Ana SayfaYazarlarAşk mucize mi hormon mu

Aşk mucize mi hormon mu

 

Allah’ın bir mucizesi olan aşk üzerine söylenmedik bir şey kaldı mı gökyüzünün altında. Modern zamanda bu hâli hikmetten çok, aşkın bileşenlerinden biri olan biyolojiyle anma, indirgeme eğilimi oldukça yaygın. Aşkın bedenin bir salgısından ibaret sayıldığı kimyevî tanımla ilk kez Ross Poole’un ‘Ahlak ve Modernlik’ kitabında karşılaşmıştım. Aşktan gelip geçen, kısa sürede ortadan kalkan biyolojik bir tepkime gibi söz edilmesi alışık olmadığımız bir durumdu. Elbette beyin kabuğu algılama ve değerlendirme gibi kimi yüksek işlevler görür. Planlama, yargılama, hatırlama, soyut düşünebilme için harekete geçen merkezler var. Verileri toplayan, bütüncül sonuçlar çıkaran, tercihler yapan bölmeler. Ruhun bedendeki yansımaları karşılıklı etkileşimin izleri. Fakat ilahi izler yok sayılınca, on yıllarca süren, hatta yaşamdan sonra da hatıralarla devam edebilen duygu yoğunluğunu açıklamak zorlaşıyor. Bu kadar yüksek bir hali sadece dopamin üreten hücrelerle, dürtü ve güdülere dönük motivasyonu sağlayan hipotalamusla, sosyal bağların kurulmasını, sadakat duygusunu veren vazopresin-oksitosin hormonlarının dengesiyle, arzuyu testesteronla izah edip işin içinden çıkmak mümkün mü.

 

                                                                   ***

 

Bir birlikteliğe aşk ile başlamak çok kıymetli. Fakat kurulacak birliğin “biz” olmanın, “ben”leri ortadan kaldırmadan gerçekleşmesi lazım. Özellikle insanların tamamen bireyselleştiği, birey olmanın bencil olmaya ve başkası için hiçbir fedakarlıkta bulunmamaya evrildiği şimdiki zamanda, aşkı çıkarlardan, salt ihtiyaca yönelik teknik bir alışverişe dönüşmekten korumak mümkün mü? Genç insanlar bir ve beraber olurken de kendine özel alan kalmasını, buradaki hayırlı güzel hedeflerin gerçekleşmesinde destek görmeyi bekliyor. Şefkat elinin her daim diğerinin üzerinde oluşu, karşılıklı merhametin ve esirgemenin zenginliği, iyilik yolunda değişme ve dönüşüm becerisi üzerinde yükselir her zorluğu aşabilen evlilik. Aşk morfine benzeyen endorfinle uyuşmak, aklı devreden çıkarmak değil, akleden, vermeyi önceleyen mutmain bir kalbe ulaşmak için emek vermektir.

 

Kültür sanat dünyamızın değerli yazarlarından Gülcan Tezcan, kültür iklimimizden yedi nadide çiftin sevgi ve dayanışma dünyasını mercek altına alan bir çalışmaya imza attı. ‘Sağ Yanımda Aşk’ kitabı, aşkın bulutlardan eve gelişiyle ilgili. Yükseklerden inen aşk, gerçek hayatın içinde her dem nasıl yoğruluyor.

 

Kitabı elime alır almaz Mehmet Akif’in fırtınalı hayatına katlanan/katılan kadını tanımak istedim. İsmet hanım yoksulluklara, yolculuklara, sayısız ev değiştirmelere, cumhuriyet döneminin gönül kırıklıklarına, gönüllü sürgünlüklere çocuklarla birlikte nasıl dayandı acaba. Tezcan’ın söyleyişiyle, Milli mücadele yıllarında bütün varlığıyla milyonları mücadeleye çağıran, sonra İstiklal Marşı’nı bütün zarafetiyle milletinin yakasına takan adam, hiç mi ihmalkârlık göstermedi, eşi hiç mi sızlanmadı. Fakat anlaşılan o ki sonsuz bir şefkatle her an akılda ve biricik olmak, yazılan mektuplardaki kalbî satırlar İsmet hanımı da, yuvayı da ayakta tutmanın en büyük kaynağı.

 

Önemli sinema yönetmeni Halit Refiğ’in hayatında da bu var. Müzisyen eşi Gülper hanımla yakaladıkları derin uyumda, ikisinin de işlerinde birbirine destek olması, yol açması, yapılanı takdir etmesi dikkat çekici. Fakat Refiğ onu besleyen en hakiki şeyin Gülper’le küçücük evlerinde yaşadıkları mutluluk olduğunun altını çizer. Bu uyumu hayattaki en büyük başarısı olarak görür.

 

Sonra gökyüzüne meftun, Kafkaslardan kopup gelmiş Cahit Zarifoğlu ile, Zarif hikâyenin Berat’ını anlatmış Tezcan. Seyyid Abdulhakim Arvasi’nin torunu Berat hanımı. Hayallerinin ve kelimelerin peşinden her yere giden Zarifoğlu’nun durulma vaktinin geldiğini düşünen Necip Fazıl evlendirmiş onları. Zarifoğlu mektubunda mutluluk filmlerin romanların içinde değil, kendi basit hayatımızın içindedir yazmış nişanlısına.

 

                                                                       ***

 

Cemil Meriç’le Fevziye hanımın, babamın kıymetli yazarları Ergun Göze ve Ahmet Kabaklı’nın eşleriyle olan derin sevgi ve merhamet ilişkileri buraya sığmaz. Müzisyen Şirin Pancaroğlu ve eşi Ressam Utku Dervent’in hayatı da iki sanatçının bir arada yaşaması zor tezini çürütüyor, bencillik kibir ve buyurganlıktan uzak, okunası bir güzellik.

 

Evlilikler kusursuz olamaz elbette, nice fırtınaları barındırır, zaten dönüp dolaşıp sevgide özveride buluşan ruhların kitabı Gülcan’ınki. Kitapta adı geçen her kişi, mekan, kurum ve dönem hakkında bilgiler bulunması da tam bir hatırlama şöleni.

- Advertisment -