2010 yılı sonunda Arap dünyasına domino etkisiyle yayılan isyan dalgası Tunus’ta başlamıştı. 23 yıldır ülkeyi yöneten Devlet Başkanı Zeynel Abidin Bin Ali’nin protestolar başladıktan bir ay sonra ülkeyi terk etmesiyle gerçekleşen “devrim”, Tunus tarihinde o zamana kadarki belki de en önemli kırılmaydı. 2011 sonrasında başlayan geçiş süreciyle yeni ve demokratik bir anayasayı hayata geçirmeyi başaran Tunus, sonrasında gerçekleştirdiği genel seçimlerle iktidarın barışçıl devrine sahne oldu. İşsizlik, yozlaşma ve sosyal adaletsizlik gibi Tunus’ta devrimi başlatan sorunlar hiçbir zaman tam anlamıyla çözülemese de ülkede kurulan yeni anayasal düzen sonucu Tunus, uluslararası kriterlere göre uzun bir süre demokratik ve özgür bir ülke olarak değerlendirildi. 2019’da yapılan seçimlerin ikinci turunda yüzde 72 oyla cumhurbaşkanı seçilen Kays Said’in 25 Temmuz 2021’de aldığı kararların ardından başlayan süreç Tunus’ta yeni bir döneme işaret ederken, “Arap Baharı’nın tek başarılı örneği” olarak ele alınan ülkede 2011 devrimi sonrası başlayan demokratik dönemin sonuna gelindiğinden endişe ediliyor.
Bu dosyada Tunus’ta 2011’den bu yana meydana gelen gelişmelerden hareketle, ülkenin bugüne nasıl geldiğini irdeliyoruz.
21. yüzyılın ilk çeyreğine damgasını vuran ve “Arap Baharı” olarak adlandırılan isyan dalgası, Aralık 2010’da Tunus’ta başlamıştı. Meyve-sebze satıcısı işsiz bir üniversite mezunu olan Muhammed Buazizi’nin, polisin satış arabasına el koyması sonucu kendini ateşe vermesiyle ülke çapında başlayan protestoların başlıca sebepleri işsizlik, enflasyon, yozlaşma, ifade özgürlüğü ve genel anlamda kötü yaşam koşullarıydı. Protestolar sonucunda 1987’den beri ülkeyi yöneten Devlet Başkanı Zeynel Abidin Bin Ali, Ocak 2011’de ülkeyi terk etmişti.
28 Aralık 2010’da Devlet Başkanı Bin Ali’nin Buazizi’yi hastanede ziyareti
2011 yılının ekim ayında ülkenin yeni anayasasının yapılması ve geçiş dönemi hükümetinin belirlenmesi için yapılan seçimlerde, Bin Ali döneminde yasaklı Raşid Gannuşi liderliğindeki siyasal İslamcı Ennahda birinci olarak 217 sandalyeli kurucu mecliste 89 sandalye kazandı. Seçimden önce “Tek başımıza iktidar olacak kadar sandalye kazansak dahi koalisyon yapacağız” diyen Gannuşi, partisi Ennahda meclis çoğunluğunu elde edemediği için laiklik yanlısı iki siyasi partiyle koalisyon kurdu. Ennahda liderliğindeki hükümetin kurulmasının ardından Bin Ali rejiminin muhaliflerinden insan hakları aktivisti Munsif Merzuki cumhurbaşkanlığına seçildi.
Ennahda lideri Raşid Gannuşi ile Cumhurbaşkanı Merzuki
Devrimden sonra yeni anayasa
Yeni anayasa yapım sürecinin en zorlu anları ülkedeki kadim seküler-İslamcı fay hattını hareket geçiren birtakım tartışmalı konuların ele alındığı zamanlar oldu. Ülkenin resmi dininin İslam olduğu, Tunus’un kuruluşundan beri anayasada yer alıyordu. Ülkedeki seküler kesimler bunu çok sorun etmeseler de meclis çoğunluğunun İslamcı bir partide olması bir güven sorunu yaratıyordu.
Ennahda partisinin bazı öne çıkan figürlerinin, anayasada Tunus hukukunun kaynaklarından biri olarak şeriatın yer alacağını söylemeleri ise ülkede gergin ve kutuplaşmış bir siyasi ortam yaratmıştı. En sonunda Ennahda, böyle bir maddeyi anayasaya koymak gibi bir planlarının olmadığını ve Tunus’un laik yapısının korunacağını açıkladı ve tartışma biraz olsun azaldı. Ancak ülkede sol ve seküler kesimden ileri gelen iki politikacı Şükrü Belaid ve Muhammed Brahmi’nin birbirine yakın zamanlarda suikaste uğrayıp öldürülmesi, gergin siyasi iklimi yeniden körükledi. Ülkenin seküler kesimleri Ennahda’ya büyük bir şüpheyle bakıyor, Ennahda ise kendisine destek veren kitleleri temsil etme iddiasıyla çok büyük geri adımlar atmak istemiyordu. En sonunda krizi daha fazla tırmandırmamak amacıyla Ennahda liderliğindeki hükümet istifa etti ve bir teknokratlar hükümeti kuruldu.
Şükrü Belaid ve Muhammed Brahmi
Yeni hükümetin kurulmasının ardından anayasa yapım sürecinin sekteye uğramaması için Tunus’un önde gelen dört sendikasının katılımıyla farklı siyasi partiler ve temsil ettikleri toplumsal kesimler arasında bir diyalog başlatılması amacıyla “Tunus Ulusal Diyalog Dörtlüsü” kuruldu. Dörtlünün çalışmaları sonucu süreç sekteye uğramadı ve 2014 yılının başında anayasa taslağı hazır hale getirildi. Kurucu mecliste 200 oyla kabul edilen taslak, Cumhurbaşkanı Merzuki tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi. Hassas geçiş döneminde ulusal diyaloğu sürdürerek anayasa yapım sürecinin sekteye girmeden sonlanmasına olan katkılarından ötürü Tunus Ulusal Diyalog Dörtlüsü 2015 yılında Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldü.
Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen Tunus Ulusal Diyalog Dörtlüsü
Beci Kaid Essebsi: Demokratik anayasaya göre göreve gelen cumhurbaşkanı
Tunus’ta 2014 Anayasası’nın kabulü sonrası yapılan seçimlerde Beci Kaid Essebsi liderliğindeki laiklik yanlısı “Nida Tunus” adlı parti birinci olarak Ennahda’yı geride bıraktı. Seçimler sonrası Nida Tunus, Ennahda ile bir koalisyon hükümeti kuruldu ve Essebsi cumhurbaşkanı seçildi.
Tunus’un yeni anayasasına göre göreve gelen ilk Cumhurbaşkanı Beci Kaid Essebsi
Essebsi’nin cumhurbaşkanlığı yılları, Tunus’u devrime götüren birçok sorunun aslında çözülmediği algısının Tunus toplumunda oldukça güçlendiği bir dönem oldu. Ekonomik kriz, işsizlik ve enflasyonun bir türlü çözülememesi partiler arası uzlaşmanın “demokratik” olarak değerlendirilmesine rağmen yozlaşmayı çözmekte yetersiz olduğu düşüncesini öne çıkardı. Essebsi’nin cumhurbaşkanlığı döneminde Tunuslu kadınların gayrimüslimlerle evlenmesine izin verilmesi ve erkeklerle aynı miras haklarına sahip olması gibi adımlar atıldı.
Kasım 2019’da Tunus’ta yapılacak bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçiminde yeniden aday olmayacağını açıklayan Essebsi, 21 Haziran 2019’da “açıklanmayan rahatsızlığı” nedeniyle hastaneye kaldırıldı. 24 Temmuz’da tekrar hastaneye kaldırılan Essebsi 25 Temmuz 2019’da 92 yaşında vefat etti.
Cumhurbaşkanı Essebsi’nin cenazesi
Kays Said dönemi
Essebsi’nin ardından Ekim 2019’da yapılan seçimlerle siyasetin dışından gelen anayasa hukuku uzmanı Kays Said seçimlerin ikinci turunda yüzde 70’i aşan oyla cumhurbaşkanı seçildi.
Tunus, koronavirüs salgının hüküm sürdüğü 2020 yılında yüzde 9 küçüldü. Ülke ekonomisinin çok büyük oranda turizme bağlı olması, Tunus’un salgın sırasında ekonomik olarak en çok küçülen ülkelerden biri olmasına yol açtı. 25 Temmuz 2021’de ülkede artan yolsuzluk ve artan koronavirüs vakaları sonrası başlayan gösterileri takiben Cumhurbaşkanı Said, parlamentoyu askıya alarak başbakan dahil tüm parlamento üyelerinin dokunulmazlığını kaldırdı. Ennahda lideri Gannuşi, Said’in bu adımını bir darbe olarak nitelendirdi.
2019’da Cumhurbaşkanı seçilen Kays Said yemin ederken
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, hükümeti kurmak için jeoloji profesörü Necla Buden’i görevlendirdi. Bir kadının başbakanlık makamına getirilmesini “tarihi bir olay” diye değerlendiren Said, atamayı “Tunus için bir onur ve Tunuslu kadınlara saygı” olarak nitelendirdi. Said, Temmuz ayında başladığı olağanüstü dönemi, kendisini eleştirenleri tutuklatarak devam ettirdi. Said, eylül ayından itibaren anayasada değişiklikler yapılabileceğinin sinyallerini vermeye başladı.
Tunus’un ilk kadın başbakanı Jeoloji Profesörü Necla Buden
Yeni anayasaya giden yol
Cumhurbaşkanı Said, Aralık 2021’de yaptığı açıklamada ülkenin 25 Temmuz 2022’de hükümet sistemi değişikliği için anayasa referandumuna, 17 Aralık 2022’de ise erken genel seçime gideceğini duyurdu. Bu arada muhalif siyasetçi ve gazetecilere karşı sert tedbirler almayı sürdüren Said, Ennahda lideri Raşid Gannuşi’ye yurtdışına çıkış yasağı getirdi. Aynı zamanda Yüksek Mahkeme üyeleri de Said tarafından görevden alınırken, eski Cumhurbaşkanı Merzuki de 2019’da yapılan seçimlerde “seçim kurallarını ihlal”den suçlanmıştı. Tüm bunlar devrim sonrası demokrasi konusunda önemli adımlar atan Tunus’ta bir “tek aday rejimi” kurulduğuna yönelik kanaatleri perçinledi.
Said, yayımladığı bir kararnameyle anayasa değişikliklerini hazırlayacak komisyon üyelerinin tamamının kendisi tarafından atanacağını ve taslağın nihai şekli üzerinde kendisinin sınırsız yetkisi olacağını açıklamıştı. Said tarafından atanan hukukçu Sadık Belaid geçtiğimiz ayın sonunda aşırılığa ve İslamcı partilere karşı koymak için anayasadan İslami atıfların kaldıracağını açıkladı.
Cumhurbaşkanı Said ile Sadık Belaid
Koronavirüs salgını Tunus’un gerek devrime yol açan gerekse devrimden sonra da devam eden sosyo-ekonomik problemlerinin tam anlamıyla kristalleştiği bir döneme sahne oldu. Ülke ekonomisinin büyük ölçüde bağlı olduğu turizmin tüm dünyada durması, Tunus’u dünyanın birçok ülkesinden çok daha olumsuz etkiledi.
Devrimden sonra inşa edilen anayasal sistemin bünyesindeki partilerle birlikte prosedürel olarak demokratik olsa da ülkenin kronik sorunlarının çözümü konusunda oldukça başarısız olması Cumhurbaşkanı Said’in “duruma el koyan” adımının toplumda belli bir destek görmesine yol açtı. Ancak Said’in anayasal düzeni yeniden tesis edecek adımları çok geç açıklaması ve bu arada ülkede demokrasiyi geriletecek adımları bizzat atması Tunus demokrasisi açısından da büyük bir endişeye yol açıyor.
“Tunus’ta demokrasi neden tutmadı?” sorusunu Harward Üniversitesi’nde doktora çalışmalarını tamamlayan Dr. Aytuğ Şaşmaz Medyascope’ta Işın Eliçin’in konuğu olduğu yayında şöyle yanıtlıyor:
“Devrimden bu yana partiler toplumla yeteri derecede bağ kurmak için gerekli yatırımları yapmadılar. Bazı Batı medyasında çıkan oryantalist yaklaşımlardaki gibi olan bitenin Tunus’un Müslüman bir ülke olup olmamasıyla bir ilgisi yok. Partilerin geçmişten gelen kurulu düzeni bir türlü aşamamaları ve örgütlenmeleri konusunda yeterli çabayı göstermemeleri bence en önemli faktör.“
“Toplumun beklentileriyle siyasilerin yapabilecekleri arasında ciddi bir makas oluştu ve Kays Said bu öfkeyi kullandı”
Aynı soruya Indiana Üniversitesi’nde doktora çalışmalarını sürdüren Tunus uzmanı Salih Yasun ise şöyle cevap veriyor:
“Bunun iki temel sebebi var: Anayasal ve sosyo-ekonomik sebepler. Anayasal sebepler arasında 2014 Anayasası’nda cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık arasındaki yetki ve sorumluluklarının muğlak bırakılması var öncelikle. Yine anayasada belirtilen Anayasa Mahkemesi’nin bir türlü kurulamaması da burada önemli bir faktör. Ayrıca seçim yasasının tek bir partinin tüm gücü ele geçirmesini engellemek amacıyla çok partili bir sistemi öngörmesi siyasi istikrasızlığa zemin hazırladı. Nitekim 2018’de de dönemin cumhurbaşkanı ve başbakanı arasında benzer bir kriz yaşanmıştı. Bunlar yasal/anayasal sebepler. Ancak belki de daha önemlisi devrimden sonra beklenen sosyo-ekonomik sıçramanın bir türlü yapılamaması. Bölgesel eşitsizliklerin giderilememesi, işsizliğin ciddi bir sorun olarak devam etmesi, yolsuzluğun daha görünür olması, gençlere yönelik fırsatların sınırlı kalması gibi. Tunus demokrasisi en büyük ilerlemeyi ifade hürriyetinde kat etti ancak diğer alanlardaki ilerlemeler çok sınırlı kaldı. Koronavirüs salgını tüm bunların üstüne gelince toplumda siyasilere karşı ciddi bir öfke oldu. Zaten ne parlamento ne de siyasi partiler düşünüldüğü gibi güçlü kurumlardı. Tunus çok homojen gibi gözükse de aslında çok parçalı ve çoğul bir toplum. Sendikalar, sivil toplum örgütleri, iş insanları hepsinin kendine has ağırlıkları var. Siyasi partiler farklı güç odaklarını bir araya getiremediler ve bu çoğul yapı partileri güçsüz kıldı. Sonuç olarak toplumun beklentileriyle siyasilerin yapabilecekleri arasında ciddi bir makas oluştu ve Kays Said bu öfkeyi kullandı.”
“Ennahda’ya karşı baskılar kısa vadede Bin Ali dönemindeki seviyesine ulaşmayacaktır”
Peki Tunus’ta siyasal İslam’ın kadim temsilcisi Ennahda’ya ne olacak? Kays Said’in 25 Temmuz 2021’deki müdahalesinin ardından tekrar baskıların hedefi olan Ennahda, daha önce Bin Ali ya da Burgiba dönemlerindeki gibi bir baskı dönemine mi girecek? Salih Yasun söyle cevaplıyor:
“Ennahda Tunus’ta halen yaklaşık yüzde 20’lik bir desteğe sahip. Fakat buradaki asıl mesele desteğini alamadığı toplumsal kesimlerin Ennahda’ya büyük bir şüpheyle yaklaşmaları. Yüzde 20’lik destek oranıyla birinci dahi olsanız, toplumun yüzde 80’i sizden bu kadar uzakken onlarla ortak çalışmanız mümkün değil. Ennahda’ya karşı baskılar kısa vadede Bin Ali dönemindeki kadar büyümeyecektir. Ancak uzun dönemli bir bastırma stratejisi uygulanabilir ve bunun sonucunda gerek Ennahda gerekse diğer partiler zeminlerini giderek kaybedebilirler. Kays Said gelecek seçimlerden Ennahda’nın güçlü bir blok olarak çıkmasını istemiyor ve bunun için de elinden geleni yapacaktır. Ancak ne olursa olsun Ennahda özellikle Tunus’un güneyinde önemli bir desteğe sahip. Bu da kısa vadede onu ayakta tutacaktır ancak uzun vadede neler olacağını göreceğiz.”
Ennahda lideri Raşid Gannuşi’nin sanıklarından olduğu duruşmanın sonu
Yeni anayasa taslağı 25 Temmuz’da halkoyuna sunuluyor: “Tunus toplumu İslam ümmetinin bir parçasıdır”
Human Rights Watch’un hazırladığı rehbere göre Cumhurbaşkanı Said’in 25 Temmuz’da halkoyuna sunacağı taslak hükümet sistemini güçlü bir başkanlık sistemine çeviriyor, cumhurbaşkanına sistem içi büyük bir iktidar alanı sağlıyor, parlamentonun yetkilerini büyük ölçüde kısıtlıyor ve yargı bağımsızlığını büyük ölçüde zora sokuyor. Ayrıca taslakta İslam “devletin dini” olmaktan çıkarılsa da Tunus toplumunun İslam ümmetinin bir parçası olduğu ve devletin İslam’ın amaçları doğrultusunda ruhu, onuru, mülkiyeti, dini ve hürriyeti korumak durumunda olduğunu öngören bir madde bulunuyor. Tunus’un çeşitli STK’ları da yeni anayasa taslağının halkoyuna sunulacağı 25 Temmuz öncesi ortak bir metinle endişelerini dile getirdi.
Tunus, 25 Temmuz’da gerçekleşecek referanduma hazırlanırken, bir zamanlar “Arap Baharı’nın tek olumlu örneği” olarak öne çıkan ülkede gerek toplum gerekse uzmanlar demokrasinin geleceğinden oldukça endişeli.