Ana SayfaHaberlerDünyaErdoğan: “Şimşek’in Merkez Bankası’yla birlikte adımlar atmasını kabullendik”

Erdoğan: “Şimşek’in Merkez Bankası’yla birlikte adımlar atmasını kabullendik”

KKTC ve Azerbaycan ziyaretlerinden sonra uçakta konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “düşük faiz, düşük enflasyon” politikasından geri adım atmadığını belirtirken ekonominin başına getirdiği Mehmet Şimşek’in ekonomiyi düzeltmek için Merkez Bankası’yla atacağı adımları “kabullendiğini” söyledi. Erdoğan, Hafize Gaye Erkan’ın Merkez Bankası olmasını Şimşek’in teklif ettiğini anlattı. Türkiye’nin hem Batı’ya hem de Doğu’ya yakın olacağını kaydeden Erdoğan, yeni dönemin dış politikasını “Düşmanlarımızı azaltacağız, dostlarımızı çoğaltacağız” sözleriyle özetledi. Erdoğan’ın Avrupa Birliği için ise “dürüst değiller” ifadesini kullanması dikkat çekti. İsveç'in NATO'ya üyelik sürecine dair konuşan Erdoğan, "NATO'nun terörle mücadele ayağı nerede? NATO'nun bunu bir defa halletmesi lazım. Bunu halletmedikten sonra Vilnius'ta filan biz kalkıp da el bebek gül bebek diyemeyiz" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 14-28 Mayıs seçimlerini kazandıktan sonra ilk yurt dışı ziyaretlerini Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Azerbaycan’a yaptı. Erdoğan, ziyaretlerinden dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. 

“Şimşek’in Merkez Bankası’yla birlikte adımlar atmasını kabullendik” 

SORU: (Nermin Yurteri – Ntv) Kazandığınız seçim zaferiyle büyük ölçüde yenilenmiş bir Meclis grubu ve yepyeni bir kabineyle ‘Türkiye Yüzyılı’ olarak nitelendirdiğiniz yeni bir yolculuğa başladınız. Bu dönem için tıpkı diğer dönemlerde olduğu gibi, özellikle ekonomide ve dış politikada atacağınız adımlar merakla bekleniyor. Sayın Şimşek’i ekonominin başına getirerek önemli bir adım attınız, ekonomi politikalarında bu yeni dönemde öncelikler neler olacak? Asgari ücretle ilgili bir beklenti var, onunla ilgili toplantılar yapılıyor, kafanızda net bir rakam var mı? Bir de en düşük memur maaşı 22 bin lira olacak demiştiniz, temmuz ayı itibarıyla bu gerçekleşecek mi? Bize biraz ekonomi yönetiminin yeni dönemine ilişkin mesajlar, ayrıntılar verir misiniz?

Her dönemde olduğu gibi bu dönemde de şüphesiz ki ekonomi her zamanki o güçlendirme beklentisini yine aynen devam ettiriyor. Yani burada ekonomiyi bir kenara koyalım diyemezsiniz. Her ülkenin ilk işi ekonomidir.  Ve burada da atılacak olan adımda, özellikle gerek Hazine ve Maliye Bakanımızın şu andaki görevi gerek Merkez Bankasındaki değişiklik gerek BDDK’da attığımız adım, bütün bunlarla beraber ekonomiyle ilgisi olan Bakanlarımız yani Ticaret Bakanımızdan Sanayi ve Teknoloji Bakanımıza, savunma sanayiine varıncaya kadar hepsi bu işle ilgili. Tabii ulaştırma önem arz ediyor. Gıda, tarım, hayvancılık en önemli adımlardan bir tanesi. Çünkü onun üzerinden de bizi vurmaya kalkıyorlar. Biz bunlara prim vermeden altyapı ve üstyapıda bütün çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Bu konularla ilgili olarak bir taraftan da tabii finans sektörümüzü güçlendirmenin gayreti içerisinde olacağız. Finans sektöründe kaynak arayışlarını devam ettiriyoruz, devam ettireceğiz. Bizim bankalar noktasında sıkıntımız yok. Bizim bankacılık sektörümüz zaten güçlüdür. Fakat bütün mesele şimdi finans yönetimini daha güçlü hale getirelim ve finans yönetimini güçlü hale getirmek suretiyle bir defa enflasyondaki düşüşü de daha aşağı indirelim…

Tabii bazı arkadaşlar “Cumhurbaşkanı faiz politikalarında ciddi bir değişime mi gidiyor” gibi bir yanılgının içine düşmesin. Ben burada aynıyım. Ama Hazine ve Maliye Bakanımızın şu andaki düşüncesi noktasında, biz tabii kendisine burada atacağı adımları süratle, rahatlıkla Merkez Bankası’yla beraber atmasını kabullendik, “hayırlı olsun” dedik ve bu şekilde de enflasyonu tek haneye düşürmekteki kararlılığımızı da bildirdik. Bunu neye dayanarak söylüyoruz? Biliyorsunuz Başbakanlığım döneminde biz (enflasyonu) tek haneye düşürdüğümüzde faiz 4,6’ydı, enflasyon da 6,2’ydi. O zaman yine tabii bu işleri beraber yaptık ve şimdi de Sayın Bakanımıza bunları söyledik, aynı şekilde bunu birlikte yapmalıyız. Biz o zaman “düşük faiz, düşük enflasyon” teorisiyle çalıştık. Şimdi de aynı anlayışla çalışıyorum, aynı düşüncedeyim ve bu şekilde bunu başarabiliriz diye inanıyorum. 

Asgari ücret konusuna gelince… Asgari ücret noktasında da biz kesinlikle işçimizi yine enflasyona ezdirmeyeceğiz. Asgari ücrette de elimizden gelen gayreti göstereceğiz. İşçimiz bu noktada rahat olsun, huzurlu olsun. Şu anda çalışmalar yapılıyor, bir an önce de inşallah kararı vereceğiz. Memur maaşlarına ilişkin adım da zaten temmuz ayındaki görüşmelerde atılacak.

“Hafize Hanım, Mehmet Bey’in teklifiydi”

SORU: (Ahmet Hakan Coşkun – Hürriyet) Merkez Bankası Başkanlığına Hafize Gaye Erkan atandı. Sizin keşfiniz midir kendisi? Genç bir kadının Türkiye’nin önemli bir kurumunun başına getirilmesi açısından bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Merkez Bankası açısından bir deneyim eksikliği olabilir mi? Mehmet Şimşek Bey de bu kararınızda hemfikir mi? 

Hafize hanımı Mehmet Bey tanıyordu ve kendisi bu teklifi bana getirdi. Biliyorsunuz ben kadro hareketine inanırım. Yani ben bir göreve geldim; ne yapıyorum, kadromla geliyorum; yani Bakan arkadaşlarımı seçiyorum, inceliyorum ve bununla da kalmıyorum, farklı bazı isimler varsa bunlar üzerinde de çalışmalar yürütüyorum ve buna göre de kabinemi oluşturuyorum. Bu kabineyi oluştururken şu anda benim bütün Bakan arkadaşlarım kendi Bakan Yardımcılarını benim önüme getirmişlerdir ve o Bakan Yardımcılarını ben kendilerinden aldıktan sonra ayrıca istihbaratla da onlar üzerinde bir çalışma yapmışımdır.  Nasıldır, ne var ne yok filan… Ve aynı şekilde yurt içinde, yurt dışında… Eğer yurt dışındaysa orada da kimdir, nedir, nasıl birisidir” bütün bunların hepsini soruşturuyoruz. Tabii maalesef çok garip ataklar var. Bu ataklarda da bakıyorsunuz, aman ya Rabbi neler uyduruyorlar neler… Biz tabii artık yani iğnenin deliğinden çok geçtik, bunları pek yutmuyoruz ama çalışıyoruz, ediyoruz. Ve bu kardeşimizin de başarılarını bizlere ilettiler, söylediler. Yani Goldman Sachs’tan tut da oradaki bankacılık, finans sektöründeki çalışmalarına varıncaya kadar bu durumları söylediler. Ve Merkez Bankası’nda bir de bayan yöneticimiz olsun diye düşündük. Bu adımı hayırlısıyla attık. Tabii kendisine de gerekli olan beklentilerimizi söyledik. Ve inşallah bu adımlarla birlikte de gerek Hazine ve Maliye Bakanımız gerek Merkez Bankası Başkanımız bizi mahcup etmeyecekler ve hayırlısıyla güzel neticeleri de alacağız diye düşünüyorum. 

 “Batıya ne kadar yakınsak, doğuya o kadar yakınız” 

(Merve Başkurt – TvNet) Seçimin tamamlanması ve kabinenin kurulmasıyla Türkiye Yüzyılı resmen başladı. Peki dış politikada yansımalarını nasıl göreceğiz? Türkiyenin yeni dönemdeki ekseni batı odaklı mı olacak, yoksa diğer coğrafyalarda da etkisini sürdürerek denge politikasıyla zirveye taşıyacağı bir döneme kapı mı aralayacak? 

Cumhuriyetimizin 100. yıl dönümünü idrak ettiğimiz bu yılda özellikle “doğu mu batı mı” gibi bir ayrıştırmaya gitmek, bir defa bizim ilkelerimizin arasında yer almıyor. Biz batıya ne kadar yakınsak doğuya da en az o kadar yakınız. Bizim derdimiz özellikle bu yüzyılda dünyadaki tüm ülkelerle aynı anlayışla bir arada olmak. Hepsiyle tüm görüşmelerimizi en ideal şekilde sürdürmenin gayreti içerisinde olacağız. Diyalog ve diplomasiyi öncelikli olarak kullanarak inisiyatif almayı, bölgemizde ve dünyada barışın ve istikrarın egemenliği için ne gerekiyorsa onu yapmayı inşallah temenni ediyoruz ve bunu yapmaya da çalışacağız. 

“Kılıçdaroğlu tren yolu, kara yolu anlamaz” 

(Hasan Öztürk – ÜlkeTv) Sayın Kılıçdaroğlunun seçim kampanyası sırasında çizdiği bir koridor vardı Azerbaycan’ı dışarda tutan…

Kılıçdaroğlu tren yolu, kara yolu filan bu işlerden anlamaz. Biz bu İpek Yolu’nu Çin ile kaç yıl önce konuştuk. Biliyorsunuz Çin’in İpek Yolu Projesi var. O davete ben de icabet etmiştim ve o hala devam eden bir şey. Bu da bir yerden duymuştur. Bunu söylersem herhalde buradan bana biraz oy gelir diye düşünmüştür. Ne geldiği ortada.

NATO’ya İsveç mesajı: Terörle mücadele nerede? 

SORU: (Taha Dağlı – HaberGlobal) Önümüzdeki ay bir NATO Zirvesi var. İsveç’in de Türkiyenin, NATO üyeliği konusundaki tavrıyla ilgili olumlu yaklaşması konusunda beklentisi var. Türkiyenin İsveç’ten bu konuda atmasını istediği somut adımlar vardı. Bu konudaki son durum nedir? O adımlar tam olarak nelerdir?

Bu NATO Zirvesi Vilnius’ta yapılacak. İnşallah fevkalade bir durum olmadığı takdirde ben de katılacağım. İsveç’in bu beklentileri, bizim bu beklentilere uyacağımız anlamına gelmez. Bizim bu beklentilere uymamız için, her şeyden önce İsveç üzerine düşen görevi yerine getirmesi lazım. Geçenlerde biliyorsunuz NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg İstanbul’da Dolmabahçe’de misafirimdi. Orada kendisiyle de görüştüm. Kendisine söylediğimiz şey şu oldu; eğer bizim İsveç’in beklentilerine illa cevap vermemizi bekliyorsanız, her şeyden önce İsveç bu terör örgütünün yaptıklarını bir defa yok etmesi lazım. Bunları bize Stoltenberg ifade ederken, tam o esnada maalesef yine İsveç’te teröristler caddelerde gösteri yapıyorlardı. Daha sonra bizim İbrahim Bey o görüntüleri de muhatabına gönderdi. “Stoltenberg’le şu anda Cumhurbaşkanımız görüşme yapıyor fakat teröristler yine İsveç’te gösteriler yapıyor.” dedi. Bunun neresinden tutacağız, neresinden ele alacağız ki Vilnius’ta “Tamam, hakikaten siz bu işi yoluna koydunuz ve bu teröristlere caddelerde gösteri yapma imkânı vermediniz. Dolayısıyla biz de iyi niyetle buna yaklaşalım.” diyelim. Şimdi biz bu tablo içerisinde bu işe olumlu yaklaşamayız. Kaldı ki bu anayasa işi değil, yasa işi de değil. Bu ne işi? Kolluk kuvvetleri ne işe yarar? Kolluk kuvvetlerinin yapması gereken iş, işte bunların önünü kesmektir. Biz Cudi’de, Gabar’da, Tendürek’te, Bestler Dereler’de bu teröristlerin inine anayasayla mı girdik? Yasayla mı girdik? Yok. Zaten yasalarda da anayasalarda da kolluk kuvvetlerine verilmiş olan haklar var. Kullan bu hakları. Sen bu hakları kullanmayacaksın, bize “Gel İsveç’i NATO’ya al” diyeceksin. O zaman NATO’nun terörle mücadele ayağı nerede? NATO bunu bir defa halletmesi lazım. Bunu halletmedikten sonra Vilnius’ta filan biz kalkıp da el bebek gül bebek diyemeyiz. 

“Biz düşmanlarımızı çoğaltmak için değil, azaltmak için varız. Türkiye budur, Erdoğan budur. 

SORU: (Merve Şebnem Oruç – Diriliş Postası) Türkiye gibi Yunanistan da bir seçim sürecinden geçti, hala geçiyor. Miçotakisin partisi çoğunluğu sağlayamadığı için yeniden seçim kararı alındı. 25 Haziranda komşuda yeniden seçim var. Miçotakis eğer seçilirse sizinle NATOda görüşmek için fırsat arayacağını söyledi. Siz yeni dönemde Yunanistanla ilişkiler konusunda nasıl bir öngörüde bulunuyorsunuz? 

Bizim seçimden sonra Miçotakis aradı, tebrik etti. Böyle bir süreç oldu. Dolayısıyla şu anda Vilnius’ta böyle bir şey olması halinde biz görüşmekten çekinmeyiz. İki komşu ülkeyiz. Yeter ki zaman zaman ileri geri verilen mesajlar olmadıktan sonra, biz düşmanlıkları çoğaltmanın değil azaltmanın peşindeyiz. Dolayısıyla onunla da orada bunları konuşuruz. Tabii burada bir şey var. Söyleyeceğimiz şeyler belli. Nedir o? “Sayın Başbakan, bu silahlanmayı bırakın artık. Yani bu silahlanmayla nereye varacaksınız? Durmadan Amerika size bol bol silah veriyor. Bedava verdiği için mi alıyorsunuz, yoksa para pul istemiyor da böyle mi alıyorsunuz?” Herhalde bunları bir konuşuruz. Şunu da bilin ki biz düşmanlarımızı çoğaltmak için değil, azaltmak için varız. Türkiye budur, Erdoğan budur. 

“Avrupa Birliği dürüst değil” 

SORU: (Alican Değer – Tv100) Kıbrıs’ta yeni bir görüşme trafiği söz konusu olabilir mi? Özellikle Rumlardan veya başka çevrelerden bu doğrultuda bir talep var mı

Şu an itibarıyla Rum kesiminde mevcut yönetim öncekilere kıyasla daha barışçı bir havanın içerisinde. Eğer bu barışçı havayı devam ettirirlerse ve başta Avrupa Birliği olmak üzere bazı tahriklere kapılmadan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ninegemen eşitlikteki haklarını korumaya “evet” derlerse biz de “niye olmasın” deriz. Ama Kuzey Kıbrıs’ın egemen eşitlik haklarını tanımaları lazım, tanımadıktan sonra bu olmaz. Ben hep anlatıyorum, yani bu işin ilk başı İsviçre Bürgenstock’tur. Orada Yunanistan Başbakanlarıyla, ben Başbakanım o zaman, bizler görüşmeyi yaptık ve o zaman bize söz verdiler, dediler ki “referanduma gitmek suretiyle çıkacak, neticede biz Avrupa Birliği olarak yanınızda olacağız.” Ama bunlar maalesef Kuzey Kıbrıs’ın yanında olmadıkları gibi hemen Güney’i Avrupa Birliği’ne dahil ettiler, Kuzey Kıbrıs’ı ise dışarıda bıraktılar. O gün bugündür bu böyle geliyor, Avrupa Birliği dürüst değil. Biz de 50 seneyi devirdik, hala bu Avrupa Birliği aynı noktada, değişen bir şey yok. Şöyle bir masaya yatıracağız bu işleri. Bizim de bunu gözden geçirmemiz gerekir.

 “Ben AK Parti’nin kaptanıyım” 

SORU: (Ercan Gürses – TgrtHaber) CHP’de seçimden sonra bazı değişim tartışmaları var. Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel de değişim talebini seslendirdi. Bir de Sayın Kılıçdaroğlu’nun bir açıklaması var, Ben kaptan olarak gemiyi limana yanaştıracağım ama değişim taleplerinin de önünü açacağım” diyor. Siz nasıl buluyorsunuz bu talep ve tartışmaları

O partinin ne kaptanıyım ne güverte lostromosuyum. Ben AK Parti’nin kaptanıyım, bana AK Parti’yi sorun. Onu da Kılıçdaroğlu’nu yakaladığınızda ona sorun. Yani onlarda kaptan ne yaptıysa yaptı zaten, gemi şu anda bordasından çok kötü çarptı. Her şey ortada. Kiminle yarışıyor, kiminle ne yapıyor, bizi hiç ilgilendirmez. Biz şu anda seçimi elhamdülillah başarılı bir şekilde tamamladık, bitirdik. Onlarda ise altılı masa, dokuzlu masa, on birli masa; ortada masa kalmadı zaten, dağıldı iyice… Şimdi bunu bana sorarsan bu olmaz. Milletim en güzel kararı verdi. Hayırlısı olsun. 

- Advertisment -