Ünlü sanatçı Feyruz ile besteci Assi Rahbani’nin oğlu olan Ziad, genç yaşta beste yapmaya ve oyun yazmaya başladı. Hem Rahbani Kardeşler’in sanatsal mirasını sürdürdü hem de bu mirası sorgulayan ve dönüştüren özgün bir dil geliştirdi.
İç Savaşta Sanatla Direniş
Özellikle Lübnan İç Savaşı sırasında sahnelediği tiyatro eserleri—“Film Ameriki Tawil”, “Bel Nesbe La Boukra Shou” ve “Shi Fashel”—sadece birer oyun değil, dönemin ruhunu yansıtan kültürel manifestolara dönüştü. Bu eserler kasetlerle yayılmış, halk arasında büyük etki yaratmıştı.
Cazdan Bossa Nova’ya: Eklektik Bir Müzikal Yolculuk
Ziad Rahbani, müzikte kendine has bir caz tarzı geliştirerek klasik, blues, bossa nova gibi türleri Arap müziğiyle harmanladı. Mozart, Liszt ve Chopin gibi bestecilerin eserlerine getirdiği yorumlar, onun müzikal dehasının birer göstergesiydi.
Feyruz ile Yeni Bir Dönem
1984’te annesi Feyruz ile birlikte çalışmaya başlayan Rahbani, “Maarifti Feek” albümüyle Feyruz’un müzikal yönünü yeniden şekillendirdi. Ardından gelen “Keefak Inta”, “Wala Keef”, “Mish Kayen Hayk Tkoun”, “Eh Fi Amal” ve Rahbani Kardeşler’in eserlerini yeniden düzenlediği “Ela Assi” albümü, bu ortaklığın zirve noktaları oldu.
Politik Mizah ve Radyo Efsaneleri
Rahbani, sadece sahnede değil, radyoda da etkin bir figürdü. İç savaş döneminde Jean Chamoun ile birlikte hazırladığı “Baadna Taybin Oulou Allah” ve “El Akl Zeeneh” gibi programlar, zekice kurgulanmış politik taşlamalarla halk arasında büyük yankı uyandırdı.
1990’larda sahneye “Bekhsous el Karami wil Chaab el Anid” ve “Lawla Foshat El Amal” adlı iki tiyatro oyunu ile dönen Rahbani, savaş sonrası Lübnan’a dair çarpıcı eleştiriler sundu.
Ziad Rahbani, sol görüşleri, sivri dili ve asi ruhuyla sadece sanat değil, halkın düşünce biçimini de etkilemeyi başardı. Müzikleri ve esprili anlatımı toplumun her kesimine ulaştı. Son yıllarda sahneden ve kamusal alandan uzaklaşmış olsa da, ardında hem politik hem sanatsal bir miras bıraktı.