Ana SayfaYazarlarBir eski kafalının “VAR” ile imtihanı

Bir eski kafalının “VAR” ile imtihanı

 

Evet, artık yaz-kış demeden hemen her akşam ekranlarda bir maç izleyebiliyoruz. Evet, önde gelen futbol ülkelerinin liglerini yakından takip edebiliyoruz. Ve evet, başta Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Şampiyonası olmak üzere kulüp takımlarının ve ulusal takımların mücadele ettiği turnuvalardan da büyük bir heyecan duyuyoruz. Çok şükür bir futbol yoksunluğu çekmiyoruz. Hattâ bir futbol bolluğu da var diyebiliriz.

 

Lâkin bu bolluk, futbol tutkunlarının Dünya Kupası’na hasretini azaltmaz. Çünkü futboldan öte bir mânâsı var onun. Dünyanın her yerinden kültürler bir meydana akıyor. Taraftarlar birbirine karışıyor. Tribünler görülmedik güzellikte renkleniyor. Tutulan takımlar değişiyor; duygular melezleşiyor. Benim gözümde Dünya Kupası fonda futbolun olduğu büyük bir sahne. Futbolseverin dört yılda bir gelen mübarek ayı! Diğer organizasyonlarla kıyaslanamaz.

 

Tadı her daim damağımızda kalan bu mübarek ay, ne yazık ki bitmek üzere. Kendinden öncekiler gibi Rusya’da idrak ettiğimiz bu ay da cömert davrandı bize; futbol namına ne varsa perdenin önüne koydu. Gözlerdeki pası silen goller seyrettik. Rakipte bel ağrılarına sebep olan çalımlara saygı duyduk. Kalp ritmini yükselten mücadelelere şapka çıkardık. Tatsız tuzsuz maçlarda göz kapağının inmemesine gayret ettik. Takımımız serüvenine devam ettiğinde sevindik. Eve dönüş biletimiz kesilince üzüldük.

 

Nihayetinde son düzlüğe girdik. O halde bazı notların altını çizmenin vaktidir.

 

Genetiği değiştirilmiş futbol

 

VAR ile başlayalım önce. Topla mesaisi sokakta başlayan ve toprak sahaya terfi ettiğinde Wembley’e ayak basmış kadar bahtiyar olan kuşaktan birçok kişi gibi ben de, futbol söz konusu olduğunda biraz eski kafalı biri sayılırım. Bana göre iyisiyle kötüsüyle, doğrusuyla yanlışıyla, günahıyla sevabıyla sahada olan sahada kalmalıydı. Dışarıdan kimse burnunu sahaya uzatmamalıydı. Teknolojik zıpırlıklarla futbolun genetiği değiştirilmemeliydi.

 

Futbol, doğal haliyle güzeldi. Arjantin’in ve Real Madrid’in efsanesi Jorge Valdano da aynı kafadaydı. Ona göre de futbolu futbol yapan “tutarsız, ilkel ve duygusal”  olmasıydı. Futbol, bilimin zıddıydı; teknolojinin ve istatistiğin aşırı kullanımı futboldan sapmayı ifade ediyordu. Güzel bir oyunumuz vardı. Valdano’nun “Bana ilkel futbolumu geri verin” diye yakarırken kastettiği, futbolu güzel kılan saflığın ve doğallığın muhafaza edilmesiydi.

 

Dolayısıyla telâffuz edildiği ilk günden beri video hakem sistemine (VAR) kuşkuyla yaklaştım. Videoya bakıp öyle karar veren hakem fikrinden hazzetmedim. Bunun oyunu yavaşlatacağını savundum. Futbolun bizi kendisine bağlayan bir heyecanı vardı. Hakem hatâları da — tıpkı teknik direktör ve futbolcuların yaptığı hatâlar gibi — oyunun bir parçasıydı. VAR bu heyecanımızı sabote edecek ve futbolu futbol olmaktan çıkaracaktı.

 

Kırılan önyargı

 

Ne mutlu ki, bütün bu kaygılar bir hüsnü kuruntudan ibaretmiş. Korkuların hiçbiri gerçek değilmiş. VAR, oyunu yavaşlatmadı. VAR hakemleri merkezinden sahadaki hakemlere bilgiler süratle aktı ve kararlar çok çabuk verildi. VAR futbolun heyecanına da ihanet etmedi. Tersine, VAR’dan çıkacak karar beklentisi yeni bir heyecan kaynağı oldu. Futbolcular, teknik direktörler ve taraftarlar mücadele ânının sıcaklığı içinde verdikleri hükümlerin doğruluğu ve yanlışlığını VAR sayesinde test etme imkânına kavuştu.

 

VAR, ceza sahasının içini daha medenileştirdi. İtişler, kakışlar, kucaklamalar, ayağa basmalar, dirsek atmalar, formadan çekmeler azaldı. Sahanın her an gözetlendiğini, her bir hareketlerinin kayda geçtiğini ve ihlâl halinde bunun cezalandırılacağını bilen futbolcular daha temkinli ve daha temiz davranmak zorunda kaldı. Yalandan kendini yere atmaların hükmü kalmadı. Arif Erdem gibi artistik düşüşler ve kıvranmalar konusunda belirli bir performans sergileyen Neymar bir mizah malzemesine dönüştü. “Hakeme yutturmak” ya da “hakemin gözünden kaçmak/kaçırmak” gibi kavramlar tarih odu. 

 

Futbolun adaleti

 

Futbolun adalet katsayısını da yükseltti VAR. Artık net bir gol iptal edilemeyecek. Açık ofsayttan filelere giden meşin yuvarlak bir değer taşımayacak. Kesin bir penaltı görmezden gelinmeyecek. Aldatma bir penaltının üzerine yatılamayacak. Çizgiyi geçen bir topa çizgi gerisinde kaldığı muamelesi yapılamayacak. Az buz kazanımlar değil bunlar!

 

Gerçi Valdano “Adaleti futbol sahasında değil gerçek hayatta tesisi edelim” diyor ve VAR ile gelen adalete pek bir muhabbet beslemiyor. Ancak ben burada ondan ayrılıyorum; sahada ter dökenlerin emeklerinin ağır bir hatâ ile heba edilmesinin önüne geçilmesinin çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Bir takımın ve taraftarlarının canını yakan haksız kararlarının önünde VAR’ın bir set işlevi görmesi, benim çok hoşuma gitti.  

 

Hâsıl-ı kelam, eski kafalı biri olarak VAR ile imtihanımdan çaktım. Rusya’daki uygulamasıyla VAR beni ters yüz etti, peşin fikirlerimi gözden geçirtti. Ne futbolun hızını kesti VAR, ne de heyecanını düşürdü. Aksine, iyi bir teknik altyapı kurulması halinde VAR’ın varlığının futbolun ruhunu — yani âdil oyunu — daha derinden hissetmemizi sağlayacağını gösterdi.

 

Yani VAR, benim önyargılarımı yıktı ve ben bundan çok memnunum. Artık VAR’ın karşısında değil yanında duruyorum.

 

Küçük bir not daha düşeyim: Türkiye Futbol Federasyonu iki önemli karara imza attı. Biri, 2018-2019 sezonuna Lefter Küçükandonyadis adını vermesiydi. Diğeri de Süper Lig maçları ile 1. Lig’in play-off müsabakalarında VAR’ın uygulanmasını kararlaştırmasıydı. Her iki karar da son derece doğru ve yerinde. TFF’yi kutluyor, ismiyle güzel sezonu ve VAR’ın futbolumuza getireceği yenilikleri iple çekiyorum.

 

 

 

 

- Advertisment -