CNN’de çıkan analiz geniş bir özetini aktarıyoruz.
Donald Trump’ın ikinci dönemini domine eden “engellenemez lider” imajı bu hafta önemli ölçüde sarsıldı. ABD’nin farklı noktalarında ortaya çıkan siyasi, toplumsal ve kurumsal tepkiler, Trump’ın otoriterleşme hamlelerine karşı artık somut karşılıklar üretildiğini gösteriyor. Gelişmeler, uzun süredir sessiz kalan fren mekanizmalarının yeniden harekete geçtiğine işaret ediyor.
– Jimmy Kimmel’ın programının ABC’de geri dönmesi, izleyiciler ve reklamverenlerin siyasi baskıya karşı birleşebildiğini gösterdi.
– Üniversiteler, federal fon şantajına rağmen ideolojik baskıyı reddetti; bu, eğitim kurumlarında oluşan yeni direnç hattının ilk işaretlerinden biri.
– New Jersey ve Virginia’daki seçimlerde Demokratların beklenenden büyük farklarla kazanması, Trump çizgisinin seçmende sınırlarına ulaştığını gösterdi.
– New Yorkluların Trump’ın tehditlerine karşın Zohran Mamdani’yi seçmesi, göçmen karşıtı ve cezalandırıcı siyaset diline açık bir yanıt niteliği taşıdı.
Bu gelişmeler, Trump’ın otoriter reflekslerine karşı “kolektif bir karşı hamle” oluştuğunu ortaya koyuyor.
Trump’ın ikinci döneminde hızlanan otoriter eğilimleri — federal kurumları zayıflatması, hukuki sınırları zorlaması, şehirleri cezalandırıcı tehditlerle baskı altına alması, üniversiteleri ve şirketleri politik çizgiye sokma çabaları — uzun süre etkisiz bırakılmıştı.
Fakat bu hafta görülen tablo, otoriterliğin artık bir maliyeti olduğunu ve karşısında “toplumsal tepki + kurumsal fren + sandık direnci” üçlüsünün belirmeye başladığını gösteriyor.
Bu, Amerika siyasetinde kritik bir eşik.
Kurumsal Fren: Yüksek Mahkeme’den İlk Ciddi Sinyal
Trump’ın acil gümrük tarifesi yetkilerini kullanma biçimi, Yüksek Mahkeme’de bile rahatsızlık yarattı.
– Başkan Yargıç John Roberts, Trump’ın sınırsız yetki iddiasını sorguladı.
– Neil Gorsuch gibi Trump’ın atamaları bile yürütmede güç birikimine dair kaygı ifade etti.
Bu tablo, yargının — uzun süre Trump’ın geniş yetki yorumlarına açık duran aynı mahkemenin — artık sınır çizme niyetinde olabileceğini gösteriyor.
Kısacası: Otoriterleşmeye karşı kurumsal direncin ilk işaretleri belirginleşiyor.
Toplumsal Tepki: Seçmen, Tehdide Rağmen Geri Adım Atmıyor
Trump’ın tehdit siyaseti — Mamdani’nin seçilmesi halinde New York’a federal fon kesintisi uyarısı gibi — geçmişte ürkütücü sonuçlar üretebilirdi.
Bu kez tam tersi oldu:
Seçmen geri adım atmadı, hatta öne çıktı.
New York’un göçmen kökenli bir adayı, doğrudan Trump tehdidi altında seçmesi, toplumsal bir kırılma anı olarak kayda geçti.
Siyasal Fren: MAGA Yenilmez Değil
Seçim sonuçları, MAGA hareketinin otoyol gibi görünen siyasi etkisinin artık darbeler aldığını ortaya koydu. New Jersey’de Latin seçmenlerin tercihini yeniden Demokratlara kaydırması, Trump’ın azınlıklar üzerindeki etkisinin kırılmaya başladığını gösteriyor.
Bu durum, siyasi alanın da otoriterleşmeye karşı yeniden dengelendiğini işaret ediyor.
Sonuç: Trump’ın Otoriter Hamleleri Artık Tepkisiz Kalmıyor
Bu hafta yaşananlar, Trump’ın otoriterleşme çizgisinin artık karşılık bulduğunu gösteren eş zamanlı gelişmelerle doluydu:
• Toplum tepki veriyor,
• Kurumlar sınır çiziyor,
• Seçmen geri adım atmıyor,
• Yargı yürütmeyi denetliyor,
• Siyasi rakipler korkmak yerine karşı saldırıya geçiyor.
Bu, Trump’ın gücünün azaldığı anlamına gelmiyor — ama otoriterleşmenin artık sessizce ilerleyemeyeceğini gösteriyor.
Amerikan siyasetinin yeni evresi muhtemelen şöyle özetlenecek:
“Trump hâlâ güçlü, ama artık karşısında güçsüz bir ülke yok.”

