
Yüz yıl öncesine göre bile hiçbir derinliği olmadan yürütülen din siyaset milliyet hakkındaki sonu gelmez tartışmaları çürüme olarak görüyorlar. Gelecekte kör dövüşlerin son bulduğu, nitelikli insanlarla, kuşatıcı bir cemiyet hayatıyla yola devam eden bir Türkiye hayal ediyorlar.

Geçtiğimiz günlerde genç bir kadının şatafatlı yaşamını kamuya açan paylaşımları epeyce konuşuldu. Bu paylaşımlar her vesileyle alevlenen kuşak çatışmasını gündeme getirdi. Ülkemizin geleceğinde bizi bir kaos mu bekliyor, ‘katı olan her şey buharlaştı’ da gerçekten hiçbir sabitemiz kalmadı mı endişeleri.
Gündelik yaşam farklılaşmasında milat internetse, ondan önceki ve sonraki hayatın hiçbir şekilde aynı olamayacağını bilmemiz lazım. Fakat bu, kolaycı kuşak tasniflerinin meseleyi çözdüğü anlamına gelmemeli. X, Y, Z’den önce de küme şeklinde algılama çabaları vardı, 1927-1945 “Sessiz Kuşak”, 1946-1964 “Baby Boomers” sonra çiçek çocuklar denilen “68 Kuşağı” ve daha niceleri. Belli eğilimlerde ortaklaşma söz konusu olsa da insanları kutulara doldurup tek tip etiketler yapıştırmak yeterince açıklayıcı olmuyor.
Instagramdaki teşhir hali yüzünden gençlerden umudu kesme eğilimli yazılar okuyoruz. Elimizde sayısal veriler yokken bütün gençleri töhmet altında bırakan infial hali makul değil, bunun ötesine geçen bir yaklaşım gerekli. Daha önceleri en az onbeş yılda farklı bir neslin geldiği düşünülürken, şimdi her doğan çocuk yeni bir nesil neredeyse. Zamanla mekanla kayıtlı olmayan temel değerler nasıl aktarılabilir? Gençlere sürekli başöğretmenlik yapma, kendi zamanının düşünme hızını, davranış biçimini, alışkanlıklarını tekdirle dayatma tarzı işe yaramıyor. Başka bir gündelik akıştayız artık. Bedensel emeğin önemini kaybettiği bir zamanda çalışkanlığın tanımı değişti mesela. Kuşaklar arasındaki iletişimi doğallığa, kendiliğinden oluşan ahenge bırakmak en iyisi. Yeni çağın iş ve meslek dünyasına, teknolojik ilerleyişine geç kalmanın getirdiği acele ile yeterince sindiremeden, zamanı yaralı bir bilinçle idrak ediyoruz. Hala doktor mühendis ve avukatlık gibi temel meslekler dışındaki hiçbir eğitime değer vermeyen yetişkinler ordusu var. Oysa misal, geçenlerde tv.de bir yarışma programına katılan genç avukatın aynı zamanda baterist olarak Avrupa’da konserler vermesi gençler için son derece doğal.
Genç Dergi Haziran 2019 sayısında gençlere “2050’de ne olacak, sen ne olacaksın?” sorusunu sormuş. Bizim kuşağımızın soyut dünyayı kurtarma fikri, onlarda daha sağlam somut hedeflere dönüştü. Hukuk fakültesinde araştırma görevlisi olan Deniz Baran, daha da bireyselleşmiş nesiller geleceğini, fakat mahalleler ve kesimler arasındaki geçişkenliğin artacağını, keskin ayrımların ortadan kalkacağını düşünüyor. Basit diye tanımladığı hayali: Kendi uzmanlık alanında sözü geçen biri olabilmek, uluslararası hukukçu ve bir avukat olarak dikkate alınmaya değer bir figür olmak. Hızla değişen teknolojik dinamikleri yakalayabilmek, uzmanlığını, bu alanlarla bağdaştırabilmek ve açta açıkta kalmamak.
Lacivert Dergi editörü Raşit Ulaş, içi boş bir geçmiş övgüsü, altı boş bir gelecek ümidi istemiyor. Bilim ve teknolojinin yanı sıra tarıma da yatırım yapılmasını istiyor. Partizanlığın komşuları ve arkadaşları birbirine düşman etmesi onu korkutuyor. Üniversite öğrencisi Gülnur, “Madem dünyayı kurtaramayacağım, o halde tek başıma elimden geldiğince bilinçli bir hayat sürmeye çabalarım. Yürüdüğüm yolu güzelleştirmeye, an’a odaklanmaya çalışıyorum çünkü elimde bir tek o var” inancında.
Yüz yıl öncesine göre bile hiçbir derinliği olmadan yürütülen din siyaset milliyet hakkındaki sonu gelmez tartışmaları çürüme olarak görüyorlar. Gelecekte kör dövüşlerin son bulduğu, nitelikli insanlarla, kuşatıcı bir cemiyet hayatıyla yola devam eden bir Türkiye hayal ediyorlar. Birçoğu çevreyle dengeyi bozmayan bir hayata, kültür ve belleğin korunmasına, sanat ve edebiyat ortamlarının gündelik yaşamla entegrasyonuna vurgu yapmış. Gelecekte ayrımcılık kayırmacılık eşitsizlik adaletsizlik partizanlık ve cemaatçiliğin yeri olmadığını düşünüyorlar. Mühendislik öğrencisi olan Yasir, erişebildiği kaynakların her geçen gün arttığını söylemiş. Çalışmak istediği araştırma konularına verilen destekten övgüyle söz etmiş. Hiçbir iyi gelişme gözlerinden kaçmıyor. Tuğba yirmi yaşın altındaki gençlere danışarak fikir alarak (ters-mentörlük) başarılı olan şirketlere dikkat çekmiş. Dünya ve Türkiye teknolojik olarak ilerlese de nefret söylemleri yüzünden duyarsızlaşan topluma inancını güvenini kaybeden içe kapanık gençler de var. Fikirlerin ideolojilerin hatta dinin bile moda olarak yaşandığını düşünen bir öğretmen adayı, çocukları sahici bir inanca ve yaşama hazırlamak istiyor. Astronomi ve uzay bilimlerine daha çok değer verilmesini yatırım yapılmasını isteyenler var. Üniversite öğrencisi Rabia’ya göre Mars’ın yüzeyine ekin eksek de, yapay zekaların inşa ettiği gökdelenlerde otursak da 2050’de bizi aynı varoluşsal gerçeklik beklemekte; aşk ve ayrılık, doğum ve ölüm.
Rabia’ya göre ışıklı bir gelecek için sağlam amaç şart. Neden yaşıyorum sorusunun cevabını bulan genç, sağlam bir geleceğin inşasına başlamış olur. Fakat her şey hazır lokma ya diyor, “İstiyoruz ki amacımızın ne olması gerektiğini de biri çıkıp söylesin.” Gelecekte de amacı bir ikilem belirleyecek: adalet mi menfaat mi.
Bu yazıya ilk siz yorum yapın.
Yorumlar(0)
-
guzinsarioglu@gmail.com
Güzin Sarıoğlu
Orhan Pamuk methiyesi
Bir söyleşi, yeni bir kitap adı, daha önceki kitapların izleri... Bildiğimiz, sevdiğimiz bir yazarın biz okurlarını sürükleyip götürebilecekleri yerler, tarihler, olaylar sanki anlattıkça çoğalıyor. Bahsettikçe, yakın arkadaşımız haline gelen roman kahramanlarını özlediğimizi fark ediyoruz. -
A. Erkan Koca
Narkissos’un aynası: televizyon
Sıradan insanların en çok zorlandıkları şey, sıradan gerçekleri görmek oluyor. Televizyonu her açtığımızda, kendisini gerçek anlamda değerli görmeyen insanların kendinden olan ne varsa aşırı yüceltip değerli hale getirme çabasının yansımalarını izliyoruz. -
Yaşarken ve Okurken
Halil Berktay
“Liberalizm sonrası”
Muazzam bir demokrasi düşmanlığıyla; bir yığın ülkede âdetâ demokrasiden zaptedilmez bir hınç ve öfkeyle intikam alma, demokrasinin üzerinde tepinme ve lime lime etme hırçınlığıyla yüzyüze olduğumuz apaçık ortada. Peki, bizim memleket bu furyanın neresinde yer alıyor? -
Vahap Coşkun
Davutoğlu’nun “hodri meydan”ı (*)
Yolsuzluk, AK Parti’nin en zayıf halkası. Yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla mücadeleyi şiar edinerek yola çıkan bir parti, bugün -- her üç Y’de de, ama -- özellikle yolsuzlukta sınıfta kalmış durumda. Eski yol arkadaşlarını rakip oldular diye yolsuzluk üzerinden vurmaya çalışmak, en büyük zararı AK Parti’ye verecektir. -
Oral Çalışlar
Tarsus: Erotik mozaiklerin gizemi
Figürlerden, mekanın, o dönemin kültürünü yansıtan bir tesis olduğu, hem erkeklere hem de kadınlara hizmet verdiği saptanmış. Benzerinin sadece Pompei’de bulunduğu biliniyor. Mozaiklerin zarar görmemesi için üstleri yeniden kapatılmış. Nedensiz durdurulan kazının devam etmesi isteniyor... -
Geçmiş günler geçmemiş gündemler
Alper Görmüş
Yeni partiler hangi duygular üzerinde yükselecek?
"İnsan, kararlarını ve tercihlerini sadece bilinciyle ve mantığıyla oluşturmaz; hatta insan, duygusal tarafı olmasaydı karar bile alamazdı..." Zihinbilimin insan beynini inceleyerek ulaştığı bu sonuç, önce psikolojide, ardından da aralarında siyasetin de bulunduğu birçok alanda bakış açılarını kökten değiştirdi. Verili duyguların üzerinde sörf yapmak ya da duyguları manipüle etmek artık siyasetin doğal hali sayılıyor. Öyleyse, Babacan ve Davutoğlu'nun yeni partileri hangi duygular üzerinden kitleselleşebilir? -
Yıldıray Oğur
Ya henüz Nobel alamayanlar?
Tarihe bırakılmış kötü notlar bunlar. Bu açık ve net ihlal kararı ve acil tahliye çağrısından sonra mahkemelerin ne yapacağını göreceğiz. Ama Osman Kavala soruşturması ve iddianamesindeki bir başka bölüm, bugünkü güncel bir tartışma açısından da tarihe düşülmüş kötü bir nottu. -
Yıldız Ramazanoğlu
‘Zannettiğin kişi değilim’
Talebe olmak filmin ana meselelerinden biri. Heveslisi çok ama talip yoktur. Gelen giden çok ama kalan hiçtir. Hattatların elleri de cerrahlar gibidir, ağır yükler taşıyıp nasır bağlamamalıdır. Öte yandan hamaldan hattat olur yine de, ama edep yoksunundan olmaz. -
Atilla Aytemur
Kamu yetkililerinin sorunlu zihniyeti
Günlerdir Ordu’da genç balerin Ceren Özdemir’i vahşice bıçaklayıp öldüren katilin kabarık suç dosyasıyla nasıl açık cezaevine gönderilip oradan da elini kolunu sallayarak kaçabildiğini tartışıyoruz. Bu sırada Düzce İl Milli Eğitim Müdürü Murat Yiğit ortaya atılıp “Ama olayın da çok değişik boyutları var. Dolayısıyla yani bizim çocuklarımızı her yönüyle iyi yetiştirmemiz gerekiyor” deyiveriyor. -
Abdullah Kıran
Medeniyetin adalet serüveni
Platon’a göre, adaletsizlik yapmadan tek başına yönetecek insan yoktur. Bu nedenle yöneticiler erdemli kişiler tarafından denetlenmelidir. Eğer yöneticileri denetleyecek kişiler onlardan daha erdemli ise, ülke gelişir ve mutlu olur. Buna karşılık yöneticilerin denetlenmesi usulüne göre yapılmazsa, devletin tüm yapısını bir arada tutan adalet ilkesi yıkılır. Yönetim birimleri birbirinden kopar ve devletin bütünlüğü yokolur. -
DAHA DA YAZMAM
Tuncer Köseoğlu
Öğretmen gibi oturmak…
Salonun büyüklüğü oranında katılmanın mecburi olduğu kutlamalarda atılan hamasi nutuklar sadece katılanların uykusunu getirmiyor, aynı zamanda devletin insanlar üzerindeki ‘mutlak’ gücünü de gösteriyor. Vali de kendini mutlak güç olarak gördüğü için, bu güce karşı olunacak her türlü hareketi saygısızlık olarak görüyor haliyle… -
Gürbüz Özaltınlı
Savaş çözüm mü (*)
Türkiye de büyük sıçrayışlarını, AKP’nin milliyetçiliğin yerine dostluk, karşılıklı yarar ve dayanışma siyasetlerini uyguladığı yıllarda yaşadı. Ortadoğu’da Kürt nüfusun Türkiye’ye karşı husumet beslemesi, Türkiye’nin büyük güçler karşısında da derin bir zaafı olmaya devam edecektir. Böylesi bir yumuşak karınla büyük güçlerle büyük pazarlıklar yapamazsınız -
Berat Özipek
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan doğru yerde duruyor
“Sadakat”e gelince. Eğer adalete ve hukuka sadakatten söz ediyorsak, -ki bir hakim söz konusu olduğunda başka türden bir sadakatten söz edemeyiz- Zühtü Arslan o ilkelere gayet sadık. Bundan 30 yıl önce onu tanıdığımda nerede duruyorsa yine aynı yerde duruyor. -
Sinan Hakan
Bir İstanbul masalı: Kürtler (4 ve son)
İstanbul Kürtleri artık belirli bir sosyo-ekonomik düzeyi yakalamış; sivil alanda önemli ölçüde örgütlenmiş; dünya ile iletişim halinde okuyan ve kendi aydınlanma sürecini yaşayan yeni nesillerini yetiştirmiş; varoşlardan merkeze uzanmış; kentlileşirken “kendini” de muhafaza edebilmiş; yeri geldiğinde siyaset üstü refleksler gösterebilecek dinamik bir kitle olarak karşımızda duruyor. -
Münir Aktolga
27 Mayıs’tan 15 Temmuz’a: Darbeler biliniyor muydu?
15 Temmuz’da “darbenin olacağı biliniyormuş da önlenmemiş.” Bu nasıl bir Erdoğan düşmanlığıdır Allah aşkına! Adam kendisinin ve ailesinin hayatını zor kurtarmış; yüzlerce insan ölmüş, yaralanmış; ülkenin parlamentosu bombalanmış... İllâ Erdoğan’ın da Menderes gibi asılması mı gerekiyordu, darbenin kontrolsüz olması için? İş buraya varıyor. -
Yiğiter Uluğ
Spor Sergi, Abdi İpekçi ve çalınan geçmişimiz
Ardından bir haber daha aldık… Tatsız… Bu işleri iyi bilenler, ölçmüşler, biçmişler, hesaplamışlar ve sonunda “Buraya tamamen sportif tesis yapmak doğru değil. Bu bölgede ticari alanlar yaratmak lazım. Hem milletçe birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz, ekonomimizin dış güçler tarafından çökertilmeye çalışıldığı şu günlerde paraya daha çok ihtiyacımız var” buyurmuşlar… -
Kemal Sayar
Dostluğu görmez isem, bu gözler neme gerek?
Modern dünyada arkadaşlığın yükü ağır. Bu gönüllü ve kişisel ilişkiden giderek daha çok şey isteniyor. Tıpkı evlilik gibi arkadaşlığın da yüreğin bütün derdini omuzlamasını bekliyoruz. Halbuki, ‘dost bîvefâ, felek bîrahm, devran bîsükûn, dert çok, hemdert yok, düşman kâvî, talih zebûn’ dur. -
Nazım Kadri Ekinci
S-400
Bence S-400 alımının tek anlamı, ya da mesaj içeriği var. Türkiye gözünü karartıyor. ‘Eğer Suriye’de bir Kürt oluşumu gerçekleşirse müdahale ederim. Gerekirse çatışırım. Onları koruyabilecek olanların da, başta ABD olmak üzere, o alanda bana karşı üstünlükleri hava üstünlüğüdür. Bunu da S-400’lerle dengeliyorum.’ -
Elif Zehra Kandemir
Alman Polis Teşkilatındaki Neonazi şebeke ve çekilmeyen iflas bayrakları
Uzun, koyu kahverengi saçlara ve hüzünlü bir bakışa sahip Frankfurt’lu genç bir kadın, Seda Başay-Yıldız. Almanya’da asrın en büyük davalarından biri olan NSU davasında, Şimşek ailesinin avukatlığını yapan bu güçlü kadın, son birkaç aydır bir güvenlik skandalının göbeğinde yer alıyor. Hem Türk kamuoyu, hem de Alman kamuoyu ise bu skandala karşı ilgisiz. -
Çağdaş Üngör
Kötü gelişen bir aşk hikayesi olarak Çin-ABD ilişkisi
Bu uzun soluklu ilişkinin son kavgasında, ABD, kendi varlığını önemsemediğini düşündüğü Asyalı maşuğundan öç almayı kurmaktadır. Trump’ın vücudunda hayat bulan kestirip atmacı, savaşçı, boy ölçüşmeci uslüpla gümrük duvarlarını yükseltir; bir zamanlar kalbini tam orta yerinden vuran maşuğunu sınırlarının dışında bırakmak için harekete geçer. Çin de onuru kırılan her sevdalının yapacağı gibi karşı taaruza geçer. Oysa ABD ile bir ticaret savaşına girmek istediği son şeydir. -
Ayşe Kilimci
Tribünlerden sahaya inmek…
Şu dünyayı yeniden daha güzel yaratmak isteyenlerin kırk katır kırk satırla sınandığının masalı.Demokrasimizin kahır, küfür, kamplaşma ve zulümle, darboğazlara itildiğinin, sağdan ve soldan güzelim evlatların sırayla vurulduğunun…Dünya bilim sanatta alıp başını giderken, birilerinin bizle, bizim yeldeğirmenleriyle cenk etmekten bir arpa boyu yol alamadığımızın da masalı. -
Etyen Mahçupyan
Şu malum ‘bilge kral’ meselesi
Yaşadığımız zamanların katı olan her şeyi buharlaştırdığı söylenir, ama belki de bazı buharımsı şeyler katılaşıyor. Geçmişin saf ilke, norm ve idealleri bugünün dünyasında kabalıklara dönüşebiliyor. ‘Bilge kral’ın da başına bu gelmiş gibi… Nitekim günümüzde de ‘krallar’ var, ama bunların bilgelikle pek ilişkisi yok. Ne var ki hem kendileri hem çevreleri onlara bilge muamelesi yapmaktan yorulmuyor ve bu tutumun bizatihi yozlaşma olduğunu anlamıyor. -
Akın Özçer
Maduro’nun tartışmalı seçim zaferi
Başkan Maduro, uygulayageldiği ve Başkan Yardımcısı Mike Pence’in bundan 5 hafta önce Lima’da daha da ağırlaştırılacağını açıkladığı ekonomik yaptırımlarla rejimi dize getirmek isteyen ABD’ye tepki göstermekte ne kadar haklıysa, giderek güçlenen muhalefete karşı demokratik kuralların etrafından dolaşarak gücünü sürdürme girişimlerinde de o kadar haksız -
Ertuğrul Başer
İlk kez 'biz' olma ihtimalinin önü açıldı (*)
“Anadolu Müslüman kimliği, içine doğduğumuz kimlik olması hasebiyle, görmezden gelsek de kurucu, yokmuş gibi davransak da var ve indirgenemez; tümüyle unuttuğumuzu, ‘aştığımızı’, geride bıraktığımızı, ıskartaya çıkardığımızı sansak da dipte yatan kader kimliğimizdir…” -
Atilla Yayla
Komünistlere de mi özgürlük?
Eğitim hakkı her vatandaşa aittir. Hiç kimse ideolojik konumundan dolayı eğitim hakkından mahrum bırakılamaz. Komünist olan da faşist olan da, İslamcı olan da ateist olan da, ılımlı olan da radikal olan da eğitim hakkından yararlanacaktır. Hangi radikalizm türüne bağlı olurlarsa olsunlar insanların fikirlerinden dolayı değil eylemlerinden dolayı cezalandırılması gerekir. Bunu yapamayan bir toplum da uygar toplum olma iddiasında bulunamaz. -
Ümit Kurt
“Hain Araplar” söylemi
Türk milliyetçiliğinin harcında aslında farklı etnik gruplara dönük bu tür söylemlerin skalası oldukça geniş ve çeşitli. Araplara yönelik ayrımcı söylem daha çok bir medeniyet kavramı üzerinden neşet ediyor. Türklerin medeniyet kurma hasletlerinden bahsediliyor ve aynı hasletin Arap kavminde olmadığı zira Arapların medeniyetten nasibini almadıkları söylemi üzerinden bir üstünlük iddiası kuruluyor -
Cennet Uslu
Sandığın itibarını düşürmek
Temsili demokrasi, yurttaşların kamu makamlarına kimlerin geleceğini belirleyebilmesini garanti altına alır. Seçmenin yetkilendirdiği ve bir koltuğa oturttuğu kişileri, devlet gücü ve imkânlarını kullanarak o koltuklardan kalkmaya zorlamak veya halktan aldıkları yetkilerini kullanamaz duruma düşürmek, bir tür vesayetçilik oynamaya kalkmaktır. -
Murat Çelik
İlk kez bir Suudi Arabistan kralı Rusya'da!
Suudi kralının Rusya ziyaretinin Amerika Birleşik Devletleri ile Rusya arasında Orta Doğu üzerinde varılan bir anlaşmanın ya da buna benzer bir mütarekenin işaretlerini taşıdığı da söylenmeli. Böylesi bir anlaşmanın etkin bir biçimde yürürlüğe konulabilmesinde Amerika ile birlikte Suudi Arabistan'ın onayının kıymetli olduğu tartışılmaz bir gerçek. Dolayısıyla bu geziyi bu çerçevede görmek de şaşırtıcı olmayacak. Çünkü Orta Doğu'da sınırların değişmekte olması bölgesel ve küresel güçleri müzakere etmeye zorlamakta. -
Hidayet Ş. Tuksal
MEB müfredat taslakları konusunda değerlendirmeler ve öneriler (IV)
“Peygamberimizin Hayatı” dersinin başlığının “Hz. Muhammed’in Hayatı” olarak belirlenmesi ve içeriğinin de buna göre kurgulanması gerekir. Ayrıca, 5. sınıftan 12. sınıfa kadar hep aşağı yukarı aynı kronolojik olayların anlatılması da bir sıkılma ve bunalma sorunu yaratabilir. Buna karşılık dersin “kültürel farkındalık”la ilgili hedefleri, ciddî kültürler-arasım empati boyutlarını içeriyor. -
Belkis Kılıçkaya
Medeniyet düşmanlığı DAEŞ zihniyetidir
Fransa’da, ihtilâlde dahi adam kitapları yağmalayıp, basıp üstünden geçmiyor; el koyup kütüphaneye aktarıyor. Bizde ise DAEŞ zihniyetli adamlar var; medeniyet düşmanı, eser yakmayı, yok etmeyi seven bakanlar, yetkililer, rektörler, dekanlar! DAEŞ’çi diye anılmadıkları gibi, makbul insanlarmışçasına isimleri sağda solda caddelere, sokaklara veriliyor. -
Emine Şahin
Mikrobesinlerin gücü (2)
Andrew Saul, hayatınızdan şekeri çıkardığınızda, otomatikman yapay renk, koku, sentetik kimyasalların çıkacağını, gıda masraflarının azalacağı, hiperaktifliğin azalacağı, kötü yağ alımının azalacağını, bahçenizden taze sebze ve meyve tükettiğinizde herhangi bir yiyeceğe bağımlılığın kaybolacağını söylüyor. -
Aliye Çınar Köysüren
Üniversiteler toplumsal sorunları önceden kestiremiyorsa…
Nereden bakarsak bakalım, lise-vari ders yükleme metoduna (!) üniversite diyeceksek, yeni sürpriz patolojiler karşısında şaşırmaya gerek yok. Kervan yolda düzülür mantığı üniversitelerimizin ve toplumsal sorunlarımızın da azığı ise, yolda her şey olabilir düşüncesini kabullenmek zorundayız. Kuşkusuz keşif ve icatlar için sürprizler doğaldır, ancak anlama ve anlamlandırma rafa kalkmayacaksa, önceden kestirebilmek de bilimin gücü olmalı… -
Kurtuluş Tayiz
Schulz’un kriz çıkaran sözleri neydi?
Türkiye-AB ilişkilerinin istikametini kuşkusuz Schulz’un sözleri belirlemeyecek. Türkiye, zaten uzun süredir AB kapısında fazlasıyla oyalandığını düşünüyor. AB’nin samimiyetten uzak, ikiyüzlü, çıkarcı ve küstah yaklaşımı da bunan eklenince, AB’yle ilişkilerde sarsıntılı bir döneme girildiğini söyleyebiliriz. -
Demiray Oral
‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re*
Önce memleket kabaca ikiye bölünüyor. Her iki tarafın diğerinin söylediklerini, yazdıklarını (ve sonraki merhalelerde feryatlarını) kesinlikle dinlemeyeceği bir hale ulaşılıyor. İşte bu noktada “Serbest kötülük ortamı” için şartlar uygun hale gelmiş oluyor… -
Mehmet Uçum
'Türkiye biçimi' tartışması
Hiçbir ülkenin anayasal sistemi veya siyasal yapısı, kendi yerelliğini dışlayarak kurulamaz. Kurulursa da, er ya da geç başarısızlığa uğrar. Bugün parlamenter sistem açısından örnek gösterilen Almanya ve İngiltere, başkanlık sistemi açısından örnek kabul edilen ABD, başarılı pratiklerini, kendilerine özgü kurumlar, kurallar ve ihtiyaçlar temelinde geliştirdikleri sisteme borçludur.
Yorumlarınızı kendi özgün iradenizle yayınlamakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üslenmektesiniz. Yorum yaparak Toplum Kuralları ve Kullanım Koşulları'nı kabul etmiş sayılırsınız.