Almanya’da yapılan erken genel seçimlerde aşırı sağcı bir parti İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ilk kez rekor düzeyde oy olarak mecliste ikinci siyasi güç olmayı başardı. Resmi olmayan ilk sonuçlara göre aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD), Eylül 2021’deki seçimlere kıyasla oyunu 10 puan artırarak seçmenlerin yüzde 20’sinin desteğini aldı. Bu oran, tahminlere göre Federal Meclis’te 149 sandalyeye tekabül ediyor. Ancak AfD’nin ikinci parti olmasına rağmen hükümet ortağı olması beklenmiyor.
Seçimlerin galibi ise bir önceki seçimlere kıyasla oyunu yüzde 4’ün üzerinde artıran ve yüzde 29’a yakın oy alan Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) ile Bavyera eyaletinde örgütlü kardeş partisi Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) ittifakı oldu. Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partileri seçimlerin galibi olsa da aldığı destek tek başına hükümeti kurmaya yetmiyor. Seçim kampanyasında AfD ile koalisyon yapmayacağını ilan eden Birlik partilerinin başbakan adayı Friedrich Merz’in yüzde 5’lik barajı aşarak Federal Meclis’e girmeyi başaran diğer partilerle işbirliği yapması bekleniyor.
Hristiyan Birlik partilerinin geleneksel koalisyon ortağı liberal Hür Demokrat Parti (FDP) oyların sadece yüzde 4,7’sini aldı ve bir önceki seçime kıyasla yüzde 6’nın üzerinde oy kaybederek barajın altında kaldı. Sosyal Demokrat Parti (SPD) ve Yeşiller’le birlikte yer aldığı üçlü koalisyon hükümetinin dağılmasına neden olan FDP lideri Christian Lindner de uğradığı bu hezimetin ardından siyasetten çekileceğini ilan etti.
Bu durumda da muhafazakâr Birlik partileri, sol yelpazedeki partilerle karşı karşıya kalıyor: SPD, Yeşiler ve Sol Parti.
Hristiyan Birlik SPD ve Yeşiller’le koalisyon kurabilir mi?
Hristiyan Birlik partilerinin Sol Parti ile koalisyon yapması pek olasılık dahilinde görünmüyor. Dolayısıyla geriye mevcut hükümette yer alan ve seçimlerde oy kaybeden SPD ve Yeşiller kalıyor. Yeşiller’le koalisyon içinse Merz’in öncelikle ortağı CSU’nun lideri Markus Söder’i ikna etmesi gerekiyor. Söder, aralarındaki ideolojik derin görüş ayrılıklarını gerekçe göstererek Yeşiller ile koalisyona sıcak bakmıyor.
Seçimleri dördüncü sırada tamamlayan Yeşiller bir önceki seçimlere kıyasla yüzde 2’den fazla oy kaybederek yüzde 12,7 oy alabildi.
Seçimlerde yüzde 9’un üzerinde oy kaybına uğrayarak ağır bir yenilgi alan SPD de yüzde 16,3 oy alarak AfD’nin arkasında kaldı. Başbakan Olaf Scholz de partisinin yenilgiye uğradığını kabul ederek sorumluluğu kendisinin üstlendiğini söyledi. Scholz’un siyasi geleceği için nasıl bir karar vereceği şu an bilinmiyor. Ancak partiden koalisyon görüşmeleri için yeşil ışık geldi.
Seçim sonuçlarının açıklanması sonrasında Olaf Scholz ve diğer parti yöneticileri genel merkezde toplananlara konuşuyor.Seçim sonuçlarının açıklanması sonrasında Olaf Scholz ve diğer parti yöneticileri genel merkezde toplananlara konuşuyor.
SPD’li Savunma Bakanı Boris Pistorius, hükümeti kurma görevinin Birlik partilerinin başbakan adayı Friedrich Merz’e verileceğine dikkat çekerek SPD’nin koalisyon müzakerelerine hazır olduğunu dile getirdi. Partisi içinde koalisyon görüşmelerinde öncü rol oynayabileceğini vurgulayan Pistorius, Hristiyan Birlik partilerinin görevinin demokratik partileri bir araya getirmek olduğunu ifade etti.
Yeşiller’den de “SPD ve CDU/CSU’yla koalisyona açığız” açıklaması geldi. “Biz de sorumluluk almaya hazırız” ifadelerini kullanan partinin başbakan adayı Robert Habeck, diğer yandan partisinin kendiliğinden Merz’e koalisyon görüşmeleri yaklaşmayacağını ifade etti. Hükümeti kurma görevinin Merz’de olduğunu kaydeden Habeck, “Şimdi Almanya zor bir hükümet kurma sürecinin eşiğinde. Bu süreç hızlı ve başarılı bir şekilde tamamlanmalı” diye konuştu.
Yeni Federal Meclis’in 630 üyesi olacak. Hükümeti kurmak için gerekli olan çoğunluk ise 316. Resmi olmayan sonuçlara göre CDU/CSU ve SPD koalisyonu için bu yeterli çoğunluğu buluyor.
AfD ana muhalefet görevi düşüyor
Şimdilik koalisyon görüşmelerinin dışında kalacağı görülen AfD, bir hükümet kurulabilirse ana muhalefet olarak siyaset sahnesinde boy gösterecek. Seçim öncesi anketlerin de işaret ettiği gibi oyunu ikiye katlayan AfD, parti tarihinde ilk kez bir başbakan adayı ile seçime katılmıştı. AfD’nin başbakan adayı Alice Weidel de hükümet sorumluluğunu üstlenmeye açık ve Birlik partileri ile görüşmeye hazır olduklarını ifade etti.
Partisinin başarısında önemli bir payı olduğu değerlendirilen Weidel, göç konusunda uzlaşmaz bir çizginin propagandasını yaptı ve göçmenlerin geri gönderilmesine atıfta bulunan “yeniden göç” kavramını kullandı. Ekonomi alanında doktora sahibi olan Weidel, kampanya süresince orta sınıftan biri gibi davranarak kendini Hristiyan Birlik tarafından muhatap alınmadığını düşünen muhafazakâr seçmenlerin savunucusu olarak sundu.
Solda sevinenler ve üzülenler
Seçimlerde kendini “muhafazakâr sol” olarak tanımlayan Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) da aradığını bulamadı. Sol Parti’den ayrılanların kurduğu BSW, ilk sonuçlara göre yüzde 4,9 oranında oy olarak barajın altında kaldı.
Son haftalarda anketlerde büyük sıçrama yapan Sol Parti, kamuoyu yoklamalarını haklı çıkardı. Bir önceki seçimde barajı aşamayan Sol Parti, oyunu yüzde 4’e yakın artırarak yüzde 8,6 oranında oy aldı.