Ana SayfaYazarlarOnur yürüyüşü

Onur yürüyüşü

Hakları için mücadele eden eşcinseller Türkiye’deki 80 sonrası yeni kadın hareketinin en önemli bileşeni oldu ve olmaya devam ediyor. Yeni feminist hareket bizim ülkemizde yalnızca kadınların kurtuluşunu hedeflemedi; tüm ezilenlerin yanında yer aldı. Ezilme biçimleri arasında bir hiyerarşi olmadığı; ezilenlerin tümü kurtulmadan kadınların kurtulamayacağı görüşü temelinde, ilk günden itibaren Kürt kadın hareketiyle ve Kürtlerin hakları mücadelesiyle yakın bağlar kurdu. Ermeni kız kardeşlerimizin, “büyük felaket”in, gayrimüslimlerin acılarını paylaştı; “azınlık”laştırılmışların hak ihlallerine duyarlı oldu ve haklarını dillendirdi. Başı örtülülere, Müslüman kadın hareketine destek verdi. Kadın işçilerin grevlerini kendi grevi bildi.

 

Feminist hareketin bu özgürlükçü tutumu, elbette gökten zembille inmedi. Kendi içinde katılımcı, şiddetsiz tartışma, forum ve buluşmalarla, şiddetsiz muhalefet biçimlerini benimseyerek, her yapılan eylemi hemen sonrasında “ne yaptık, nasıl yaptık” eleştirel bakışıyla değerlendirerek, eleştiri-özeleştiri mekanizmalarını çalıştırarak, ezberlerle mücadele ederek, hâkim ideolojileri, milliyetçiliği ve Kemalizmi eleştirerek ilerledi. Sadece kadınların ezilmesine değil, tüm ezilme biçimlerine duyarlı olmak hareketin en büyük gücünü oluşturdu. Hareket “kişisel olan politiktir” şiarıyla kadınların ve eşcinsellerin yaşadığı ayrımcılığın, şiddetin ve ikincilliğin “özel” değil politik olduğu anlayışını toplumda yaygınlaştırdı. “Bağımsız kadın hareketi”ni savunurken, eril hâkimiyetten kurtulamadığı ayan beyan ortada olan siyasi ortamın tümünden, tüm siyasi partilerden ve odaklardan bağımsız olarak kadın sözünü ve mücadelesini oluşturmayı hedefledi.  

 

Feminist hareketle birlikte eşcinsel hareket de zamanla gelişti, büyüdü, güçlendi ve LGBTİ hareketine dönüştü. Haziran ayının son haftasında, bu sene 26 Haziran’da tüm dünyada kutlanan Onur Yürüyüşü ve Onur Haftası, LGBTİ sayesinde ülkemizde 2005 yılından bu yana yapılıyor. Her yıl katılımcıları artıyor. Ancak Onur Yürüyüşü son üç dört senedir yetkililerce çeşitli vesilelerle engellenmeye çalışılmakta. Daha çok güvenlik sorununu öne süren makamların, yaşadığımız ortamı düşündüğümüzde temkinli ve uyarıcı olması yanlış değil. Ancak burada asıl mesele güvenlik değil; iktidarı destekleyen muhafazakâr cemaatin erkek temsilcilerinin Ramazan aylarına rastgelen yürüyüşten rahatsızlık duyması. Muhafazakâr cemaat, özellikle Ramazan’da veya ilanihaye Onur Yürüyüşü’nün yapılmasına karşı. Bu tutumu üstlenmek ve açıkça tehdit ederek engellemeye çalışmak ise Alperen Ocakları başkanına düştü (http://www.milliyet.com.tr/lgbti-onur-yuruyusu-ile-ilgili-son-gundem-2263664/)  Bu tehdide BBP Başkanı da katıldı. 

 

Bu olumsuz ortama yakın zamandaki Orlando katliamı da eklenince LGBTİ hareketi doğru bir karar aldı ve yürüyüşe katılacakları uyaran bir açıklama yayınladı (http://lgbti.org/onur-yuruyusune-katilacak-olan-kardeslerimizin-dikkatine/). Burada ilk elde, yürüyüşün Ramazan ayına rastlaması nedeniyle katılımcılardan “daha dikkatli davranılması, insanların inançlarına saygı duyulması”nı istedi ve “özellikle provokasyon amaçlı hazırlanan” pankartların taşınmaması yönünde uyarıda bulundu. Bu, LGBTİ’nin, Alperen Ocakları’nın kaba saba, şiddet ve hakaret içeren tehdidine karşı şiddet içermeyen yanıtıdır ve hasımlarına nasıl politika yapılması gerektiğinin dersini veriyor. Müslümanların duyarlılıklarına saygılı olduklarını belirten LGBTİ’nin bu tutumu, aslında müminlere düşmanca yaklaşımın rekorlarını kıran otoriter laikçilere de önemli bir ders niteliğinde.

 

LGBTİ yine şiddetsiz politikanın (muhalefetin) güçlü bir örneğini vererek katılımcılara güvenlik uyarısı yapıyor.

LGBTİ Türkiye’deki politika sahnesinde feministlerden sonra şiddetsiz muhalefetin ikinci güçlü sesi olmak onurunu da taşıyor.

 

Türkiye’yi değiştiren, dönüştüren, geleceği oluşturan da bu politik yaklaşımlar olacak. 

- Advertisment -