Ana SayfaYazarlar“Terör uzantısı parti”

“Terör uzantısı parti”

 

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy, içinde Fatih Altaylı’nın da bulunduğu küçük bir gazeteci grubu iki günlük hızlandırılmış ve yoğunlaştırılmış bir Güneydoğu Anadolu turuna davet etmiş. Altaylı, hem bölgede turizm adına yapılacak olanları ilk elden dinlemek hem de kısa bir süre önce büyük bir tahribata uğrayan bölgenin ne derece toparlandığını yerinde gözlemlemek amacıyla davete icabet etmiş. Ekip, son sürat Diyarbakır, Mardin, Şanlıurfa ve Gaziantep’i gezmişler.  

 

Gezinin ilk durağı Diyarbakır olmuş. Ardından Mardin’e gidilmiş. Şanlıurfa ve Gaziantep ile tur tamamlanmış. Sağ olsun Altaylı, gördüklerinden ve duyduklarından okurlarını da mahrum etmemiş. Diyarbakır’da Sur’daki yeni yapılanma çalışmalarını ve Mardin yolu üzerindeki Zerzevan Kilisesi’ni anlatmış. Favorisi Mardin’deki müzelerden bahsetmiş, Cercis Murat Konağı’nda –artık ünü sınırları aşan- Ebru Baybara Demir’in misafiri olmuş. Mardin Ulu Camii ve Deyrulzafaran Manastırı’nı ihmal etmemiş, Dara’ya uğramış. Sıkı ve güzel bir güzergâh!

 

Yetkililerle de görüşmüş Altaylı. Görüştüklerinden biri de Mardin’in Emniyet Müdürü. Altaylı, “genç emniyet müdürü”ne terör sorunu da sormuş. Müdür içtenlikle cevap vermiş:  

“Büyük oranda sona erdi. Halk terörden bezmiş ve istemiyor. Ancak hala terör örgütü uzantısı partiye belirli bir destek veriyorlar. Ancak bu karamsarlık yaratmamalı. Burada insani bir bakış açısı ile çaba göstermemiz lazım. Terör örgütü 25 yıl çalışmış burada. Bunu bir günde silemeyiz. Sabırla, inatla burada devletin iyi ve yumuşak yüzünü göstermeli, hizmet etmeliyiz.” (https://www.haberturk.com/yazarlar/fatih-altayli-1001/2152264-oybirligi-ile-gelecek-katliami)

 

“Demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsuru”

 

Diyarbakır, Mardin ve Şanlıurfa izlenimlerini yazdı Altaylı. Muhtemelen Gaziantep’te gördüklerini de paylaşacaktır. Onun bölge izlenimlerini herkesin okumasını tavsiye ederim. Ben okurken Mardin Emniyet Müdürü’nün  “terör örgütü uzantısı parti” ifadesine takıldım. Konuşmada bir kere geçmesine karşın bir zihniyeti mükemmelen yansıttığı için bu ifadenin üzerinde durulmaya değer.

 

Müdür Bey bir parti ismi vermiyor ama onun HDP’yi işaret ettiğini anlamak için allame olmaya gerek yok. Şimdi, düşünelim:

Bir, müdürün “terör uzantısı” diye nitelediği parti, yine müdürün korumakla mükellef olduğu mevzuata göre kurulan bir parti.

 

İki, bu parti seçimlere katılıyor, millet iradesinin tecelli ettiği yer olan TBMM’de temsil ediliyor, hazineden payına düşen kanuni yardımı alıyor, diğer partiler hangi kurallara bağlı ise o kurallara bağlı olarak faaliyet gösteriyor. Yani AK Parti, CHP, MHP ve İYİ Parti hukuk karşısında ne oluyorsa HDP de o oluyor.

 

Üç, çok değil, daha üç ay önce yapılan seçimlerde bu parti, Sn. Müdürün görev yaptığı ilde halkın % 60’ının oyunu alıyor ve altı vekilden dördünü kazanıyor.

 

Ezcümle diğer partiler ne kadar meşru ise HDP de o kadar meşrudur. O halde nasıl oluyor da bir emniyet müdürü, Anayasanın ifadesiyle “demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarından” biri olan meşru bir siyasi parti hakkında böyle konuşabiliyor? Ve nasıl oluyor da onun bu konuşması muhataplarınca bu kadar normal karşılanabiliyor?

 

“Kamu görevlisi”

 

Bazı basit gerçekleri de hatırlayalım:

Bir, emniyet müdürü bir kamu görevlisidir. Vazifesi, “kamu”nun -yani, senin, benim, hepimizin- güvenliğini sağlamaktır.

 

İki, her kamu görevlisi gibi o da, gerçek ve tüzelkişilere karşı aynı mesafede durmakla yükümlüdür. Ne bir kişiyi ne de bir partiyi kayırabilir. Ne bir kimseye “potansiyel suçlu” muamelesi yapabilir ne de bir partiyi peşinen damgalayabilir. Zaten bir yerde bir partinin hukuki pozisyonuna dair hükmü bir emniyet müdürü kesiyorsa, orada roller epey birbirine girmiş demektir.

 

Üç, emniyet güçlerinden beklenilen ve onların da yapması gereken bellidir: O da, bir yerde bir kanun ihlali varsa, o ihlali yapanları/ihlali yaptıklarından şüphelenilenleri yakalamaları ve adalete teslim etmeleridir. Gerisi artık onların sorumluluk alanından çıkar. Muhakemeyi yargı tarafından yapılır ilgili kişiler hakkında kararı yargı verir. Dolayısıyla o kişilerin suçlu veyahut “uzantı” olup olmadıklarına hükmetme, yargının işidir, emniyetin müdürünün değil.

 

İktidarın değil kamunun hizmetkârı

 

Geçmişte de böyleydi ama şimdi çok daha fazla göze batıyor. Kamu görevlileri kendilerini iktidardaki siyasi partinin bir temsilcisi gibi görüyorlar. Dolayısıyla iktidar sözcülerinin muhalifleri için kullandıkları kalıpları olduğu gibi kullanmaktan imtina etmiyorlar ve bunda bir gariplik de bulmuyorlar.   

 

Oysa bir silkelenmelerinde yarar var. Her şeyden evvel iktidar partisinin değil kamunun hizmetkârı olduklarını anımsamaları lazım. Bir parti bir başka parti hakkında “uzantı” ve benzeri değerlendirmelerde bulunabilir. Ben doğru bulmam, hoş da karşılamam ama siyasi rekabette taraflar birbirleri için ağır sıfatlar da kullanabilirler.

 

Ama temel vasfı tarafsızlık olan/olması gereken bir kamu görevlileri böyle sözler sarf edemezler. Ederlerse ortada ne güvenlik kalır ne de hukuk…

 

- Advertisment -