Yara Waheidi Ekim ayı ortasında evinden kaçtığında, İsrail’in Gazze’ye açtığı savaşın sadece birkaç gün süreceği izlenimine kapılmıştı.
Üç küçük çocuğu için hafif giysileri küçük bir valize koyarak güneye, önce Gazze Şehri’ne, sonra Nuseirat’a ve son olarak da Gazze Şeridi’nin merkezindeki Deyr el-Belah’a doğru zorlu bir yolculuk yaptı.
Hava saldırılarına ve İsrail’in keskin nişancı ateşine göğüs gererek yerleşim bölgesinin giderek küçülen bir alanına kaçmaya devam etti ve aklında tek bir umut vardı: İsrail saldırısından kurtulmak.
Ancak terörle geçen 100 günün ardından Waheidi, uzun süren çatışmanın görünürde net bir sonu olmadığı için durumunun muhtemelen daha da kötüleşeceğini fark ettiğini söylüyor:
“Tahliye etmeye karar verdiğimizde, çocuklarım için birkaç parça hafif kıyafet içeren küçük bir çanta aldım. Hala sonbahardı ve Gazze’de Aralık ortasından itibaren kalın ve ağır kıyafetler giymeye başlarız. Savaş Ekim sonuna kadar sürmeyeceği için onlara ihtiyacımız olmayacağını düşünüyordum. Ama Ekim bitti, Kasım bitti, Aralık bitti ve şimdi Ocak ayındayız. En kötü kabusumda bile bu kadar uzun süre yerinden edileceğimizi düşünmezdim.”
Waheidi, İsrail’in hava saldırılarını ve şu anda sığındığı yerin yakınındaki mahallelere kara harekatını artırması nedeniyle şimdi yeniden kaçmayı düşündüğünü söyledi.
“100 gün sonra hala sığınak aramaktan, nereye gideceğimizden ve hangi yerin güvenli olduğundan bahsettiğimize inanamıyorum. Yoruldum. Zorlu koşullar, basit günlük işleri yaparken karşılaştığımız güçlükler ve zorluklar, ama daha da önemlisi, ne yapmam gerektiğini ve bundan sonra ne olacağını düşünmekten zihinsel olarak yoruldum.”
Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e 1.1002den fazla kişinin öldüğü saldırısının ardından İsrail’in Gazze’ye başlattığı saldırı ve işgalde üçte ikisinden fazlası kadın ve çocuk olmak üzere yaklaşık 24.000 Filistinli öldürüldü.
1.9 milyon Filistinli yerinden edildi. Gazze dünyada en kitlesel açlığın yaşandığı yer haline geldi.
BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi’nin Gazze’deki Filistin hükümeti medya ofisinden aktardığı rakamlara göre, tahminen 65.000 bina ya da oturulamaz hale geldi ve 290.000’i de hasar gördü.
Savaşın sadece ilk 50 gününü kapsayan bir Birleşmiş Milletler Uydu Merkezi değerlendirmesi, Gazze’deki yapıların yaklaşık yüzde 18’inin yıkıldığını ya da hasar gördüğünü ortaya koydu.
Associated Press tarafından aktarılan uydu verilerinin analizi, Gazze’nin kuzeyindeki tüm yapıların yaklaşık üçte ikisinin yıkıldığını gösteriyor.
AP, yıkım oranının 2012-2016 yılları arasında Suriye’de Halep’in yerle bir edilmesinden ya da Rusya’nın Mariupolin 2022’yi bombalamasından daha kötü olduğunu belirtti.
Gazze’de bulunan Lamia Saqqa 7 Ekim’den bu yana yaşadıklarını “Dünya için bunlar 100 gün oldu. Bizim içinse 100 yıl gibi” diye tarif ediyor:
“Her dakika, bir sonraki dakika kötü bir haber alacağımızdan ya da evimizin bombalanacağından korkuyoruz. Her saat, yiyecek ve su temin etmeye çalışırken yeni zorluklarla mücadele ediyoruz.”
Sağlık koşulları çok kötü ve Filistinliler ara sıra Mısır’dan gelen yardım kamyonlarının getirdiği yiyecekleri almak için çırpınırken görülebiliyor. Dün bir kamyonun girdiği haberi üzerine sokaklara dökülen binlerce Filistinli’nin üzerine İsrail askerleri ateş açtı ve beş kişi hayatını kaybetti.
Euro-Med Human Rights Monitor tarafından Aralık ayında yapılan bir araştırmaya göre, katılımcıların yüzde 98’i yetersiz gıda tükettiklerini söylerken, katılımcıların yüzde 64’ü açlıklarını gidermek için ot, meyve, olgunlaşmamış gıda ve son kullanma tarihi geçmiş malzemeler yediklerini itiraf etti.
Çalışma, içme, banyo ve temizlik suyu da dahil olmak üzere suya erişim oranının kişi başına günde sadece 1,5 litre olduğunu ortaya koydu.
Euro-Med, bunun uluslararası standartların gerektirdiği düzeyde hayatta kalmak için gereken asgari su miktarından 15 litre daha az olduğunu belirtti.
Yüz Günlük Yalnızlık romanına atıfta bulunan Gazze sakini Saqqa ise Filistinlilerin kendilerini dış dünyadan izole hissettiklerini söylüyor:
“100 gündür tecrit altındayız. Dış dünyayla bağlantımız kesildi, sürekli elektrik kesintileriyle karşı karşıyayız ve dünya bu trajedinin devam etmesine izin verirken kendimizi terk edilmiş hissediyoruz”
“Bu son 100 gün boyunca öğrendiğim bir şey varsa o da uluslararası toplumun ve onların insan haklarına odaklanmasının büyük bir yalan olduğudur. İnsan hakları diye bir şey yok.”
100 gün sonunda savaşın nerede duracağı da belirsiz.
Güney Afrika’nın İsrail’i soykırımla suçladığı Uluslararası Adalet Divanı’na (UAD) atıfta bulunan Netanyahu, “Bizi kimse durduramayacak, ne Lahey, ne Şer Ekseni, hiç kimse” dedi. UAD’nin birkaç hafta içinde geçici bir karar vermesi bekleniyor, ancak mahkemenin önereceği herhangi bir tedbiri uygulatmak gibi bir gücü yok. (MEE)