Yeni ABD yönetiminde yer alacak kişilerin Türkiye-ABD ilişkileri açısından isim isim tahlili, Türk dış politikasında halihazırdaki en sorunlu alanın ABD ile ilişkiler olması bakımından önemli. O alanda da en önemli sorun S-400 krizi. ABD, Rusya’dan alınan füzeler nedeniyle Türkiye’ye yaptırımlar uyguluyor. Önce Türkiye’nin de üreticilerinden olduğu F-35 programından dışlanması ve şimdiye dek -parası da ödenen- 8 uçağa el konulması, sonra da Savunma Sanayii Başkanlığına yönelik yaptırımlar. Bunlara ek olarak Suriye’de PKK/YPG konusu, Fethullah Gülen’in ABD’deki ikameti ve Halkbank davası gibi ciddi konular var arada. Seçilmiş ABD Başkanı Joe Biden, geçtiğimiz hafta gidici Başkan Donald Trump’ın kışkırttığı Kongre baskını ve sivil darbe iddiaları gölgesinde, 20 Ocak’ta Beyaz Saray’da görevine başlayacak.
Biden bunun ABD’de Trump’ın hasar verdiği “kurumsal devletin” yeniden inşası sürecinin başlangıcı olacağını söylüyor. Türkiye bakımından bu durum kısa vadede, örneğin 2021’in ilk yarısında ciddi sorunlara neden olabilir.
Kurumlar arası mı, liderler arası mı?
Çünkü Trump gibi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da kurumlar arası ilişkiler yerine liderler arası ilişkilere inanıyordu. Benzeri bir ilişkinin Biden ile kurulması zor görünüyor. Biden, diğer liderler gibi Erdoğan’ı da kurumlar arası ilişkiye yönlendirmek isteyecek. Yani Dışişleri Dışişleriyle, Savunma Savunmayla, istihbarat istihbaratla. Oysa Erdoğan hâlâ bütün yolların kendisinden geçmesini isteyecek, muhtemelen mikro-yönetim modelinde ısrar edecek. Bunun son örneğini Libya açıklarında AB gemilerince aranan Türk yük gemisinde gördük. Beş saat Erdoğan’dan talimat alınamayınca ne Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ne Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, ne de Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay inisiyatif kullanabilmiş; gemi aramaya maruz kalmıştı.
O nedenle bu konu aslında Biden yönetiminde Erdoğan’ın ilk karşısına çıkacak sorun olacak. Erdoğan ister istemez, yönetim ekibine bir miktar yetki aktarımı yapmak durumunda kalabilir.
Bu nedenle Biden yönetimindeki kilit mesai arkadaşlarını, Türkiye ve Türkiye’nin yer aldığı coğrafya bakımından ilgilerini, isim isim incelemekte yarar var.
Başkan Joseph Biden
Biden 1972’de daha 29 yaşındayken senatör seçilmiş, ABD siyasetinin yarım asırlık, en kıdemli isimlerinden. İrlandalı ve Fransız kökenleri olan, dar gelirli bir göçmen aileye doğmuş. Kennedy’den sonra ikinci Katolik ABD Başkanı. Yönetim kademelerinde şimdiye dek görülmemiş oranda kadına yer veriyor. Hindistan göçmeni bir anne ile Jamaika göçmeni bir babanın çocuğu Kamala Harris, ilk kadın başkan yardımcısı oldu; aynı zamanda ilk siyah başkan yardımcısı.
Biden ABD’nin Türkiye’ye 1975’te askeri ambargo ilan etmesine yol açan teklifi imzalayan dört senatörden biri. Senato Dış İlişkiler Komitesi üyesi sıfatıyla 1980 Nisan ayında Ankara’ya gelip sadece siyasilerle değil, askerlerle de görüşmüş. Demirel’den koparmak istediği, Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönüş onayını, 12 Eylül darbesiyle yönetime el koyan askerler vermiş.
2009-2017 arasında Obama’nın Başkan Yardımcısı. 2011’de Erdoğan ameliyat geçirip birkaç gün ortada görünmeyince, adeta gelip gözüyle görmek için Üsküdar’daki evinde ziyaret etmiş. 2013’de ABD’nin Suriye siyasetini değiştirmesinde payı var. Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’taki hamlelerine karşı çıkıyor.
Dışişleri Bakanı Antony Blinken
Blinken, Clinton yönetiminden itibaren bütün Demokratik Parti yönetimlerinde giderek yükselen kilit roller üstlenmiş. Nazilerin Yahudi soykırımında mensuplarını kaybetmiş Macar göçmeni bir ailenin çocuğu. Harvard’da siyaset okumuş, bitirme tezi ABD-Avrupa ilişkileri. Obama yönetiminde, Başkanın strateji planlama ekibi üyesi (2009-2010) ve Başkan Yardımcısı Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı (2010-2013) olarak görüyoruz. Bu dönemde El Kaide lideri Usame bin Ladin’in öldürülmesi operasyonunun siyasi planlamasında bulunmuş.
ABD’nin Suriye siyasetinin (2013) mimarı olarak biliniyor. 2013-2015’te Ulusal Güvenlik Danışman yardımcılığına, 2015-2017 arası Dışişleri Bakan Yardımcılığına yükselmiş. Bu, Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin, Suriye nedeniyle bozulduğu dönem. IŞİD’e karşı YPG’nin silahlandırılması ama Suriye dışında Türkiye’ye PKK mücadelesinde katkının artırılması siyasetini savunmuş. 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişimini kınamış, sonra da toplu tutuklama ve işten çıkarmaları. Myanmar’da Roghinya Müslümanlarına baskıya da karşı çıkmış. Muhalifi olduğu Trump yönetiminin İsrail siyasetini desteklemiş; “F-35 o bölgede sadece İsrail’e verilmeli” demiş. Erdoğan’ın Kıbrıs’ta iki devletli çözüm önerisine karşı çıkıyor.
Savunma Bakanı Lloyd Austin
Emekli orgeneral. 2003’te ABD’nin Irak’ı işgali sırasında tümen komutanlarındandı. 2003-2005’te Afganistan’daki Amerikan birliklerinin komutanı oldu. Türk askerleriyle birlikte çalıştı. 2010’da Irak’taki ABD birliklerinin komutanlığını (2003’teki Çuval Hadisesinden tanıdığımız) Ray Odierno’dan devraldı.
2013’te ABD’nin Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Güney Batı Asya’yı, yani Müslüman coğrafyasını kapsayan görev alanı olan Merkez Komutanlığı’nın (CENTCOM) başına getirildi. 2013’te IŞİD’in doğuşu, 2014’te Suriye’de Rakka ve Irak’ta Musul’u ele geçirmesi, aynı yıl Kobani kuşatması ve Erdoğan’ın Obama ile yollarının ayrılması, PKK/YPG’nin IŞİD’e karşı kara gücü olarak eğitilip donatılması, onun dönemindeydi.
Özetle, planlamasını ABD’nin müstakbel Dışişleri Bakanı Blinken’ın yaptığı ve Ankara’yı ters köşeye düşüren Suriye politikasının uygulayıcısı, ABD’nin müstakbel Savunma Bakanı Austin olmuştu.
Orta Doğu ve Kuzey Afrika temsilcisi Brett McGurk
Bush, Obama ve Trump dönemlerinin üçünde de güvenlik konularında çalışan bir diplomat. Biden ile dört bakanın yönetiminde çalışan nadir bürokratlardan olacak.
Ne McGurk Ankara’yı seviyor, ne de Ankara McGurk’ü; PKK/YPG’nin hâmisi olarak görülüyor. Obama döneminde 2015’te atandığı IŞİD’le Mücadele Koordinatörlüğünü, Trump döneminde, 2019’da istifaya zorlanmasına dek sürdürmüştü. Bu sürede Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Hamas’a destek olmakla, hattâ IŞİD’in (2019’da öldürülen) lideri Ebu Bekir el Bağdadi’yi korumakla suçlamıştı. Türkiye’deki olumsuz algısına karşı, ABD yönetim çevrelerinde IŞİD’in işini bitiren ama Trump’ın gadrine uğramış bir uzman olarak görülüyor.
Bu göreve atanması Irak ve Suriye’deki Kürtler arasında heyecanla karşılandı. Diğer yandan McGurk’ün dosyası artık sadece IŞİD ve Kürtler olmayacak. Suriye’deki Rusya varlığından İsrail’e, Filistin sorununa ve Mısır’a, Türkiye’nin varlık gösterdiği Libya’ya dek geniş bir alan onun sorumluluğunda olacak. O çerçevede, yeni emekliye ayrılan Jim Jeffrey’nin yerine Suriye Özel Temsilciliğine kimin atanacağı da önem taşıyor.
Murat Yetkin’in yazısının tümü için