Gazeteci Faruk Bildirici, haftalık olarak yazdığı medya eleştiri yazısında muhalif televizyon kanallarındaki yorumcuları eleştirerek “Muhalefet partileri gibi muhalif medyanın özellikle TV’lerin yenilenmesi gerek. Hiçbir şey olmamış gibi aynen sürdürülemez” diye yazdı.
Bildirici’nin yazısının ilgili bölümü:
Şimdi seçimler bitti; yeni bir dönem başladı. CHP, YSP ve muhalefet partileri gibi muhalif medyanın, özellikle TV’lerin yenilenmesi gerek
Umarım iki seçim akşamında muhalif televizyonların ekranlarında sonuçları yorumlamaya çalışan gazeteciler, ekran başına geçip kendilerini seyrederler.
Çoğunun o akşamki televizyonculuk performanslarından memnun kalmayacaklarına, dersler çıkaracaklarına eminim. O akşamların heyecanı, duygusal travması içinde söylenmiş öyle sözler var ki, sakin gözle izlendiğinde gazetecilik çizgisinin çoğu kez aşıldığı anlaşılır.
İki seçim akşamında da o ekranlardaki gazeteciler sonucu kabullenmek istemiyor, serinkanlı analizler yapmak yerine temelsiz gerekçeler yaratmaya çalışıyor; hatta kimileri de heyecanla “Hattı müdafaa yok. Sathı müdafaa var. Teslim olmak yok” gibi “savaş” ve “mücadele” benzetmeleri yapıyordu. Ajansların, YSK’nın ve CHP’nin verileri ile de yetinmeyip sandık başlarından gelen imzalı tutanaklardaki sonuçlarla inanılmaz bir veri karmaşası da yaratıldı. Sonucun açığa çıktığı saatlerde bile hâlâ Erdoğan’ın “havlu attığı” söylenebiliyordu.
Sonucun kabullenilememesinin asıl nedeni, Kılıçdaroğlu’nun kazanacağına ilişkin beklentinin büyüklüğü ve angaje olunmasıydı. Anketler, sosyal medya ve CHP yönetimi aylar öncesinden sanal bir ortam yaratmıştı. CHP seçimin ilk turda kazanılacağına öyle inanmıştı ki, seçim sonrasında iktidara gelince yapılacaklara seçim kampanyasından daha fazla odaklanmıştı.
Düşünün altı partinin temsilcileri, ihtişamlı bir törenle açıklanan 244 sayfalık “Mutabakat Metni” üzerinde günlerce çalıştı. Muhalif medya ise seçim kazanmadan, hatta aday üzerinde bile anlaşmadan “Hükümet Programı” hazırlamanın anlamsızlığını sorgulamak bir yana alkış tuttu. Metnin içeriğine ilişkin cılız eleştiriler yöneltildi sadece.
Çünkü muhalif medya da yaratılan sanal ortamdan azade tutamıyordu kendini. İşin içinde bir de demokrasi mücadelesi olunca mesafeli davranmaktan, anketlere temkinli yaklaşmaktan, her söyleneni sorgulamaktan ve en önemlisi de eleştirmekten vazgeçilmişti.
Muhalif TV kanallarında her akşam saatlerce konuşup duran gazeteci, siyasetçi ve uzmanlar da Erdoğan ve AKP iktidarının kaybetmesinin mutlak olduğu havasını besliyorlardı. “Yankı odası”nın parçasıydı hepsi. Gazeteciler, haber ve bilgi aktaran, analiz yapan kişiler olmaktan çok “yorumcular” haline gelmişlerdi. Haber programlarında yorum, haberin önüne geçmişti. Analizler, ek bilgiler değil doğrudan kişisel görüşlerini dile getiriyordu sunucular.
Hal böyle olunca seçim akşamlarında ekranlarda konuşan gazetecilerin farklı davranmaları beklenemezdi. Angaje gazetecilik savunma refleksi göstermiş, düş kırıklığı dışa vurmuştu.
Şimdi seçimler bitti; yeni bir dönem başladı. CHP, YSP ve muhalefet partileri gibi muhalif medyanın, özellikle TV’lerin yenilenmesi gerek. Hiçbir şey olmamış gibi aynen sürdürülemez.
Yenilenmeye ekranlardaki “konuşan kafalar”ı uzmanlık düzeyine indirip, bilgiyi, haberi, araştırmayı çoğaltarak başlayabiliriz. Habire konuşan gazetecileri ve haber bülteni sunucularını kendi seslerinin büyüsünden kurtarmak bile önemli bir adım olur.