Aşırı bireyselliğin Batı toplumlarını gerçek anlamda ‘toplum’ olmaktan alıkoyduğu bu topraklarda sıkça söylenir. Bu ne kadar doğru bilemem; ama doğru ise dahi, bu söylemin görmezden geldiği ve örttüğü bir gerçek, bizi de, ferdiyetlere saygılı müzakereci bir dil değil de kendi doğrusunu mutlaklaştırarak dayatan vesayetçi bir dil geliştiren ‘kollektif kimlik’lere hapsolmuşluğun gerçek anlamda ‘toplum’ olmaktan alıkoyduğu...
“Türkiye, Avrupa’daki İslamofobi ile mücadele ediyormuş gibi davranıyor fakat uygulamada öyle değil. Uygulamada oradaki İslamofobiyi artıracak, buna çanak tutacak söylemler ve politikasızlığa sahibiz. Bu da, orada yaşayan vatandaşlarımızı ve hatta tüm Müslümanları günden günde daha zor durumda bırakıyor.”
İYİ Parti Disiplin Kurulu, Ümit Özdağ’ı “insan hakları, demokrasi ve hukuk devleti gibi en temel ilkeleri yok sayıcı davranış ve eylemlerin içerisinde bulunmak”tan kusurlu bularak ihraç etti.
“İktidarın temsil ettiğini iddia ettiği değerlerle verili gerçekliğin uyuşmazlığının yarattığı çarpıklığın, henüz bu çarpıklığı içselleştirecek denli içtenliğinden uzaklaşmamış olan gençliğin tepkisiyle karşılanması, çok da şaşırtıcı olmamalı. Gençliğin dilindeki değişimin tepkiselliği, giderek yayılan bir bezginlikle de ilgilidir ve şayet gelecek kuşakları kaybetmek istemiyorsak, bir an önce bu yalanlar dünyasından çıkılmaya çalışılmalıdır.”
DEVA Lideri Babacan Erdoğan’ın reform ve yeni dönem mesajları hakkında konuştu: "Bu ifadelerin samimiyet testinden geçmesi lazım. Anayasaya göre Cumhurbaşkanının tarafsızlık yemini var. Bir partili Cumhurbaşkanı nasıl tarafsız olacak? Samimiyet testi genel başkanlıktan ayrılması olabilir. Ama gerçekten genel başkanlıktan ayrılması gerekiyor. Ayrıldım diyerek her şeye karışmaması lazım.”