12 Eylül darbesinin 40ıncı yıldönümünde adı Demokrasi ve Özgürlükler Adası olarak değiştirilen Yassıada’da “Vesayetten Demokrasiye Milli İrade Sempozyumu” düzenlendi.
Sempozyuma Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve eski başbakanlardan Tansu Çiller katıldı.
Sempozyum öncesi Cumhurbaşkanı Erdoğan eski başbakanlardan Çiller ile birlikte Yassıada’yı gezdi.
Sempozyumun açılışında konuşan Erdoğan 12 Eylül ile ilgili ilginç değerlendirmeler yaptı. Konuşmasından dikkat çekici satır başları şöyle:
“Bizim çocuklar yine başardı” demek için bekliyorlardı
“Darbe haberi Washington’a ulaştığında birilerinin ‘Bizim çocuklar başardı’ demesi, 12 Eylül’ün gerisindeki karanlık yüzü ifade ediyordu. Hiç şüphe yok ki 15 Temmuz gecesi birileri yine aynı mekânlarda ‘Bizim çocuklar yine başardı’ demek için bekliyordu.”
“12 Eylül’ün Yunanistan’ın NATO’ya ve Avrupa Birliği’ne tam üyeliğinin yolunu karşılıksız açan kararlarının uluslararası etkilerini, Doğu Akdeniz’de ve Ege’de bugün hâlâ tüm ağırlığıyla yaşıyoruz. Bunlar 12 Eylül projesinin ülkemize maliyetlerinden sadece bazılarıdır. Daha da ötesine geçerek söylüyorum; son dönemde sıkça gündeme getirilen pek çok sancılı meselenin kökünde yine 12 Eylül’de tohumları atılan sosyal çarpıklıklar ve sapkınlıklar vardır. Gençlerimizin tarihleriyle, kültürleriyle, siyasi ve sosyal meselelerle ilgilenmektense sapkın hayat biçimlerine, ahlaksızlığa, lümpenliğe teşvik edilmesi 12 Eylül’ün ülkemize bıraktığı kötü mirastan birisidir”
“Solu tasfiye edip PKK’nın önündeki engelleri kaldırdılar”
“Türkiye’yi 12 Eylül darbesine hazırlayan karanlık odak, hiç şüphesiz darbe sonrasının planlamasını da yapmıştır. Darbecilerin bir sağdan, bir soldan diyerek idam sehpasına çıkardığı gençlerin temsil ettiği dinamik toplumsal fikri yapı yerine ülkemizin hâlâ çözmeye ulaştığı sorunların tohumları atıldı. Askeri rejimin sol grupları sert bir şekilde tasfiye etmesinin amacının yıllarca ülkemizin başına bela olan PKK’nın gelişip büyümesinin önündeki engelleri kaldırmak olduğu anlaşılıyor. Yine askeri rejimin bu ülkenin milli ve yerli tüm unsurlarının birikimlerini yok etme gayretinin de FETÖ’nün önünü açmak için olduğunu bugün daha iyi görebiliyoruz.”
“PKK eliyle oluşturulan güvenlik kaygısı uzun bir süre siyasi ve sosyal çatlakları genişletmenin zemini, topyekûn sistemi bloke etmenin gerekçesi olarak kullanıldı.”
Kitap yakmak sıradan kitap düşmanlığı değildi
“Sahneye konulan senaryoyu somutlaştırmak bakımından vereceğim örneğim çok daha açıklayıcı olacaktır. Anadolu’nun küçük bir ilindeki Milli Türk Talebe Şubesi 12 eylül darbecileri tarafından kapatılıyor. Şube binası önce camları kırılarak, içindeki mobilyalar yakılarak tahrip ediliyor. Yılların birikimi olan fikir kitapları ve dergiler de sobada yakılarak ortadan kaldırılıyor. Yerli ve millî zihin yapısına sahip nesillerin yetişmesine katkı sağlamış nice eserler bilinçli bir şekilde ateşe atılıp imha ediliyor. Bu kitaplar ve dergileri yanmaktan kurtarmak isteyenler ise derhâl gözaltına alınıp hapse atılıyor. Bu sıradan bir kitap düşmanlığı veya vandallık eylemi değildir. Amaç milletimizin değerlerini oluşturan ve nesilden nesle aktarılan hafızanın, birikimin bilincin, maddi alt yapısını tümüyle yok etmektir. Nitekim ülkemizin fikir hayatı 12 Eylül darbesinden sonra hiçbir zaman eskisi kadar canlı olamadı. Bunun yerine gençlerin zihinlerinin neredeyse tamamı tercümeye dayalı ideolojik akımların istilasına maruz bırakıldı. “
Bayar’ın torunu da konuşmacı
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin de konuşma yaptığı sempozyumda ardından oturumlara geçildi. Prof. Dr. Erhan Afyoncu’nun moderatörlüğünde yapılan “Türkiye’nin Demokrasi Tarihi ve Darbeler” başlıklı ilk oturumda, Prof. Dr. Naci Bostancı, Prof. Dr. Haluk Alkan ve Prof. Dr. Ruhi Ersoy, Prof. Dr. Burhanettin Duran’ın moderatörlüğünde düzenlenen “Türkiye’de Darbe Dönemi Yargılamaları ve Demokrasiye Etkileri” başlıklı ikinci oturumda Yassıada’da yargılanmış eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın torunu Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali, Prof. Dr. Mahmut Koca, Av. Dr. Hüseyin Aydın ve Dr. Oğuzhan Bilgin konuştu.
Sempozyum, Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda yapılan ilk program olma özelliği taşıyor.