Programın tamamını Serbest TV’de izlemek için:
Cumhur İttifakı’nın oy oranı yaşanan onca siyasal-sosyal ve ekonomik probleme rağmen belirli bir oranda sabitleniyordu. Fakat son zamanlarda ittifakın oylarında bir gevşeme görülüyor. Ne oldu da onca probleme rağmen gerilemeyen oy oranı gerilemeye başladı? Siz bu anket sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu doğru bir soru ve doğru bir konu. Türkiye’de en çok ilgilenilen mesele önümüzdeki seçimi kimin kazanacağı. Erdoğan’ın ve Cumhur İttifakı’nın kazanma ihtimali, en yakıcı sorulardan biri. Son dönemlerdeki anketlerin neredeyse hepsinde ilk kez ortak bir tespit var: Cumhur İttifakı’nın gerilediği. Daha önce, Cumhur İttifakı’nın oy kayıplarına karşı direndiği ve hatta zaman zaman hamle yaptığı bir dizi sonuçla karşılaşıyorduk. İş tersine dönmüş görülüyor.
Benim güvendiğim ve takip ettiğim bir araştırma grubu olan Panorama TR’den örnek vereyim. Bu grubun araştırmalarında temel tespit, 2022’nin ilk beş ayında, ekonomik krize rağmen Cumhur İttifakı’nın oylarını arttırmış, Millet İttifakı’nın 1-2 puan önüne geçmiş olmasıydı. Bu, önemli bir paradokstu. Ekonomik krizden çok iktidarın ekonomik krizi açıklama biçiminin oy getirmesi hakikaten dikkat çekiciydi. Erdoğan bu krizin Batı modelinden kaynaklandığını, Batı ekonomik modelinin enflasyon-faiz denklemini bizim gibi ülkelerin büyümesini engellemek için kullandığını ve bizim bunu kırıp, sömürüye son verdiğimizi anlatıyordu. Bununla 3-4 puanlık bir artış yakalamıştı. Bu da genel olarak AK Partili kararsızların geri dönüşleri şeklinde olmuştu. Panorama TR’nin Haziran ayı bulguları burada bir kırılma yaşandığını gösteriyor. Cumhur İttifakı’nın Millet İttifakı karşısında bu kez 1-2 puan geriye düştüğü tespit edilmiş.
İlk başta işe yarayan milliyetçi söylemin karşılığının olmadığının ortaya çıkması, ekonomik krize tedbir alınmaması, bu krizin özellikle hayat pahalılığı / enflasyon düzeyinde herkesi etkileyerek devam etmesi ve bunun önünün alınmasına dair bir umudun, bir ihtimalin olmaması dengeyi değiştirmeye başladı. Artan enflasyon-hayat pahalılığının yavaş yavaş beka söylemini anlamsız kıldığını görüyoruz.
Bu rölatif ama önemli, zira tedrici bir gelişme.
Ekonomik kriz oy oranlarını etkiliyor ve etkilemeye devam edecek. Bu, elimizdeki birinci veri. Bu etkinin olup olmayacağını tartışıyorduk ama olacağı ve hatta olduğu artık açık bir şekilde görülüyor. İkincisi, milliyetçi söylemin gücünün iktidarın istediği seviyede olmadığını görüyoruz.
Son bir araştırmanın verilerinden bahsedeyim. Dağıtılmış oylara baktığımız zaman son genel seçimlerle karşılaştırıldığında AK Parti’nin yüzde 13 geride olduğunu görüyoruz. Yani yüzde 42.6 alan bu parti bugün 29.7 alıyor. CHP ise yüzde 22’den 27,5’a gelerek neredeyse artı 5’lik bir ilerleme kaydetmiş gibi gözüküyor. Böyle olunca kararsızların dağıtılmış halinde bile yüzde 29 alan AK Parti ile yüzde 27 alan CHP arasındaki puan farkı yüzde 2’ye düşmüş gözüküyor. Bu, tüm AK Parti iktidarları boyunca görülmüş bir makas darlığı değil. Her zaman 10 puana yakın bir fark varken bugün 2 puana inmiş bir tablo söz konusu. Bu, önemli bir veri.
İYİ Parti’ye de baktığımızda son seçimden bu yana onların da oylarını 5 puan arttırdığını, HDP’nin ise hiç oy kaybetmediğini ve gücünü koruduğunu görüyoruz.
Kararsızlar dağıtılmadan Cumhur İttifakı yüzde 30’da, Millet İttifakı ise yüzde 35’te seyrediyor. Diğer muhalif partilerle muhalefetin oyu, bu durumda bile, yüzde 50’ye ulaşıyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimi için de durum çok farklı değil. Erdoğan kazanır diyenlerin oranı her ankette biraz düşüyor. Şu anda yüzde 35 civarında. Rakibi kazanır diyenler ise yüzde 49 civarında bulunuyor.
Bir yanda bireysel fayda, bireysel algı, gündelik yaşama siyasetin etkileri; diğer yanda ideolojik algı, kimliksel tutum ve aidiyetler… Seçmen davranışı dengesinde birincisi ağır basma eğiliminde.
Önümüzdeki seçimlerde çok büyük bir aksilik, çok büyük bir gelişme olmadıkça bu istikamette bir sonuç alınacağını varsayabiliriz. En azından parlamento seçimlerinde Cumhur İttifakı’nın bir mağlubiyete uğrayacağına şüphe yok. Buna karşılık tabii HDP meselesi, Kürt seçmenin ne yapacağı sorusu, cumhurbaşkanlığı seçiminde çok belirleyici olacak. Zaman zaman Kürt seçmende ‘biz bunca yıl sıkıntı çektik, bizi dışlıyorlarsa, oy vermeyiz muhalefete ve 5 yıl daha sıkıntı çekeriz’ tarzı bir eğilimin olduğunu duyuyoruz. Bunlar bir arayışın varlığına işaret ediyor. HDP seçmeni cumhurbaşkanlığı seçimlerinde önemli bir rol oynayacak. Onun için de cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili kesin bir şey söyleyemeyiz ama parlamento seçimleri ile ilgili ana eğilimler bunlar.
Son olarak şunu da söylemek isterim:
‘Muhalefetin cumhurbaşkanı adayı kim olacak” meselesi anketlerin bir numaralı konusu.
Eğer rakamlar az önce belirttiğim istikamette ilerlerse, muhalefetin oy oranı biraz daha artarsa, bu ‘Kim aday olacak?’ tartışmasını da şekillendirecektir diye düşünüyorum. Çünkü bu tartışmada ‘En çok oy alacak olan aday olsun da kim olursa olsun’ yaklaşımı bu oy farklarının yakın olmasıyla ilgili. Ama bir miktar daha muhalefet ön plana geçmeye başlarsa, o zaman rasyonel bir siyaset içerisinden gelen Kılıçdaroğlu gibi bir ismin üzerindeki ‘ya kaybederse’ baskısı kalkacaktır. Dolayısıyla bu bulguların bu açıdan da önemli anlamlar taşıdığını düşünüyorum.