Yiğiter Uluğ
Spor Sergi, Abdi İpekçi ve çalınan geçmişimiz
Ardından bir haber daha aldık… Tatsız… Bu işleri iyi bilenler, ölçmüşler, biçmişler, hesaplamışlar ve sonunda “Buraya tamamen sportif tesis yapmak doğru değil. Bu bölgede ticari alanlar yaratmak lazım. Hem milletçe birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz, ekonomimizin dış güçler tarafından çökertilmeye çalışıldığı şu günlerde paraya daha çok ihtiyacımız var” buyurmuşlar…
Basketbolun Yeşil Rehberi
Amerika’da profesyonel sporcular, üye oldukları sendikalar ve toplu sözleşme ile elde ettikleri haklar sayesinde, bugün pek çok meslek erbabından daha iyi koşullarda çalışıyor ve emeklilik dönemlerinde sıkıntı çekmeden yaşıyorlar. Onları bu noktaya taşıyan yolculuk, tam 61 yıl önce bir Mart gecesi tatsız bir kazayla başlamıştı…
“Biz çorbanın buzunu kırar da içerdik”
Bugün illerde liseler arası puanlı atletizm yarışmaları halâ yapılıyor mu acaba? Yapılıyorsa kaç okul, kaç sporcu katılıyor? 16-17 yaşına gelmiş gençlere okullarında takımdaşlık ve dayanışma kavramları ne kadar öğretilebiliyor? Yoksa her koyunun kendi bacağından asıldığı bu sistemde, geleceğe dair umutlarının büyük olasılıkla tuzla buz olacağı bir üniversite sınavı duvarına doğru büyük bir hızla koşuyor mu hepsi?
Şampiyon olamadan kazandıran adam
Olağanüstü bir yetenek, çocukluktan başlayarak yıllar boyunca topla haşır neşir olma sevdasına her şeyden vazgeçmeyi gerektiren bir yaşam, talepleri bitmeyen sert bir baba ve tüm bunları birleştirip, basketbol denen oyuna yepyeni boyutlar katmış yaratıcı bir yıldız: Pete Maravich… NBA’in “Pistol” adıyla tanıdığı Maravich, ne yazık ki kariyerini hiç şampiyonluk göremeden noktaladı ve aramızdan çok erken ayrıldı.
En uzun yedi dakika
Bir yandan en yakın telefona ulaşmak için kör karanlıkta sağa sola çarparak koşuyor, bir yandan kafama üşüşen berbat senaryoları kovmaya çalışıyorum. “Ya şimdi biri tribünden atlayıp, sahadaki çocuklardan birine tekme tokat saldırsa? Ya da cebinden bir çakı çıkarıp…” Hayır… Olmaz öyle şey! Olursa kime ne anlatırım?
Gölgeli yıllar
Her biri ayrı bir sorun yumağı olan, şiddete yatkın, iyi eğitim olanaklarını kaçırmış, son seçenek olarak basketboldan medet uman bir avuç genç adamın hikâyesi… Dizinin daha ilk bölümünde, koç, oyuncularına “Tatil bitti artık. Bundan sonra çok sıkı çalışacağız ve her an peşinizde olacağım” diyor, takımdaki en boşboğaz oyuncu da “Beyaz bir gölge gibi yani” diye cevap veriyordu. Böylece 54 hafta sürecek tiryakiliğimizin adı da konmuş oldu: Beyaz Gölge…
Çeyrek yüzyıl önce bir doğum günü partisi
Veda sahnemizde elim onun fırıncı küreğini andıran elinin içinde kaybolurken, kırık bir bakışla birlikte hayatım boyunca unutamayacağım bir cümle dökülüyor dudaklarından: “Bugün benim doğum günüm, biliyor musun?”
Air France İstanbul’da
Fransız basketbolunun 90’lı yıllarda yetiştirdiği yıldızlardan biriydi. ‘Air France’ olarak tanındı, smaçları dergi kapaklarını süsledi. Onu son derece kritik maçlarda bizim takımlarımıza karşı savunmada duvar ören ve hayallerimize limon sıkan adam olarak hatırlayanlar vardır mutlaka… O günler geride kaldı, Alain Digbeu artık bizden biri…
Dört adam, bir efsane (*)
Bir önceki yazımda sizlere 60’lı yılların basketbol efsanesi Wilt Chamberlain’den söz etmiştim. Şimdi sıra, Chamberlain’in en büyük rakibi (hattâ bazılarına göre kâbusu) olan Bill Russell’da. Kolej kariyerinde iki kez üst üste zirveye tırmanan, 1956 Olimpiyat Oyunları’ndan ülkesine altın madalya ile dönen, NBA parkelerinde geçirdiği 13 sezonda 11 şampiyonluk yaşayan Bill Russell’ın kariyeri için bir tek şey söylenebilir: Benzersiz. İşte, o günün dünyasında kayıp gitmesi mümkün olan bu yıldızın elinden tutarak, onu efsane katına ulaştıran dört adamın öyküsü…
Bir kış gecesi, bir dev (*)
Basketbol, doğup büyüdüğü ABD’de yaklaşık yüz yıldır profesyonelce oynanan, oyuncularına, antrenörlerine para kazandıran bir spor dalı. Bu heyecan verici oyun ve onu kuşatan profesyonellik, bugün dünyanın dört bir yanına ihraç edilmiş olsa da, Amerikan Basketbol Ligi NBA yıldızları ve efsaneleriyle zirvede kalmayı sürdürüyor. Bu müthiş ligin tarihindeki unutulmaz hikayelerden biri de Wilt Chamberlain’in bir maçta 100 sayı üreterek, kırılması neredeyse imkansız bir rekora imza atması. Aşağıda, yarım yüz yıldır kayıtlarda sapasağlam duran o rekorun ve o gece yaşananların öyküsünü bulacaksınız. Serbestiyet.com okurlarıyla zaman zaman bu köşede buluşup, spor tarihinin tozlu yapraklarında yitip gitmiş bazı anıları, olayları, insan hikâyelerini sizlere anımsatmaya çalışacağım. Geçmişe yolculuk, ilk bakışta kaçış gibi görünse de, bugünü daha iyi anlayabilmenin en güvenilir yoludur.