Ana SayfaYazarlarHaksız kampanya

Haksız kampanya

 

Doğrusu açık sözlü olunması gereken bir tartışma yaşadığımızı düşünüyorum. Karnından konuşmayı; kem küm yuvarlamaları hiç hak etmeyen bir konu bu. Anayasa Mahkemesi kararına karşı başlatılan kampanyayı kastediyorum. Evet, adını tam koymak gerekir: Bu bir kampanya. Cumhurbaşkanı’nın yaptığı açıklamayla başlayan ve sistematik olarak tırmandırılan bir haksızlıkla karşı karşıya kaldığımızı düşünüyorum.

 

İçerikten önce şu tespitimi paylaşmama izin verin: Ülkede öyle bir politik-psikolojik iklim oluştu ki, Tayyip Erdoğan, haklılığı ne kadar kuşkulu, tartışmalı ve hatta açıkça itirazı hak eden bir pozisyondan konuşuyor olursa olsun, derhal o yönde keskin, militan bir dil üzerinden etkin bir mekanizma harekete geçiyor. Medya, siyasi aktörler, ilgili bakanlar, danışmanlar aracılığıyla; boğucu, bastırıcı bir dalga yaratılmaya çalışılıyor.

 

Özellikle ilgili medyanın seçtiği aşağılayıcı/tehdit edici/suçlayıcı ve giderek lümpenliğe evrilen dilin nasıl bir siyasal kültüre karşılık geldiği üzerine düşünmekte fayda var.

 

İçeriğe gelince; Bence asıl hukuk cinayeti işleyenler AYM’nin bu kararının hukuka aykırı olduğunu ileri sürenlerdir.

 

                                                                          ***

 

Daha önce yazdım; bir kere daha yazayım: Can Dündar benim gözümde gazeteci değildir. “Özgürlük savaşçılığı” ise ancak kötü bir mizah olur. Yaptığı da habercilik değildir. Bayattır. Zaman ayarlıdır. Siyasi bir operasyonun uzantısıdır… Daha da sayabilirim. Fakat eldeki delillerle (Yıldıray Oğur’un ayrıntılı yazılarını öneririm) onun eyleminin casusluk olarak nitelenebilmesi; dahası (eylemden 6 ay sonra, Kasım seçimlerini AKP’nin kazanmasının ardından) tutuklanması, kelimenin tam anlamıyla -hukuki değil- siyasidir, yargının berbat alışkanlıklarının günümüzdeki bir tekrarıdır; skandaldır.

 

                                                                             ***

 

Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru tam da böyle mağduriyetlerin önlenmesi için öngörülmüş demokratik bir düzenlemedir. AYM, kişi hürriyetini düzenleyen anayasa kurallarına aykırı bulduğu için tutuklama kararını “hak ihlali” olarak nitelemiştir.

 

(1) Hukuk yollarının tüketilmediği itirazı mugalatadır. AYM’nin bireysel başvurularda tutuklama kararlarını değerlendirme yetkisi olduğu kabul görmüş bir içtihattır ve bu defalarca uygulanmıştır. Adalet Bakanlığı’nın da görüşü bu yöndedir. AYM’ye başvuru öncesinde tutuklamanın kaldırılması için hangi başvurular yapılabiliyorsa hepsi yapılmış ve sonuç alınamamıştır.

 

(2) Davanın esasına girdiği eleştirisi de açıkça yanıltıcıdır. Tutuklama kararı esasa değil usule ilişkin bir tasarruftur. AYM tutuklamanın keyfi mi, hukuki mi olduğuna bakmaktadır. Bunun için dosyadaki delil durumuna bakmayacaktır da neye bakacaktır? Esasa ilişkin delil değerlendirmesi yapmamıştır AYM. Sadece tutuklama gerekçesine ve delillerin tutuklamayı haklı çıkartıp çıkartmadığına bakmıştır. Dosyada ne gerekçe mevcuttur ne de tutuklamayı haklı çıkartacak bir delil.

 

(3) Tutuklamanın “basın özgürlüğü” ile ilişkilendirilmesi ise eylemi hukuken vasıflandıran bir ifade olmadığı gibi zaten yerel mahkemeyi bağlamaz.

 

                                                                            ***

 

Kısacası, karara yöneltilen bütün eleştiriler aşırı zorlamadır.

 

Bitirirken şu zor soruyu düşünmeyi teklif ediyorum: Bu tür “siyasal kampanyalar” gücünü nereden alıyor? Bir siyasi lider hukuk alanında yürüyen bir tartışma üzerinde nasıl böyle tayin edici bir manevi ağırlık kurabiliyor?

 

Benim cevabım; toplumsal kültürümüzde belirleyici meşruiyet kaynağını, siyasal haklılık duygusunun oluşturmasıdır. Hukuk yeterince meşruiyet üretmez. Araçsaldır. Gelenek budur.

 

                                                                              ***

 

Bu, şu demektir: Siyaseten “haklıysanız”, siyaseten “haksız” olanın hukukunu önemsizleştirecek iktidara da sahipsinizdir…

 

Aslında bu büyük bir meseledir…

 

Çünkü bu, tam da bildiğimiz mottoyla; hukukun gücünün değil, güçlünün hukukunun hüküm sürdüğünü anlatır bize.

 

Bu kültüre itiraz etmeden yol alamayız…

- Advertisment -
Önceki İçerik
Sonraki İçerik