Muhalefetin ve medyanın baskısıyla bakan görevden alınabiliyor. Gazeteler ve televizyonlar, en sert ifadelerle hükümeti yerden yere vuruyor ama hiçbir gazeteci gözaltına alınmıyor, hakaret davaları açılmıyor.
Telefonum çaldı. Telefondaki ses “9. Cumhurbaşkanı arıyor” dediğinde önce “Acaba hangi Cumhurbaşkanı?” diye bir düşündüm. Süleyman Demirel’in sesiydi. “Başınız sağolsun Oral Bey. Bugün annenizle...
Siyasi kutuplaşmanın artmasına bağlı olarak, kendisini siyasi bir mücadelenin tarafı olarak görenlerde kendini ahlâkî kurallarla bağlı sayanların oranı azalıyor. Keskin bir ahlâkî zafiyete işaret ediyor bu hal ve maalesef siyasi yelpazenin tümünde var. Fakat madem genel bir sorun var, buna karşı mücadele de genel olmalı. Bu tür davranışlar amasız-fakatsız kınanmalı, lânetlenmeli ve küfür sahipleri hiçbir biçimde kendilerine müsamaha gösterilmeyeceğini anlamalı.
HDP herkesin hesaba katmak zorunda olduğu bir sosyolojinin üzerine oturan ve onu temsil eden bir parti. Mamafih, yalnız bir parti. Kimse onunla yan yana görünmek istemiyor. Kamusal alanda herkes HDP ile arasına bir mesafe koyuyor. Bir ilişki kurulsa bile, bu ilişki örtük bir şekilde yürütülüyor.
Âşık olmuştu adam… “Boyu posu nasıl?” dedi arkadaşı; “İnce, uzun”… “Ya saçları?” diye sordu bu kez; “Saman sarısı”… “Peki ya gözleri, gözleri ne renk?”; Öylece kaldı, âşık adam; “Elâ mı, kahverengi mi, yoksa yeşil miydi hafiften?”… “Nefti” diye mırıldandı arkadaşı, bir daha hiç görüşmediler.