ABD Başkanı Joe Biden, geçtiğimiz günlerde Gazze’deki insani felaketle ilgili endişelerinin yoğunlaştığını, İsrail hükümetinin Gazze Şeridi’nde döktüğü kanın daha da artmaması gerektiğini söylemişti.
Biden cumartesi günü MSNBC’ye verdiği röportajda, “30.000 Filistinlinin daha ölmesini kabul edemeyiz. Refah’ın işgali kırmızı çizgimizdir. Netanyahu’nun eylemleri İsrail’e yardım etmekten çok zarar veriyor. Netanyahu’nun, tatbik ettiği eylemler sonucunda kaybedilen masum canlara daha fazla dikkat etmesi gerekiyor. Gazze’deki ölü sayısı İsrail’in savunduğu değerlerin zıddı. Bence bu büyük bir hata.” demişti. ABD Başkanı, rehinelerin serbest kalması ve yardım yapılması için bir kez daha altı haftalık ateşkes çağrısı yapmıştı. Ancak aynı röportajda, bu eleştirilerinin ardından İsrail’e desteğini yinelemiş, ‘kırmızı çizgi’ iddiasından vazgeçmiş ve şunları söylemişti: “İsrail’i asla yalnız bırakmayacağım. İsrail’in müdafaası hala kritik. Bir kırmızı çizgi yok”
Yardım kuruluşları da, Mısır sınırındaki ve şu anda Gazze’nin 2,3 milyon nüfusunun yaklaşık yarısının sığındığı Refah’a yapılacak bir saldırının geniş çapta sivil ölümlerine yol açacağı konusunda uyardı. Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock bunun “insani bir felaket” olacağını söylemişti.
Pazar günü İsrail kuvvetlerinin Refah’a hareket edip etmeyeceği sorulduğunda Netanyahu şu cevabı verdi: “Oraya gireceğiz. Onları öyle bırakmayacağız. Benim bir kırmızı çizgim var. 7 Ekim bir daha asla olmayacak. Tekrarlanmayacak”
Netanyahu, isimlerini vermeden, Hamas’a yönelik saldırıyı sürdürmek için birçok Arap liderin üstü kapalı desteğini aldığını iddia etti. Axel Springer ile yaptığı röportajda, “Bunu anlıyorlar ve hatta pek ses çıkarmadan kabul ediyorlar. Hamas’ın İran terör aksının bir parçası olduğunu anlıyorlar”
“Çatışmalar 1 ay içinde bile bitebilir”
Netanyahu, çatışmaların bir ay kadar kısa bir sürede bitmesinin de mümkün olduğunu açıkladı: “Hamas’ın terör taburlarının dörtte üçünü imha ettik. Savaşın son kısmını da tamamlamaya yaklaştık. İki aydan fazla sürmeyeceğini zannediyorum. Belki dört hafta, belki altı.”
Netanyahu, ölümlere dair kendi sayılarını da verdi. Yaklaşık 13.000 Filistinli savaşçının öldürüldüğünü, sivil/ölüm oranının ise her savaşçı için 1-1,5 arasında tahmin edildiğini söyledi. Bu, öldürülen savaşçı ve sivillerin toplam sayısının, İsrail’e göre, 26.000’in üzerinde olduğu anlamına geliyor. Ayrıca Ramazan’da yapılacak bir ateşkes fikrini de reddetti: “Rehinelerin serbest bırakılmasını görmek istiyorum ancak müzakerelerde kaydadeğer herhangi bir ilerleme olmadığını söylemeliyim. Rehineler salıverilmediği müddetçe saldırılar durmayacak.”
“2 devletli bir çözüm yok”
İsrail başbakanı, İsrail’i dünyanın geri kalanıyla ihtilafa düşüren bir mesele olan Filistin devleti ihtimalini kabul etmediğini yineledi: “Benim savunduğum pozisyon, 7 Ekim’den sonra size ‘Filistin devleti görmek istemiyoruz’ diyen İsraillilerin ezici çoğunluğu tarafından destekleniyor.”
Netanyahu ayrıca “İsrail’e yardım etmekten çok zarar verdiğini” söyleyen Joe Biden’ın eleştirilerine doğrudan yanıt verdi: “Başkanın tam olarak ne demek istediğini bilmiyorum ama İsrail’in arzu ve menfaatleriyle ters düştüğümü söyüyorsa her türlü hatalı. İsrail halkı, bir Filistin devletinin dayatılmasını şiddetli biçimde reddetmemiz gerektiğini söyleyen tavrımı da destekliyor. Bu onların da mutabık olduğu bir konu.”
Avrupa’nın iki devletli çözüm olmadan barış sağlanamayacağı yönündeki fikri sorulduğunda Netanyahu şöyle yanıtladı: “Evet, öyle diyorlar. Ama barışın tesis edilememesinin sebebi, Filistinlilerin bir devletinin olmaması değil; Yahudilerin bir devletinin olması. Ve esasında Filistinliler, Yahudi devletini tanımak ve kabul etmek konusunda hala kendilerini ikna edemediler.”
Netanyahu, Filistin “liderliği” ve “kültüründe” bir değişiklik olduğu durumda bile, İsrail’in, Ürdün Nehri’nin batısında kalan tüm Arap topraklarının güvenlik kontrolüne sahip olması gerektiğinde ısrar etti.