Yazarlar

Propagandanın freni patladı

Propaganda için değişik renkli yöntemler bulunması, yaratıcı zekayı geliştirecek kampanyaların renkli, eğlenceli ve gerginlikten uzak geçmesi, demokrasinin de seviyesini göstermez mi? Seçmen, partilerin büyük masraflara yol açan seçim kampanyalarına da tepkili. Bu kadar parayı nereden buldular diye herkes birbirine soruyor. Evet ekonomi seçmenin tercihlerini etkiliyor. Ancak siyaset ekonomiden ibaret değil. Bir ailenin en önemli sorunu, çalışma yaşına gelmiş aile bireylerine iş bulmak. Yereldeki güç sahiplerinin, imkanları yalnızca kendi taraftarları için kullanmaları ciddi bir sorun. İşsizlik koca bir mesele.

Linç partileri: Olduğun gibi gel…

Linç kelimesi “dar”, doğrudan sözlük anlamıyla vardı çocukluğumda. Hafızama miras kalmış, eklenmiş görselleri de öyle… Öyle demesi insanlık için korkunç ama “Bildik linç işte!”. Bugün “toplumsal linç”in araçları da, arenası, hatta “güruh”u da daha farklı. Mecazen de olsa anlamı geniş. Lâkin ölümle noktalanmasa da ölümcül, taşla, sopayla olmasa da infazıyla linç bazen.

Bu seçim DEM Parti’nin son “demi” olabilir

DEM Parti Kürt meselesinin çözümünü Türkiye’deki iç siyasi dengelere kurban ediyor. Siyasette uzlaşmacı ve pragmatik davranmadığı için Kürtlere kaybettiriyor. CHP’nin Kürt seçmenin desteğiyle İstanbul seçimlerini kazanması AK Parti’yi iktidardan düşürmeyecektir. Ancak Kürt meselesinin 4-5 yıl daha geleceğe ertelenmesi bütün ülkeye kaybettirir. Seçimlerde yüksek bir oy alarak güçlü çıkan DEM Parti, demokratik siyasetteki yerini sağlamlaştırır. Aksi takdirde Kürt seçmen, DEM Parti’ye olan desteğini geri çeker ve son seçimlerde hızla kan kaybeden DEM Parti, giderek marjinalleşir. Kürt siyaseti makul ve demokratik bir zeminde Kürt dili, kimliği ve özgürlükler konusunda herhangi bir sonuca ulaşmayınca, bundan sonraki süreçte, Kürtler arasında aşırı milliyetçi ve ırkçı yapıların ortaya çıkma ihtimali yükselecektir.

AB ile yeni başlangıç mümkün mü?

AB Zirvesi’nde Türkiye ile ilişkiler hakkında bazı kararlar alınması beklenmekteydi. Borrell’in raporunda gümrük birliğinin derinleştirilmesi, vize kolaylığı gibi bir çok alanda adımlar atılması önerilmişti. Ancak yaklaşan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağın kazanımlar elde edeceği beklentisi özellikle Fransa’da ülkemizle ilişkilerin normalleşmekte olacağı ve tam üyelik kapısının aralanabileceği yolunda tepkilere yol açacağı endişesini uyandırdı. Dolayısıyla Fransa’nın Almanya’nın bu fikrine karşı çıktığı anlaşılmaktadır. Neticede Borrell raporu ele alınmadı. Rivayete göre konu Haziran ayındaki zirvede alınabilirmiş.
- Advertisement -

Dedim: “İstanbul, umudun var kalmaya devam etmesinin biricik imkânı…” Demedim: “Otoriterlikten çıkışın formülü İstanbul…”

Geçtiğimiz günlerde İstanbul seçimlerinin kazanılmasının seküler muhalefetin yerlerde sürünen umudunun var kalmaya devam etmesinin biricik imkânı olduğunu savunan iki yazı kaleme aldım. Fakat Gülçin Avşar bunu te’vil ederek benim İmamoğlu’nu ve İstanbul seçimini “otoriterlikten çıkışın formülü” olarak gördüğümü öne sürmüş. Oysa bu ikisi arasında dağlar kadar fark var. Avşar’dan başka goller de yiyorum: Muhalefet etmeyi “Erdoğan’ın hakkından gelebilecek kişi seviyesinde görmek” gibi, “Erdoğanizm’le yerleşmiş karizmatik liderliğin kurumsal olarak devam etmesini” onaylamak gibi…

En Son Çıkanlar