Manşet

Mesut bir karamsar: Abdülhak Şinasi Hisar

Karamsarlıklarına rağmen nasıl olur da aynı zamanda oldukça mesut bir yazar hissi uyandırır Hisar? Bu soru, aynı zamanda edebiyatın ve sanatın tesellisi denilen şeyin de cevabıdır bir bakıma. Abdülhak Şinasi, son derece mustarip, son derece ciddi, son derece içli ve son derece samimi bir yazardır. Her kelimesi her cümlesine büyük bir içtenlikle bağlıdır. Belki de bu bağlılık, ıstırabın ve faniliğin yegâne tesellisidir. Bütün içtenliği ve derinliğiyle her kime ya da neye bağlılık duyarsak duyalım, bu bizi kendi faniliğimizin üstüne çıkarıcıdır.

Arşivimdeki Türklük!

Arşivimden bulduğum bir kaç belgenin Türkiyelilik tartışmalarında ufuk açıcı olduğunu düşünüyorum. Sebebi şu: Türk mü Türkiyeli mi tartışmaları siyasi düzlemde yapılmadan önce de Türk kelimesi yanısıra Türkiyeli de kullanıyor ve anlaşıldığı kadarıyla da sıradan görülüyordu. Yani bugün yüklenen siyasi mana yüklenmiyordu: İstanbul’a Kostantiniye demek gibi.

Ekümeniklik meselesi

Katoliklik ve Ortodoksluk arasındaki fark nedeniyle, Patrik Papa gibi olamaz. Yani Birinci Bartholomeos'un ekümenliği, El-Ezher rektörünün kendini halife ilan etmeye kalkması gibi bir şey. Bakalım bir gün bu korkuları aşabilecek miyiz?

Starmer: Ruanda’ya sınır dışı planı bitmiştir

İngiltere'de görevi Cuma günü devralan Başbakan Keir Starmer, ayağının tozuyla, bir önceki hükümetin Ruanda'ya sınır dışı planlarının hayata geçirilmeyeceğini açıkladı.
- Advertisement -

Paslı kulaklar ve dinleme rezervleri

Dinlemek, o kabiliyete, donanıma, sabra haiz olmak yaman mesele. Kulaklarımız paslı… Dinleme rezervimiz de kıt, (doğal)gaz misali seçimden seçime bulunuyor, sonra havaya karışıyor. Dinlememenin tarihini araştıramadım. Mesela milâdı var mıdır bilemiyorum. Ama bana eskiden daha çok dinlerdik/dinleyebilirdik gibi geliyor. Ses alıp-ses vermede, konuşmada, söyleşmede yüz yüze, “yakın” iletişimden başka imkânı olmayan insan, karşılıklı dinlemeye de muhtaçtı herhalde.

En Son Çıkanlar