Ana SayfaDış HaberÇEVİRİ | Eski İngiliz Dışişleri Bakanı Jack Straw: Kıbrıs'ın AB'ye katılmasına asla...

ÇEVİRİ | Eski İngiliz Dışişleri Bakanı Jack Straw: Kıbrıs’ın AB’ye katılmasına asla izin vermemeliydik

Jack Straw (2001-2006 yılları arasında Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı) yazdı: 2004’deki referandumda Kıbrıslı Türkler ezici bir çoğunlukla lehte oy kullanırken, Kıbrıslı Rumlar daha da büyük bir farkla aleyhte oy kullandılar. Bu sürece tanıklık eden birçoğumuz, Kıbrıslı Rum müzakerecilerin ciddi bir ikiyüzlülük içinde olduğunu gördük. Geriye dönüp baktığımızda, Kıbrıs'ın üyeliğini bu aşamada askıya alabilirdik ve almalıydık da! Her iki tarafa da sadece birleşik bir adanın AB'ye katılmasına izin verileceğini açıkça belirtmeliydik. Kıbrıs Rum Cumhuriyeti'nin nüfusu yaklaşık 800,000, yani Avrupa Birliği'nin toplam nüfusunun sadece yüzde 0.002'si. Fakat yine de o küçük küçük Kıbrıs, son on yıl içinde Rusya’ya yatırım yapan en büyük üçüncü doğrudan yabancı yatırımcı. Bu para çoğunlukla vergi ve denetimden kaçınmak için Kıbrıs'ta offshore olarak saklanan, daha sonra tekrar Rusya'ya yatırılan Rus sermayesinden oluşuyor.

Geçtiğimiz günlerde Moskova yakınlarındaki seçkin bir yerleşim bölgesinde bulunan iki lüks evin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in kızları için Ermira isimli bir Kıbrıs şirketi tarafından satın alındığı bildirildi. Ermira resmiyette bir Rus avukata aitmiş gibi gözükse de, gerçekte Putin’e ait olan bir şirket.

Rusya ile Kıbrıs Rum Cumhuriyeti arasındaki yakın ilişki uzun süredir devam ediyor, bu yakın ilişki adanın her yerine nüfus etmiş durumda. Birçokları bu ilişkiyi oldukça sağlıksız buluyor. Peki, bu sorunun çözümü tam olarak nedir?

Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’nin nüfusu yaklaşık 800,000, yani Avrupa Birliği’nin toplam nüfusunun sadece yüzde 0.002’si. Fakat yine de o küçük küçük Kıbrıs, son on yıl içinde Rusya’ya yatırım yapan en büyük üçüncü doğrudan yabancı yatırımcı. Bu para çoğunlukla vergi ve denetimden kaçınmak için Kıbrıs’ta offshore olarak saklanan, daha sonra tekrar Rusya’ya yatırılan Rus sermayesinden oluşuyor.

2012-2013 yılları arasında Kıbrıs’ta yaşanan son derece ciddi bir bankacılık krizi tüm Euro bölgesini istikrarsızlaştırmaya çok yaklaşmıştı. Kıbrıs bankaları aşırı derecede borçlanmıştı ve Rusya’dan alınan 2.5 milyar Euroluk acil kredi sorunu istikrara sokmakta başarısız oldu. AB’nin bizzat müdahale etmek zorunda kaldı.

Ardından, daha geçen yıl, araştırmacı gazetecilerin gayretiyle ortaya çıkan geniş kapsamlı bir tezgâh gün yüzüne çıkmış oldu ve ülkeyi olağanüstü bir skandal sardı. Bu tezgâha göre, Kıbrıs Yatırım Programı aracılığıyla yabancı vatandaşlara Kıbrıs (ve dolayısıyla AB) pasaportu sağlanıyordu. Program kapsamında, uygun yabancı uyruklular 2.15 milyon Euro karşılığında vatandaşlık satın alabiliyordu. Suçlananlar arasında Kıbrıs Parlamentosunun eski başkanı da vardı.

Elbette başvuru sahiplerinin sabıka kayıtları vardı ve bu nedenle program kapsamında uygun değillerdi. Fakat programın uygulandığı 2007-2020 yılları arasında yaklaşık 6,800 zengin yabancı Kıbrıs’tan AB vatandaşlığı satın aldı –– ve evet… Bunların büyük çoğunluğu Rus’lardan oluşuyordu.

Kıbrıs adası 1974’ten bu yana güneyde Kıbrıs Rum Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) olmak üzere bölünmüş durumdadır. Kıbrıslı Türk azınlık (yaklaşık 250,000 kişi) ezici bir çoğunlukla kuzeyde yaşamaktadır. Kuzey ve güney arasındaki etkin sınırda devriye gezen bir Birleşmiş Milletler barış gücü burada daimi olarak görev yapmaktadır. Kıbrıs Rum Cumhuriyeti uluslararası alanda tanınırken, kuzeydeki KKTC’yi ise yalnızca Türkiye tanımaktadır.

Türkiye’nin kuzeyi güvenlik altına almak amacıyla işgal etmesine dair birbirinden farklı anlatılar mevcut. Ancak o dönemde Yunanistan’ı neofaşist albaylar yönetiyor ve Kıbrıs’ın Yunan anakarası ile birleşmesi politikası olan enosis’i takip ediyorlardı. Birleşik Krallık’tan bağımsızlık kazanıldığında 1960 yılında kabul edilen iki toplumlu, iki meclisli anayasa tamamen çökmüştü. Korkunç bir toplumsal şiddet hâkimdi ve pek çok Kıbrıslı Türk hayatından endişe ediyordu.

Kıbrıs ayrıca 1972’nin sonlarında AB ile bir ortaklık anlaşması imzalamış ve 1990’da üyelik için resmen başvurmuştu. BM, Kıbrıs Türk ve Rum toplumları arasında bir barış anlaşması ve yeni bir anayasa yapılması için yıllardır başarısız bir şekilde arabuluculuk yapmaya çalışıyordu. AB üyeliği ihtimali netleştikçe, BM müzakerecileri, uluslararası desteğinde yardımıyla barış anlaşmasını AB üyeliğine bağlamanın adadaki bölünmeleri çözmek için en iyi fırsatı sunduğunu hesaplamışlardı.

Böylece, 2004 yılı başlarında, Kıbrıs’ın Mayıs ayında planlanan resmi üyelik sürecine doğru ilerlerken, BM tarafından her iki tarafa da ayrıntılı öneriler sunuldu. Kıbrıslı Türkler ezici bir çoğunlukla lehte oy kullanırken, Kıbrıslı Rumlar daha da büyük bir farkla aleyhte oy kullandılar.

Bu sürece tanıklık eden birçoğumuz, Kıbrıslı Rum müzakerecilerin ciddi bir ikiyüzlülük içinde olduğunu gördük. Geriye dönüp baktığımızda, Kıbrıs’ın üyeliğini bu aşamada askıya alabilirdik ve almalıydık da! Her iki tarafa da sadece birleşik bir adanın AB’ye katılmasına izin verileceğini açıkça belirtmeliydik.

Benim de taraf olduğum Avrupa Bloğu’nun başarısızlığı, AB’nin kendisinin donmuş bir ihtilafa başkanlık ettiği anlamına geliyordu. Bunu yaparken de Kıbrıslı Rumlar üzerindeki tüm ciddi kozlar kaybedilmiş oldu.

En azından Rusya ile ilgili olmasalar da diğer konularda tam yetkiye sahip olduklarına inanıyorlar. Ayrıca Kıbrıslı Rumların çıkarlarına ne kadar uygun olursa olsun kuzeyle yapılacak herhangi bir barış anlaşmasının statükodan çok daha az tatmin edici olacağını düşünüyorlar. BM’nin 2004’ten bu yana yürüttüğü müzakerelerin geçmişi beni haklı çıkarıyor.

Bana göre bu çıkmazdan kurtulmanın tek bir yolu var. O da birleşik bir ada için yeni bir anayasa müzakerelerinin bir kez daha başarısızlığa uğraması halinde uluslararası toplumun kendisini iki devletli bir çözüme adamasıdır.

Devletlerin bölünmesinin mevcut seçeneklerden en az kötü olanı olduğu pek çok örnek var. Örneğin, Çekoslovakya 1993 yılında barışçıl bir şekilde iki devlete bölündü. Balkanlar’da Yugoslavya’nın dağılması hiç de barışçıl olmadı, fakat kurulan yeni cumhuriyetlerin çoğunun önünde şimdi, tek bir ulus halindeyken sahip olduklarından daha parlak bir gelecek var.

Birleşik Krallık, Türkiye ve Yunanistan ile birlikte Kıbrıs’ın üç “garantör ülkesinden” biridir. Ayrıca Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’nde önceden resmi olarak İngiltere’nin parçası olan iki “egemenlik bölgesi” ile önemli savunma varlıklarına sahiptir. Elbette İngiltere Kıbrıs’ta iki devletli bir çözüm planını tek başına etkileyemeyecektir. Ancak yapabileceği ve yapması gereken şey, Kıbrıs üzerindeki büyüyü bozmak, iki devletli çözümü masaya koymak ve diğer ortakları bu çatışmayı çözmenin en iyi yolunun bu olduğuna ikna etmeye çalışmaktır.

Kaynak: https://www.politico.eu/article/cyprus-eu-vladimir-putin-russia/

Çeviri: Hasan Ayer.

- Advertisment -