düşünüyor. Yani, AKP’ye yaramazsa pek mesele yok aslında. Hele ki hükümeti hırpalayacak, seçimleri AKP aleyhine etkileyecekse ortada konuşulacak bir şey kalmayacak sanki bu kafaya göre.  Ne dediklerinin bile yeterince farkında olduklarından kuşkuluyum…

Elektrikler kesildi.

Adliye basıldı, hayatlar söndü.

Demokrasi âşıkları yurdun her köşesinden sesler verdi.

“Kahrolsun AKP.”

- Advertisment -