GÜNÜN YAZILARI

Yol ayrımı mı kan uyuşmazlığı mı?

1993 ile 2011 yılları arasında kısa aralıklar dışında hep AB işleri ile meşgul oldum. Gerek Dışişleri Bakanlığı’nda gerek Brüksel’de konu ile ilgili olabilecek nerede ise tüm görevlerde bulundum. Ancak AB ile ilgili görevlerimde Türkiye’de gözlemlediğim isteksizlik aradan geçen yıllarda hiç azalmadı. Geleneksel olarak dışarıya en fazla açık olması ve ülkemizin Batı ile bütünleşmesi yolunda en itici güç olması beklenebilecek Dışişleri Bakanlığında bile Batı düşmanlığı birkaç istisna dışında hep önde gelmiştir. Ancak AB karşıtlığı sadece bu Bakanlığın özelliği olmamıştır. Asker ve sivil bürokrasi, siyasi çevreler, iş insanları hep ayak sürtmüşler, hiçbir zaman AB hedefine dört elle sarılmamışlardır. Gümrük Birliği müzakerelerinde otomotiv başta olmak üzere nerede ise tüm ekonomik sektörlerin yararlandıkları yüksek koruma duvarlarının uzunca bir süre daha devam etmesi talebinde bulunduklarına bizzat şahit oldum. Zamanın Başbakanı Çiller bu sektörlerin kendisine acımasız bir husumet beslemelerini göze alarak talepleri reddetmiş ve Gümrük Birliği sadece bir yıl gecikmeyle 31 Aralık 1995 tarihinde tamamlanmıştır. Geçiş süreci için en fazla bağıran otomotiv sektörü ise Gümrük Birliğinden en fazla yararlanan sanayilerin başında gelmektedir.

Deprem yargılamaları yanlış başlıyor: Bilirkişi hâkim olamaz

Depremde yıkılan bir bina ile ilgili kusur nasıl belirlenecek? Tabii bilirkişiler devrede olacak. Fakat kusurun kimde olduğunu veya kusurlu olduğunu düşündüğü kişilerin kusur oranlarını, asli veya tali kusurlu olup olmadığını bilirkişi belirleyemez. Bilirkişiler bunu yaparsa hâkimin yerine geçmiş olurlar. Bilirkişilerin hakim yerine geçemeyeceği ve hakimin de bilirkişilerin belirlediği kusur ve/veya kusur oranları üzerinden karar veremeyeceğine yönelik çok sayıda Yargıtay kararı var. Maraş depremlerinden sonra ne mi oldu? Bilirkişiler sorumlu kişiler veya birimlerin asli mi tali mi kusurlu oldukları raporlarına yazdılar. Hakim bu raporlara dayanarak karar vermese de konunun uzmanı olmayan yargı mensubunun vicdani kanaati etkilenmeyecek mi?

Adalet nedir?

Mutlak bir adalet yoktur. Zira insan aklı yalnızca göreceli değerleri kavrayabilir ve bir şeyin adil olup olmadığını tayin ederken kendi değerlerine göre bir yargıda bulunur. Ama bu yargı, zıt bir değer yargısı olasılığını dışlayamaz. “Mutlak adalet, irrasyonel bir idealdir.”

Mangadan Netflix’e rekor kıran One Piece: Irkçılık yasa-üstü bir konumda mı?

Netflix uyarlaması birkaç gün içinde rekor kıran manga uyarlaması One Piece, evreninde köleliğin 200 yüzyıl önce yasaklanmış olmasına rağmen aristokratik bir grup tarafından hâlâ uygulanması ve yasal güçlerin bu aristokratları koruyor olması, bu suçların yasalar tarafından meşruiyet altına alındığında nasıl bir yapıya büründüğünü anlatıyor. Hikâyede kötülüğün sembolizmini, “Dünya Hükümeti”nin meşruiyet kaynağı ve silahlı gücü olan “Donanma”nın alması; kendisini yasal ve meşru bir koruma kalkanı altına almış ırkçılıkla ve kölecilikle mücadelenin önemine işaret ediyor.
- Advertisement -

İlk kadın avukat ve daha fazlası: Süreyya Ağaoğlu

Süreyya Ağaoğlu'nun karakterinde beni en etkileyen kısım galiba, olan bitenler ne kadar umut kırıcı olursa olsun iyimser bir isyanla karşı koyabilme gücü oldu. Bunu, kırıp döken yok edici bir ezme ezilme savaşı gibi değil yaratıcı ve yeniden yaratıcı bir ruh gücü ve insana inanmışlıkla yapabilmesi ne büyük bir duruştu! Hümanizm bu olsa gerek dedim! İçindeki isyan hisleri her nasılsa hep çok güçlü kalabilmişti. Tıpkı, Fuat Köprülü’nün dönemlere göre değişen karakterinden bahsederken, “Türkiye’nin ezeli derdi opportunizmi çevremde çok izlediğim için bu tutumla davrananlara karşı içimden gelen isyan hisleri çok kuvvetli.” (s.86) derken olduğu gibi.

En Son Çıkanlar