Ana SayfaYazarlarFikir ve şiddete karşı mücadeleyi ayırabilmek

Fikir ve şiddete karşı mücadeleyi ayırabilmek

 

Bir tür aydın aklının, nasıl siyasal aktivizme kaydığını; gerçeklikle, nesnelliğe sadakat ahlakıyla ilişkisini kesip attığını, bu bildiriden daha iyi hiçbir şey anlatamazdı bize.

 

Bu bir barış çağrısı değil. Barış bu metnin umurunda değil. “Hükümetin Kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritası oluşturması” nı talep eden ve PKK’ya göz ucuyla bile bakmayan, adını bile anmayan, tek bir istek yöneltmeyen bu sesin, yola “barış için” çıktığına inanacak kaç kişi bulabiliriz bu ülkede?

 

Peki, bu metnin gerçeklikle bir teması var mı? “Devletin başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikası” dürüst bir tespit mi? Devleti bugün yönetenlerin 90’lardan en belirgin farkı,  sivillerin üstüne titremek gerektiğini; halkı kazanmadan savaşı kazanmanın imkânsızlığını anlamış olmaları değil mi? Silahlı öz yönetim ilanından bu yana PKK’nın ısrarla kent halklarını direnişe katılmaya; devlet şiddetiyle karşı karşıya getirmeye; göçleri engellemeye çabaladığını görmeyen kaldı mı? Bu kanlı oyunun merkezinde yatan en sert gerçek bu; her iki taraf da halkı kazanmadan savaşı kazanamayacağını biliyor.

 

Evet; bu bildirinin ne gerçekliğe saygısı var ne de barışı zorlamak gibi bir endişesi. Halil Berktay bu acayip savrulmanın temelinde “arkaik, anakronik bir solculuğun ‘ezilen milletin ne yaparsa yapsın haklılığı, devletin ise topyekûn haksızlığı’ takıntısı yattığını; bunun üzerine ‘devrimci şiddet’ ve ‘silâhlı mücadele’ fetişizmi bindiğini; piramidin en tepesine de AKP ve Erdoğan düşmanlığı oturduğunu” yazıyor. (Serbestiyet; “Aykırılık ve demokrasi” 14.01.2016)

 

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

- Advertisment -