Yıldız Ramazanoğlu

Kartepe Mutlu Şehir Zirvesi

Milyonlarca insanın twitter, instagram, youtube ve google’da olduğu bir zamanda, bu iletişim ve bilgi kaynağı kazanımlarından vazgeçmeyi önermek duvara konuşmak gibi olacaktır. Yeni kuşaklarda göçebe yaşayan, kendini bir kimlikle kayıtlamak istemeyip, dünyanın bütün sabahlarına, bütün iletişimlerine açık olmak isteyenler var.

Muazzez hanım

Fatih Camisine çok uzak olan evimde öğle namazını müteakip… diyen haberi aldığımda namaza sadece kırkbeş dakika vardı. İki elin kanda olsa gidersin düsturuyla metro marmaray metro sonra taksi derken caminin avlusuna vardığımda gözlerde yaş vardı. Birlikte nice anılarımız olan, ortak mücadelelerden henüz yazılmamış bir tarih oluşturduğumuz arkadaşlarımı görünce, bir devrin kapanışını hissetmedim değil. Musallada ise yine dört beş cenaze vardı, her nefis illa ki ölümü tadacak.

Çocukların kıyameti

Okulda gülemiyor, herkesten korkuyorlardı diyor öğretmenleri, aylar sonra içlerindeki gülen oyun oynayan çocukları çıkarabilmişler. Mültecilik onların değil bizim yolculuğumuz diyor güzel bir öğretmenimiz, kırmızı kalemle tahtaya yazı yazınca bile irrite olan öğrencilerden bahsediyor. Kabul gördükçe inkişaf ediyor, önceleri zadece hayatta kalmaya çalışırken şimdi doktor astronot olmak istiyorlar.

Deprem ve şehir etiği

Gözümüze bakarak yapılan, önünden geçerken depresyona girdiğimiz yapılardan birkaç örnek; Zeytinburnu sahiline doldurulan korkunç binalar, Bulgurlu’da ölümcül bir yapılanma Emaar ve arkasındaki rezidanslar, Bostancı ve Suadiye’de dönüşüm adı altında dar sokaklara karşılıklı dizilmiş nefes aldırmaz bahçesiz hatta balkonsuz heyulalar, sahil kasaba ve şehirlerindeki yağmalar.

Kısa film büyük imkan

Kadın yönetmenler elbette kadınların gündelik yaşamına eğilecektir. İlk filmi olan Narkisos’ta Tuna Yazıcı, şiddete sanatla cevap vermiş. Babasının şiddetiyle yüzleşemeyen annenin, hiçbir şey olmamış gibi kahvaltı hazırlamasına dayanamayan genç kız, şehrin ıssız yerinde sığınacağı bir mağara edinmiştir.

Boşluk

Sinema çok zor görünse de çok farklı imkanlar da var gerçekten. Kendimizle, gündelik hayatla, başımızdan geçenlerle dalga geçmenin, ağırlıkları biraz da ti’ye alarak hafifletmenin, şiddeti ince bir yolla boşa düşürmenin, ağır ve kasvetli ruhu hafifletmenin de bir yolu sanat.

İrlanda’da din adamları

Din adamları bireysel inisiyatif alarak, nefretin kırılmasında, karşılıklı insani duyguların gelişmesinde silahların bırakılmasında büyük işler başarmışlar. Bir piskopos bunu Nobelli Alman edebiyatçı Henrich Böll’e atıfla şöyle açıkladı; herkes belli statükolara gömülmüşken bazıları cesaretle daha ileri bir adım atar ve ileride ne olduğunu ancak bu şekilde görebiliriz. Onlar böyle davranmasalar “ileride ne olduğunu’ bilemeyiz. Rahiplerin ünlü ressamlardan, büyük İrlanda şairi Yeats’den Alman şairi Goethe’den, önemli ressamlardan atıflar

Şule: İnce zarif şehirli

Şimdiki zamanın bazı genç kadınları nasıl Şule Yüksel’i tanımıyorsa biz de Osmanlı kadınlarının tecrübesinden bihaberdik. Deneyimlerin birbirine eklenmesi çok kıymetli. Daha sonraları kadın meselesi üzerine eğilmeye ve yazmaya başlayınca başta Serpil Çakır’ın Osmanlı Kadın Hareketi başlıklı eseri olmak üzere birçok kitapla buluştuk. Arada kayıp bir kuşak vardı onu da Fatma Barbarosoğlu Cumhuriyetin Dindar Kadınları kitabıyla halkaya ekledi.

Halepli çocuk

Suriye’deki savaşın sonuçlarıyla mülteci meselesi üzerinden karşılaştık ama insana yaşattığı acılara yeterinde aşina değiliz. Doğal afetlerin olmaması için dua ediyoruz da savaşlar kimilerine çok lüzumlu geliyor uzaktan.

Kütüphaneye sığınmak

Kütüphanelere duyulan derin ihtiyaç, “açtığımızda kimse gelmiyor” fikriyle geçiştirilemez. Mesela Üsküdar Belediyesi’nin eski nikah sarayını restore ederek açtığı Sahil Nevmekan’ın aşağı kat kütüphanesinde boş bir yer bulmak imkansız. Günün her saati okuyan çalışan gençlerle dolu.

İstanbul boşaldı mı gerçekten

İkinci gün güya boşalmış İstanbul’un tadını çıkarmaya Üsküdar’a gittim ki, tersine yollarda yürünmüyor. Betonun üstünde bebekleriyle kavrulan insanlara acaba Medine’deki gibi akşamları kapanan o zarif şemsiyelerden mi yapılsa. Hiç duraklamadan vapura binip doğru Beşiktaş’a. Artık tanıyamıyorum şehrin insan profilini. Her milletten her meşrepten insan kızgın güneşin altında küçücük çocuklarla azimle dolaşıyorlar.

Marx’ı sakince ele almak

Marx’ı farklı kılan, hâlâ akıl ve kalplerde yer bulmasını sağlayan durum, onun diğer düşünürlerin aksine sadece olanı yorumlamakla kalmayıp bizzat harekete geçmiş olması. Bir de yeni yaklaşım biçimleriyle güncellenmesi hala tartışılıyor olması.

Yüzü olan Suriyeliler

Anadolu’ya gelen Suriyelilerin, “göçedenlerin yüzde altmışı kalır” teori ve deneyimi gereğince en az iki milyonu burada kalıp yerleşecek bu çok açık. Irkçılığa, yabancı düşmanlığına, bize yapılmasını istemediğimizi başkalarına yapmaya bir an önce son vermeli ve eşit insanca yaşamanın yolları bulunmalı. Meslek sahibi insanlar bir an önce işini icra edebilmeli ki yaşamları normalleşsin.

Anarşist Müslüman kadın

“Genç bir Avrupalı kadın gibi giyinseydim hiçbir şey göremezdim. Dünya bana kendini kapatırdı. Çünkü dışarıdaki yaşam erkekler için yaratılmış gibi, kadınlar için değil. Oysa ben kamusal yaşamın havuzuna dalmayı seviyorum. İnsanlığın etrafımda dalgalanmasını seviyorum. Kalabalığın suyuna karışmayı seviyorum.”

Bizi vurmazlar !

İşgal kuvvetlerine karşı koymak için dışarı çıkan, namlulara karşı yürüyen kadınlara erkeklere ahmaklar sürüler! diyen zavallı adam, demek ki halkı sürü olarak görmelerini, kolayca vurmalarını sağlayan bir tedristen geçirmiş esir aldığı ruhları. Türk askeri ise bizi asla vurmaz! derken vurulan kadınlar, bize nasıl silah çekersiniz, bize namluları neden çeviriyorsunuz diyen yaşlılar şaşkınlık içindeydi. Fakat en doğru soruyu Çengelköy’de bir kadın sormuştu: Kimsiniz siz?

‘Paylaşılan Kutsal Mekanlar’

Batı Şeria’nın en büyük şehri ve kalbi olan El Halil şehrinde. İki din için de ibadet yeri olan mekanı 1967 işgalinden sonra İsrail Atalar Mağarası kültür miras anıtı ilan etti ve ikiye böldü. 2017’de ise UNESCO mekanı Filistin devletine ait olarak tanıdı. Video yılda sadece yirmi gün iki tarafa da öteki tarafı görme imkanı bahşedilen mekandaki hüzün verici el değiştirmeyi ele almış. Filistin’e gittiğimde ne büyük eziyetlerle camiye girebildiğimizi hatırlıyorum.

Uğruna can verilen değerler

ANC iktidar olunca yolsuzluk zincirleri kurulmaya başladı. Yüksek konumdaki insanlar hırslarının peşinden gidenlere çanak tuttu. ANC kimileri tarafından kendini zenginleştirme aracı olarak görülüyor. Eski nesil ölüyor yeni bir ANC yükseliyor. Onların farklı değerleri var. Daha ırkçılar ve zengin olmak istiyorlar. Oy oranımız düştü, ahlaki üstünlüğü kaybettik.

Güney Afrika’nın bitmeyen rüyası

Siyah ve beyazların sokaklarda birbirlerine değmeden dokunmadan kendi gettolarında yaşadıklarını gözlemleme şansımız oldu. Siyahların iktidarında da ayrı okullara gidiliyor, okullar akran, ebeveyn ve öğretmen şiddetiyle dolu. Yıllarca vatandaşlık sağlık ve eğitim hizmetlerinden asgari düzeyde yararlanabilen siyahların birikmiş devasa yoksunlukları nasıl giderilecek. Sosyal politikalara bir ucundan başlandığı söylense de gençleri sosyal medyadan biraz takip edince görünen o ki fazla beklemeye tahammülleri yok.

Muhammed Mursi aynası

"25 Ocak devriminin hedeflerine ulaşması, hakkı ve hukukumuzu korunmanın bedeli olarak canımla sizlerin ve bütün çocuklarımızın hayatını korumak istiyorum. Bizden sonrakilere gelecek erkek evlatlarımızı, kızlarımızı korumak istiyorum. Çocuklarına anlatacaklar. “Sizin ecdadınız adamdılar” diyecekler. Hiçbir zaman haksızlığa boyun eğmeyin. Sakın aldanıp tuzaklara düşmeyin. Haktan ve hukuktan vazgeçmeyin.”

Suriyeliler, Kürtler ve oy hesapları

Bir dilim ekmeğinizi keserim diye tehdit etmek prim yapıyor ve siyasi arenada oy getiriyorsa biz toplum olarak nereye doğru savruluyoruz iyi analiz etmek lazım. Batıda giderek güçlenen “göçmenlerle dayanışma” akımları, insani değerlerin her yerde neşvü nema bulabildiğini gösteriyor. Müslüman bir toplumda ise ırkçılığın, yabancı düşmanlığının siyaseten iş görmesi, bu kadar işe yaraması düşündürücü.

Son Peygamber

Ramazanda yüzlerce perdeden en az biri kalkar, muhasebe, murakabe, müşahade başlar, son günlerin el firak! acısı bu yüzden, bu incelmeyi kaybedecek olmanın korkusundan, her kalp bu korkuyu yaşar. Peki bu hissiyatı diri tutmak, Peygamberimizin ışığıyla iletişimi koparmamak mümkün mü. İslamın bir iddiası var mı, insanlığı sarıp sarmalayacak bir şey vaat ediyor mu, temiz ve hakkaniyetli bir yaşamın lafzını terennüm etmenin ötesine geçmemize nefis izin verecek mi?

Eşref Kolçak anısına

Bir gün babam bizi yazlık sinemaya götürdü. Yerler çakıl taşı, tahta sandalyeler yukarıda gökyüzü ve yıldızlar. Ay lamba gibi tepemizde. Filmin adı Boş Beşik, Fatma Girik, Tugay Toksöz. Orhan Elmas’ın Necati Cumalı’dan uyarlaması, sene 1969. Yaylalarda gezen bir göçer aşiretinin lideri çok sevdiği kadından yıllar sonra evlat sahibi olur, annenin bir anlık gafletinden istifade, beşikteki bebeği kocaman bir kartal alıp kaçar.

Melek Kayıtları

Bir büyü. Bir vird. Bir küfür. Bir dua. Bir numara. Bir okus. Bir pokus yuvarlayacağım. “ Kitaba yazma isteği. Formadan kalan son iki boş sayfaya karalamaya başlıyorum.

Sûfi sinema mümkün mü?

Cennetin Çocukları filmini salonu dolduran Konyalı sanatseverlerle birlikte kimbilir kaçıncı kez izlerken tek bir sahne bile iyi ki bu film çekilmiş dedirtti tekrar. Camideki bir etkinlik için bir çuval ham şekeri kırarak tanelemeye çalışan yoksul babanın, küçük kızı ona çay getirdiğinde şeker istemesi, kızın önünde şekerden bir tepe var sözü üzerine, o bizim değil caminin sen bizim kutumuzu getir demes

Güvercin Hırsızları

Mahmut hiçbir yere varmayan kuş işine kutsal bir amaç bulur; İsmail’in hayallerini gerçekleştirmek, küçük çocuğu mutlu etmek üzere para kazanmak. Total bir kötülük yoktur hayatta. Güvercin çalmak için bir yere girer ama “lütfen dokunmayın onlara çok emek verdim” yazısını görünce montuna doldurduğu güvercinleri geri bırakır.

Özgürlük mümkün mü?

Özgürlük bütün çalkantıların, çatışmaların, kutuplaşmaların tam ortasındaki kavram. Başkalarını mutluluklarından yoksun bırakmaya veya onların mutlu olma çabalarına engel olmaya kalkışmadığımız sürece, kendi iyiliğimizi kendi bildiğimiz yolda arayabilmemiz çok kıymetli.

Adalet, ekmekten önce…

Kadınlara yönelik şiddete gelince; bu ülkenin kadınları şiddetsizlik için çok büyük emekler verdi, duyanlar için çok güçlü sesler çıkardılar, çalışmalar yaptılar. Hâlâ sosyal medya ve toplum baskısı biraz gevşeyince kurşun yağdıran adamlar serbest kalıyor, tutuksuz yargılanıyor. Muhafazakar camianın bazı akil adamları ise “sor ki neden öldürmüş, neden bıçaklamış, neden kolunu kırmış” diye mazeret üretme peşinde.

‘Dünyaya neden geldim?’

Ortada hiçbir konu olmasa bile film, yukarıdan ve içeriden gerçekleşen çekimlerle yoksul mahallelerin ve gündelik yaşantının derinliklerine inilebilmesi yüzünden ilgi çekici. Müreffeh yüksek ve orta sınıfların hiç bilemeyeceği hayatlara dokunabilmesi bakımından çok kıymetli.

Aşk var mı?

Aşkın içinde keşiflerin, tanımanın, dinlemenin, bilmenin sonu yok iması. Tam da kimi çiftlerin birbirinden sıkılma, konuşamama ve usanç haline cevap sanki

Mülteci meselesinde Gaziantep ışığı

Gaziantep Modeli diye anılan çabalarla uyumlu çalışmalar. Bu mültecilerin gideceklerine göre değil çoğunun kalacağı ve burada birlikte yaşayacağımız gerçekliğine göre davranmak ve düşünmek demek.