Ana SayfaAltyazıALTYAZI  |  “Hamas propagandası değil, bizzat benim şahitliğim. Gazze’deki yardım dağıtımı Açlık...

ALTYAZI  |  “Hamas propagandası değil, bizzat benim şahitliğim. Gazze’deki yardım dağıtımı Açlık Oyunları filmi gibi”

Gazze’deki yardım dağıtımında 45 gün güvenlik görevlisi olarak çalışan ve şahit oldukları yüzünden istifa eden emekli Amerikalı Yarbay Tony Aguilar anlatıyor: “Filistinlilerin yardıma ulaşma şekli, Açlık Oyunları filmini andırıyor. Hayatta kalma mücadelesi. Dağıtım noktalarındaki kalabalığı dağıtmak için ateş ediliyor. Her gün, her dağıtımda, her noktada oldu. İki ayrı olayda, birinde bir erkek birinde bir kadın, kucaklarında ölü çocuklarını taşıyordu. İki ayrı olayda, birinde bir erkek birinde bir kadın, kucaklarında ölü çocuklarını taşıyordu.”

Gazze’deki yardım dağıtımını sırasında Gazze İnsani Yardım Vakfı’na bağlı güvenlik görevlisi olarak 45 gün çalışan ve şahit oldukları yüzünden istifa eden emekli Amerikalı Yarbay Tony Aguilar, tanıklıklarını anlattı:

“Dağıtım noktalarındaki kalabalığı dağıtma yöntemi ise insanlara ateş etmek”

“Bu hikâyeyi anlatmak ve ortaya çıkmak istememin sebebi siyasi değil. Sorun, yardımın dağıtılma şekli. Yardımın dağıtımı, Amerikan değerleriyle bağdaşır bir şekilde yapılmıyor.

Benim adım Tony Aguilar. Amerika Birleşik Devletleri Ordusu’nda görev yapmış emekli bir Yeşil Bereli Yarbayım. 25 yıl süren kariyerim boyunca Irak ve Afganistan’da muharebe görevlerinde ve birçok farklı operasyonel görevlendirmede bulundum. İsrail’de kaldığım 45 gün boyunca Gazze’de ciddi bir süre geçirdim. UG Solutions adlı şirketin, Gazze İnsani Yardım Vakfı’na bağlı güvenlik biriminin kontratı altında çalışıyordum. Bu işi asil bir amaç olarak gördüm. Gazze halkına yiyecek ulaştırmak iyi bir görev diye düşündüm. Bu yüzden kabul ettim ve göreve gittim.

IDF (İsrail Savunma Kuvvetleri) bize, yani SRS ve UG’ye, hangi noktalardan yardım dağıtacağımızı, ne zaman dağıtacağımızı, ne kadar dağıtacağımızı, alanda ne kadar süre kalacağımızı, hangi tür yardımı vereceğimizi söyledi. Yardımın her aşamasını IDF yönetti ve kontrol etti.

İlk günden itibaren 1 Numaralı Dağıtım Noktası’nda tam bir kaos ve kargaşa hakimdi. Filistinlilerin yardıma ulaşma şekli, Açlık Oyunları filmini andırıyor. Hayatta kalma mücadelesi. Kim daha hızlı koşarsa, kim daha erken varırsa yardım alıyor. Bu yüzden çoğu zaman yardım alamayanlar çocuklar, kadınlar ve engelliler oluyor.

Dağıtım noktalarındaki kalabalığı dağıtma yöntemi ise insanlara ateş etmek, biber gazı ve göz yaşartıcı gaz sıkmak, onlara kauçuk mermi atmak şeklinde. Bu sadece bir ya da iki kere olan bir şey değil. Her gün, her dağıtımda, her noktada oldu. Abartmıyorum. Bu Hamas propagandası değil, Gazze Sağlık Bakanlığı’nın söylediği bir şey değil. Benim gördüğüm şey.

29 Mayıs’ta, 4 Numaralı Dağıtım Noktası’nda, bir sözleşmeli görevli kendi silahıyla kalabalığa ateş açtı. Ayaklarının dibine, kafalarının üzerinden ve doğrudan kalabalığın içine ateş etti. Bunu yaparken yaptığı şeyin eğlencesini çıkardı ve ‘Vuhuu!’ diye bağırdı. Yanımda duran başka bir görevli ‘Sanırım birini vurdun’ dedi. Ateş eden görevli ise ‘Aynen öyle, dostum’ diye karşılık verdi. Ben videoya çektim. Oradaydım, gördüm. Ateş edenin ‘Sanırım birini vurdun’ diye bahsettiği kişi, yere düşüp bir daha kalkmayan bir Filistinliydi. Benim tahminime göre o kişi öldü.

2 Haziran’da, güneydeki Refah’ta bulunan 1 Numaralı Dağıtım Noktası’nda, bir UG sözleşmelisi kalabalığın içine bir ses bombası attı. Ses bombasının metal parçası bir Filistinli kadının kafasına çarptı, kadın anında yere yığıldı, hareketsiz kaldı. Alanın liderliği talimat vererek kadının bir eşek arabasına yüklenip oradan uzaklaştırılmasını sağladı. Kadın ölmüştü. Bu olay o noktada yaşandı.

28 Mayıs’ta UGS ve Safe Reach Solutions liderliğine 3 Numaralı Dağıtım Noktası’yla ilgili bir rapor sunduk. ‘Bu alan tehlikeli, önlem alınmazsa insanlar ölecek’ dedik. Ancak hiçbir değişiklik yapılmadı. Ve 16 Temmuz’da 20 kişi öldü. Çarşamba sabahı Han Yunus’taki gıda dağıtım alanında 20 Filistinli hayatını kaybetti. İnsanlar, yani insan canları, çiğnenerek öldü. Bu, bizim önleyebileceğimiz bir ölümdü. O ölümler bizim üzerimizdedir Amerikalılar olarak. Biz de bu işe ortak olduk.

Görev aldığım onlarca dağıtımda, hiçbir zaman tehdit hissetmedim, tehdit görmedim, bir silah görmedim. Tek gördüğümüz ateş, zaman zaman IDF’in bulunduğumuz konumlara açtığı ateşti.

Refah şehri tamamen yerle bir edilmiş durumda. Dağıtım alanlarının çevresinde sivil nüfus yok. İnsanlar 8 ila 12 kilometreyi tek yön yürüyerek geliyor. Araçları yok. Çoğunun ayakkabısı bile yok. Kötü kıyafetli, açlar, susuzlar. Yardım malzemeleri arasında su yok. Ve oraya varabilmek için aktif bir savaş alanının içinden yürümek zorundalar.

İki ayrı olayda, birinde bir erkek birinde bir kadın, kucaklarında ölü çocuklarını taşıyordu. Bu çocuklar silahla vurularak ya da hastalıkla değil, açlıktan ölmüştü. Bunu kendi gözlerimle gördüm. Gazze’de bizzat şahit oldum.

Amerikalılar, açlıktan kıvranan bir halka yiyecek verilecekse, bu yiyeceği savaş alanının ortasına koyup, oraya yürümelerini sağlayıp, sonra onlara ateş açıp biber gazı ve ses bombası atmazlar. Bu Amerikan tarzı değil. Bu, Amerikan değerleriyle bağdaşmaz.

25 yıl boyunca hizmet ettikten sonra üniformamı çıkardım ama yeminimi bırakmadım. Benim yeminim Anayasa’ya ve bu ülkenin değerlerine. Ne bir başkana, ne bir kongreye, ne bir şirkete, sadece bu ülkeye. Ve bence çoğu Amerikalı da böyle düşünür.

Mevcut dağıtım şekli Gazze halkını doyurmuyor. Aslında, o kadar az yardım sağlanıyor ki, onları açlığa mahkûm ediyoruz. Şu anki sistem işe yaramıyor. Benim görevim, Amerikan halkının bunu bilmesini sağlamak. Çünkü bunun parası bizim vergilerimizden gidiyor.

14 Mayıs’ta işe alındım ve 21 Ağustos’a kadar sürecek bir kontrat imzaladım. 14 Haziran’a geldiğimizde artık rastgele ateş açıldığını, uygunsuz güç kullanıldığını, liderliğin görevini ihmal ettiğini defalarca görmüştüm. Her durumu liderliğe rapor ettim, çözüm önerileri sundum. Bu işin başarılı olması için elimden geleni yaptım. Ama liderlik hiçbir şey yapmayınca benim için kırmızı çizgi aşıldı. Ahlaki sınırım aşılmış oldu. Görevi bıraktım. Sözleşmemi feshettim ve eve döndüm.”

- Advertisment -