Ana SayfaYazarlarHalkımız koyun mu? Emin misiniz?

Halkımız koyun mu? Emin misiniz?

 

Yerel seçimler yaklaştıkça, halkın nabzının seçim öncesi nasıl attığı merak ediliyor.

 

Partiler parasını verip anketler yaptırarak o nabzı düzenli tutuyorlar. Ama sıradan insanlar o kadar şanslı değil.

 

Eskiden gazete ve tvler bağımsız seçim anketleri yaptırır ve bunları yayınlardı. Artık bunu finanse edebilecek ana akım medyanın böyle dertleri ve lüksleri yok.

 

Tvlerin sokağa inip halkın seçim nabzını tutması da epey riskli.

 

Bunu yapıyormuş gibi yapıp hala il il seçim izlenimleri yayınlayan gazetelerde ise gazete hangi meşrebe yakınsa o parti her yerde nedense birinci ya da iddialı çıkıyor.

 

Geriye internetteki bağımsız mecralar kalıyor.

 

Bir de sık sık sokaklara inip halka mikrofon uzatan isimsiz Youtube kanalları.

Onların nasıl filtreleri olduğunu bilmiyoruz.

 

Ama ana akım medyanın işlevsiz kaldığı bir ortamda, bir kamerayla çekilip internete yüklenmiş basit bir sokak röportajında söylenmiş bir söz, bir eleştiri bile bir anda, üzerine sosyal analizler yapılan veri haline geliyor ve sosyal medya, Whatsapp üzerinden milyonlarca insana ulaşıyor.

 

Geçen haftanın en popüler sokak röportajları tanzim satış mağazaları hakkındakilerdi.

 

Hükümeti eleştiren sakallı halci amca, tatlı tatlı “bu iş göründüğü gibi değil” diyen pazarcı abiyle birlikte haftanın en popüler videosu şüphesiz tanzim satış kuyruğunda “hayat pahalılığının sebebi kim” sorusuna “CHP’liler” diyen teyzenin videosuydu.

 

Tabii bu video üzerine seçimlerden ümidini kesmişler yine halkımızın koyunluğu, sabit görüşlülüğü üzerine epeyce laf ettiler.

 

Peki gerçekten öyle mi?

Halkımız sabit fikirli ve affedersiniz koyun gibi mi?

Merak etmeyin, bu yazının sonu halkımızın Anadolu irfanına, bozkır bilgeliğine çıkmayacak.

Hatta şuradan başlayabiliriz. Büyük kalabalıklar genelde sabit fikirlidir. Görüşleri de kolay kolay değişmez.

Sadece muhafazakarlar, dindarlar da böyle değildir.

 

Vefatı üzerinden 80 yıl geçmiş Atatürk hakkında bile en ufak bir eleştiriye tahammülsüz eğitimli, şehirli milyonları düşünürseniz, mevcut iktidara karşı da başka milyonlarca insanın benzer korumacı duygulara sahip olması size şaşırtıcı gelmez.

 

Aslında sadece bizim ülkemizdeki büyük kalabalıklar da değil, dünyadaki büyük kalabalıklar da genelde tutucudur, yeni fikirlere açık değildir.

 

ABD seçimlerinde bu yüzden “swing states” (Salıncak/sallanan eyaletler) diye bir tabir var.

 

Çünkü seçimlerin sonucunu, Cumhuriyetçilerin her seçim haritasında kırmızıya boyadığı Teksas, Montana, Utah, Kansas, Alabama, Oklohoma vb eyaletler ya da uzun on yıllardır her seçimde maviye boyanan Demokratların New York, Washington, Massachusetts vb eyaletleri belirlemez.

 

O eyaletlerdeki seçmenlerin tercihleri neredeyse sabittir. Muhtemelen orta batı Amerika’da seçmenlere mikrofon uzatılsa tanzim kuyruğundaki teyzelerinkine benzeyen videolar ortaya çıkar.

 

O yüzden seçim geceleri gözler, her seçimde tercihlerin değişebildiği, sayıları 12 ile 15 arasında gidip gelen Florida, Ohio, Wisconsin, Pennsylvania, Virginia gibi “Salıncak Eyaletler” e çevrilir. Sonucu da onların tercihi belirler.

 

İngiltere’de de on yıllardır Muhafazakarların ve İşçi Partisi’nin kazandığı şehirler var. Muhafazakar Parti, Glasgow, Liverpool, Manchester’da kazanmayı beklemez. Ama Londra gibi ortada olan, oyların değişebildiği şehirler de vardır.

 

Fransa’da da muhafazakar partinin, sosyalistlerin tartışmasız bütün seçimleri kazandığı bölgelerin değişmez haritaları bizim seçim haritalarına çok benzer.

 

O halde biraz daha ileri gidebiliriz.

 

Türkiye, aslında bütün Batı demokrasileri içinde seçmen tercihlerinin en çok değişebildiği ülkeler içinde dahi sayılabilir.

 

Son 16 yıldır güçlü bir tek parti iktidarıyla yönetildiğimiz için unutmuş olabiliriz.

 

Ama sadece 1987 ile 2002 arasında yapılan seçimlerden birinci çıkan partileri sıralamak bile hatırlamak için yeterli olacaktır: 1987-ANAP, 1989 (Yerel)- SHP, 1991- DYP, 1995-RP, 1999-DSP, 2002-AK Parti.

 

Seçmen çok güçlü iktidar dönemlerinde, farklı tercihlerde bulunmanın zor ve tehlikeli olduğu zamanlarda bile sandıkta beklenmedik sürpriz sonuçlara imza atmıştır.

 

Nitekim ortada muhalif bir fikrin dahi kalmadığı, parti-devlet rejimi altında gidilen cumhuriyet tarihinin ilk çok partili seçimi olan 1930 yerel seçimlerinde öyle olmuştu.

 

Çok ciddi baskılara, tehditlere, sandık hilelerine rağmen Serbest Cumhuriyet Fırkası, yerel seçimlerde Samsun, Silifke il merkezlerini, İzmir’in 16 ilçesini, İstanbul’un Maltepe, Çatalca, Burgazada’sını, Lüleburgaz, Merzifon, Bandırma, Edremit, Keşan gibi büyük yerleşim yerlerini kazanmış, İstanbul’da CHP’ye yakın oy almıştı.

 

Sonuçlar iktidarı o kadar telaşlandırmıştı ki Serbest Fırka, kapanmaya zorlanmış, parti kapatılınca istifa etmeyen Samsun belediye başkanı zorla görevden alınmış, Silifke ceza olarak ilçe yapılmıştı.  

 

Demokrat Parti’nin 23 yıllık tek parti iktidarına karşı hileli 1946 seçimlerinde Meclis’e 58 vekil sokması, 1950 seçimlerinde 12 yıllık Milli Şef’e karşı tek başına iktidara gelmesi zaten bilinen örnekler. 

 

Ama örneğin az bilinen 1955 yerel seçimleri de halkın cesaretini gösterdiği seçimlerden biridir.

 

Bir sene önceki 54 seçimlerinde hala aşılamamış bir rekor olan yüzde 58’le bir kere daha iktidar olan DP, seçimden sonra ekonomik sorunlarla sertleşmiş, örneğin seçimlerde muhalif Osman Bölükbaşı’nın partisine oy verdiği için Kırşehir ilçe yapılmıştır.

 

Bu ortamda muhalefet partileri CHP ve Osman Bölükbaşı’nın Cumhuriyetçi Millet Partisi, 55 yerel seçimlerini boykot eder. Ama seçim sonuçları iktidar partisi için büyük bir sürprizdir. Seçime katılım oranı yüzde 37’de kalmıştır. Ankara, Antalya, Balıkesir, Çanakkale, Diyarbakır, Malatya, Kayseri, Çorum, Burdur, Kırşehir, Muğla, Muş, Sivas, Siirt’te sandıktan bağımsız belediye başkanları çıkmıştır.

 

1957 seçimlerinde DP büyük oy kaybetmesine rağmen iktidarını korur. Muhtemelen seçim yapılsa iktidarı kaybedeceklerdir.

 

Ama darbe olur. Darbenin ardından askerin tehditleri ve CHP’yi işaret etmesiyle gidilen 1961 seçimlerinde de benzer bir tepki verir seçmen.

 

CHP sandıktan birinci parti çıkar ama seçimden bir ay önce idam edilmiş Menderes’in çizgisinin devamı olan Adalet Partisi ve Yeni Türkiye Partisi CHP’den daha çok oy ve vekil toplamayı başarır.

 

1973 seçimlerinin hikayesi de benzerdir. 12 Mart muhtırasının ardından gidilen seçimi, muhtırayı en çok eleştiren Ecevit’in CHP’si kazanmıştır.

 

1977 seçimlerinde çok partili demokratik hayatta CHP’nin ulaştığı en yüksek oyu alan (yüzde 41.38) Ecevit, iki sene sonra ekonomik sorunlar artınca 1979’daki ara seçimlerde yüzde 50’yi geçen Adalet Partisi’nin açık ara arkasında kalınca, istifa edecektir.

 

1983 seçimlerinde yine seçmen, oy vermeleri için sağda ve solda iki parti kurdurmuş darbeci devlet başkanı Evren’i dinlemez ve hiç şans verilmeyen ANAP’ı tek başına iktidara taşır.

 

1987 seçimlerinde tekrar tek başına iktidar olmuş aynı ANAP’a ise seçmen cezayı 1989 yerel seçimlerinde keser. Ekonomik sorunlar, yolsuzluklar, Özal ailesine tepki, belediyeleri çalıştırmayız tehditleri sandıkta ANAP’ı çökertir. ANAP üç büyükşehir belediyesini, elindeki 55 il belediyesinden de 52’sini kaybeder. 91 seçimlerinde de iktidarı kaybedecektir.

 

1994 yerel seçimleri de halkın sürprizlerindendir. Kimsenin şans vermediği Tayyip Erdoğan’ın İstanbul, Melih Gökçek’in ise Ankara belediye başkanı seçildiğine gazeteler bile iki gün sonra inanabilmiştir.

 

1999 seçimlerinde Meclis’te kurduğu azınlık hükümeti için vekil sayısı bakanlıklara ve komisyonlara yetmeyen Ecevit’in DSP’si yüzde 22 ile kazanmış, üç sene sonraki 2002 seçimlerinde ise bu yüzde 22 oy yüzde 1’e düşmüştü.

 

AK Parti’nin 16 yıllık seçim yenilmezliği tarihinde de ibrenin düştüğü, halkın reflekslerini gösterdiği anlar oldu.

 

2007 seçimlerini e-muhtıra, mitingler, 367 kararı gölgesinde yüzde 47 ile kazanan AK Parti, iki yıl sonra ekonomik krizin gölgesinde gidilen yerel seçimlerde ise yüzde 38’e düştü.

 

2015 Haziran seçimlerinde çoğunluğu kaybederken, 2017 referandumunu ise ucu ucuna kazandı.

 

Türkiye toplumuna sabit fikirli de diyemeyiz. Yeni fikirlere, yüzlere, tercihlere hatta maceralara açık olduğunu seçimlerde göstermiş bir seçmenle karşı karşıyayız.

 

Serbest Fırka, 1930 yılında ikisi il 40 merkezde belediyeleri kazanırken  sadece bir aylık bir partiydi. 1961 seçimlerinde çoğunluğu elde eden AP ve YTP, yedi ay önce, vetoları aşarak kurulmuşlardı. 1965’de tek başına iktidarı kazandığında Demirel 41 yaşındaydı. 1973’de seçimleri kazanan Ecevit ,1.5 yıl önce parti genel başkanlığını İnönü’den devralmış genç bir liderdi. 1983’de seçimleri kazanan ANAP yedi aylık bir partiydi. Kadroları Özal dışında tanınmıyordu. 1994’de İstanbul Belediye Başkanı seçildiğinde Erdoğan sadece 40 yaşındaydı. Ve 2002’de AK Parti tek başına iktidar olduğunda 15 aylık bir partiydi.

 

Değişmez siyasi davranışlar gösterdiği, iktidarlara göre pozisyon aldığı düşünülen şehirlerin de bambaşka hikayeleri var.

 

Birinci Meclis’in feshedilip, muhalefetsiz ikinci Meclis’in kurulduğu 1923 seçimlerinde tek muhalif vekil olan Zeki Kadirbeyoğlu’nu Gümüşhanelililer seçmeye cesaret etmişti. Sadece seçmediler, koltuğunu da korumasına yardım ettiler. Kırşehirliler, DP iktidarının kendilerini ilçe yapmasına rağmen Bölükbaşı’nı seçmekten vazgeçmediler. 1977’de tarihi boyunca CHP’nin kazandığı İnönü’nün memleketi Malatya’da belediye başkanlığını bağımsız Hamit Fendioğlu yani Hamido kazanmıştı. 1978’de Diyarbakır’da Mehdi Zana, Batman’da Edip Solmaz, Ağrı’da Urfan Alpaslan, 2009’da Urfa’da Ahmet Fakıbaba yine bağımsız adaylar olarak büyük partilere karşı seçimi kazanmışlardı.

 

1990’lara kadar Ege ve Trakya sağın kalesiydi. Rize’nin 84’e kadar, Trabzon’un 1989’da, 2004’de, Giresun’un 1989, 1999’da  CHP’li belediye başkanları vardı. Sırasıyla Zonguldak’ın SHP, ANAP, DSP, AK Parti, CHP’li, Kars’ın SHP, MHP, ANAP, AK Parti’li, Mersin’in SHP, ANAP, DSP, CHP, MHP’li, Bursa’nın CHP, ANAP, DYP, DSP, AK Partili belediye başkanları oldu.

 

İyi siyaset yapmayı, hakiki bir alternatif olmayı, geniş kitlelere kendini anlatmayı, herkesin mutlu olacağı ortak bir gelecek kurabileceğine toplumu ikna etmeyi denemeyenler ya da deneyip başarısız olanların suçu halkın koyunluğuna, sabit fikirliliğine atması bu tarihi değiştirmiyor.

 

Türkiye’nin siyaset ve seçim tarihi, o sokak röportajı videolarında görünüp kızılan halkımız hakkında bambaşka bir hikaye anlatıyor.

- Advertisment -