Karamsarlar

 

31 Mart (2019) yerel seçimlerinden önce umutsuzdular. Kaybedeceklerini düşünüyorlardı. Uzun yıllar sonra İstanbul, Ankara, İzmir, Adana gibi büyükşehirler kazanıldı. Karamsar muhaliflerden söz ediyorum.

 

AK Parti İstanbul seçimlerinin tekrarını sağlayan kararı alınca, yeniden karamsarlığa düştüler. “Kazansak da İstanbul’u vermeyecekler” dediler.

 

23 Haziran'da İstanbul seçimine gittik. AK Parti 1994’ten bu yana 25 senedir yönetiminde olduğu şehrin belediyesini 800 bin oy farkla CHP’ye kaptırdı. “Vermezler” diyen umutsuzlara inat Ekrem İmamoğlu koltuğa oturdu.

 

Karamsarlar bu kez de belediyeler kazanıldı ama, dediler. Bahçıvan Ali bile, 23 Haziran’dan sonra umutsuzluğuna nokta koydu. Yeni şeyler olacağına ilişkin beklentileri arttı.

 

Ama katı ulusalcılıktan kendini alamayan bir topluluk, seçimde kazanılan başarıları da, başarı olarak algılamıyor. Örneğin Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş gibi, değişik kesimlere sıcak gelen, onlarla diyalog kurabilen siyasetçilerden memnun kalmıyor, sağa kayıldığını söylüyorlar ve Türkiye’nin geleceğine karamsar gözlerle bakıyorlar.

 

Farklı seslere alerji

 

İstiyorlar ki, kendi kutupları, isimleriyle, simgeleriyle, bütün sertliğiyle muhalefete egemen olsun. Bu nedenle iktidar partisi içinden çıkan farklı sesleri de küçümsüyorlar, onların bulunacağı platformlara uzak duruyorlar.

 

Dar kapıcılık diye tanımlayabileceğimiz bu çizgi, her farklı olanı, kendisi gibi düşünmeyeni, dost olarak algılayamayan, toplumdaki uzlaşma eğilimini tehlikeli gören bir yere konumlanmış durumda.

 

Karamsarlar muhalefetin içindeki kutuplaştırıcı eğilimin güçlü temsilcileri rolünde uçlarda dolaşıyorlar. Bu eğilimin zıt yönden karşılığı iktidar içinde de var. İki kutup birbirini besleyen, aradaki uzlaşma eğilimlerini bertaraf etmeye çalışan, kendi içindeki farklılıkları düşman gören özellikleriyle, birbirinin aynısı durumunda.

 

Halbuki, 23 Haziran seçimleri gösterdi ki, toplum onların sandığı gibi donuk ve betonlaşmış değil. Tersine dinamik, değişken ve sürprizler yapabilen özelliklere sahip. 1 milyona yakın İstanbul seçmeni, iki ay arayla çok farklı bir seçim yaptı.

 

Kutupların istediği oyu vermek yerine, uzlaşmayı sağlayacak bir yerden duruma müdahale etti.

 

Aslında bu ilk kez olmuyor. 1946’dan bu yana yapılan seçimleri teker teker izlediğimizde seçmen kitlesinin, sağduyulu tercihlerle, siyaseti normalleşmeye taşıdığını söyleyebiliriz. Karamsarlar, toplumun donup kaldığını sanıyorlar.

 

Aslında donup kalmış olanlar kendileri. Onların da değişmelerini teşvik etmeliyiz.

 

Kitap: Timur Soykan ‘Badeci Şeyh’in Sır Odası’ Kırmızı Kedi Yayınevi. İstanbul -2019.

 

- Advertisment -