Gazeteci olarak benim ayıbıma sayabilirsiniz: Türkiye İletişim Modeli diye bir modelin varlığından haberdar değildim; ta ki Reuters’in, İletişim Başkanlığı’nın kendisini iktidarın kollarına bırakmış gazete ve televizyonları nasıl denetlediğini incelediği haberine tepki gösterirken Fahrettin Altun’un ‘model’in altını bu defa kalınca çizmesine kadar… Böylece ‘Türkiye Yönetim Modeli (Türk Tipi Başkanlık Sistemi) ve Türkiye Ekonomi Modeli’nden sonra ‘biricik’ karakterde bir modelimizin daha olduğunu anladık. Gerçi üçünde de içerikler pespaye ama ne gam; ‘biz’e has ya!
Serbestiyet Ankara Temsilcisi Hilal Köylü'nün hazırlayıp sunduğu Şimdiden Seçim 2023'e konuk olan HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş: "Akşener Kürtleri incitmeyi bırakın, Kürtleri yerle bir ediyor", "Yürütmenin başı olmaya aday birinin ağzından Kürt meselesi ile ilgili tek bir şey duymadık", "Demirtaş'ın serbest bırakılmasına bile 'İnşallah' demekten imtina eden birine HDP'liler oy vermez", "Bir Türkiye partisi varsa o da biziz", "Artık muhalefete ortak aday için çağrı yapmayacağız, kendi adayımızı çıkartmak da tabii ki masada."
Kraliçe, Türkiyeye üç kez gelmişti. 27 Mayıs darbesinden on ay sonra, 12 Mart muhtırasından yedi ay sonra ve AK Parti kapatma davasından iki ay sonra… Komplo teorisyenlerinin bu dikkat çekici tesadüfü atlaması çok şaşırtıcı. Ama zamanlaması manidar olan Kraliçe’nin Türkiye ziyaretleri değildi, Türkiye’nin zamanlaması manidar olmayan normal bir zamanına denk gelememek de Kraliçe’nin suçu değildi.
Eğer ifade özgürlüğünün toplumda bir ilke olarak geliştiğini görmeyi gerçekten arzuluyorsak, bu hususta Salman Rüşdi gibi yazarların cesareti yeterli olmayacaktır; bu insanların maruz kaldığı yoğun nefretin kaynakları üzerine kafa yoracak kadar cesur olmalıyız. Yapmamız gereken, toplumdaki sınıfsal ve kültürel farklılıkların bu nefretteki rolünü açığa çıkarmak için ifade özgürlüğü ayrıcalığımızı kullanmaktır. Örneğin Rüşdi’ye saldıran 24 yaşındaki şahıs, bir mağazada tezgâhtar olarak çalışıyordu. Sınıfsal ve sosyal statü farklılıkları, birçok nedenle kimsenin duymak istemediği veya hakkında konuşmaya cesaret edemediği tabular haline geldi. Medya, şiddete yönelen insanların yoksul, eğitimsiz ve çaresiz olduğu gerçeği üzerinde kafa yormuyor.
Sedat Edip Bucak sembol bir isim! O, bir “aşiret reisi” denip geçilebilecek bir şahıs değil; o bir “marka” ve bu marka herkese çok şey anlatır, özellikle de Kürtlere. Genel Türkiye kamuoyu Bucak’ı daha ziyade Kasım 1996’da Balıkesir-Susurluk’ta meydana gelen trafik kazası ile tanır. Bucak, devlet merkezli karanlık ilişkilerin göbeğinde yer alır. Kürtler için ise Sedat Bucak ismi, Mehmet Ağar ile özdeşleşen 1990’ları hatırlatır; Kürtlere reva görülen baskıyı ve kendini hukukla bağlı saymayan bir devletin ne kadar zalimleşebileceğini sembolize eder.