Ana SayfaYazarlarKim daha ahlaksız?

Kim daha ahlaksız?

 

Sevdiğim bir arkadaşım var. Siyaseten anlaşamayız hiç. Zaten politikaya ilgisi (onun deyimiyle) “yobazların” iktidara gelmesiyle başladı.

 

Birkaç gün önce bana “bu kadar da olmaz” dedi; “şuna bak bir kereden bir şey olmaz, görmeyelim diyor”… Karaman olayına Aile Bakanı Sema Ramazanoğlu’nun tepkisi buymuş…

 

Yazı çizi işleriyle uğraştığımı; gündemi takip ettiğimi biliyordu. Gözümün içine baka baka; tartışmanın bağlamını ve konuya ilişkin bakanın yaptığı açıklamayı çarpıtmaktan kaçınmamıştı…

 

Kendisine, açıklamanın taciz olayı üzerine bütün kurumu suçlayan; konuyu politik malzemeye dönüştürmeye çalışan tutuma cevap olarak yapıldığını; Bakanlığın suç işleyenlerin üstüne müşteki olarak gittiğini; bu tür suçlarda sıfır tolerans kararlılığında olduğunu açıkladığını hatırlattım. “Hatırlattım” diyorum, çünkü bence zaten durumun aslını biliyordu. Sorun da buradaydı.

 

İnsan günlük hayatında, sivil ilişkilerinde özen gösterdiği temel ahlaki normları ne oluyordu da makro siyasal tartışmalarda göz göre göre ağır biçimde çiğniyordu?

 

Bir insanın sözünü çarpıtmak; onun hakkında açıkça yalan söylemek ağır bir ahlak ihlali değilse nedir? Bir insanın davranışından kalkarak onun ait olduğu aileyi, mahalleyi, etnisiteyi, dini, vb. yargılamak hangi ahlakın içinden açıklanabilir? Hangimiz sevmesek bile çevremizdeki bir insan hakkında bu kadar fütursuz davranmayı içimize sindirebiliriz; hadi sindirdik diyelim, ayıplanmaktan korkmadan bunu yapabiliriz?

 

İşin şifresi de burada galiba: “Ayıplanmaktan korkmamak”…

 

***

 

“Fakat herkes bunu söylüyor”… Arkadaşımın cevabı buydu. 

 

“Herkes” dediğinin, hiçbir ahlaki sınır tanımayan sosyal medya cemaatlerinden ve ortada gazete diye dolaşan aijtasyon-dezenformasyon paçavralarından ibaret olduğunu söylemem gerekmez herhalde.  Ona şunu sordum: “Ahlaksız bir davranışın çok sayıda kişi tarafından paylaşılması onu ahlaklı bir davranışa dönüştürür mü; temize çeker mi?”

Kendi cevabımı vereyim: Davranışın kendisini ahlaklı kılmaz, ama onun bu yönünü görünmezleştirir ve bizi temize çeker. Kalabalığın işlevi budur.

 

Ahlak, iç dünyamızda kendimizle ilişkimizi düzenleyen vicdan alanına ait olduğu kadar- ve belki daha fazla-  varlığımızı kuşatan, anlamlandıran çevrenin bize yönelttiği yaptırım yeteneğiyle de ilgilidir.

 

***

 

Bugün Türkiye’de siyasal olarak işlevsel bir ahlaksızlık yapıyorsanız cemaatinizce ayıplanmıyorsunuz. Tersine kutsanıyorsunuz.

 

Örnek mi istiyorsunuz?

 

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

- Advertisment -