Kararın Türkiye başlığında, “Avrupa Birliği, AB-Türkiye iş birliğinin daha da geliştirilmesi amacıyla Kıbrıs çözüm müzakerelerinin yeniden başlatılmasına ve ilerleme sağlanmasına özel önem vermektedir. Avrupa Konseyi, Kıbrıs sorununun BM çerçevesinde, ilgili BMGK kararlarına uygun ve AB’nin kurulduğu ilkeler ve müktesebatla uyumlu olarak kapsamlı bir çözümüne tam bağlılığını sürdürmektedir. Avrupa Konseyi, María Angela Holguín Cuéllar’ın, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Temsilcisi olarak atanmasını memnuniyetle karşılamaktadır. Avrupa Birliği, BM öncülüğündeki sürecin tüm aşamalarını, elindeki tüm münasip araçlarla destekleme konusunda aktif bir rol oynamaya hazırdır” ifadeleri kullanıldı.
Filistin’le ilgili “acil ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılması ihtiyacı”nı belirten kararda, Zirve’nin mart kararı hatırlatıldı: “Gazze’ye ve Gazze Şeridi boyunca tüm yollardan götürülecek tam, hızlı, güvenli ve engelsiz insani yardım, sivillere temel hizmetlerin sağlanması açısından hayati önem taşıyor. Avrupa Birliği, iki devletli çözüme dayalı kalıcı ve sürdürülebilir bir barışa olan kararlılığını sürdürüyor.”
Kararda, yaklaşan Avrupa seçimlerinde yapay zeka, manipülasyon ve seçim süreçlerine müdahale yoluyla dezenformasyondan kaynaklanan risklerin altını çizen Avrupa Zirvesi, Rusya’yı, Ukrayna’daki eylemlerinden dolayı kınadı. Zirve, Ukrayna’ya askeri destek çağrısında bulundu ve Avrupa’daki Rus varlıklarının Ukrayna’ya destek için kullanılmasına dair süreçlerin hızlanması yönünde çağrıda bulundu: “Zirve, Ukrayna’ya acilen hava savunma sistemleri sağlanması, topçu mühimmatı ve füzeler de dahil olmak üzere gerekli tüm askeri yardım tedariğinin hızlandırılması ve yoğunlaştırılması ihtiyacını vurgulamaktadır. Ayrıca, Rus varlıklarından kaynaklanan olağanüstü gelirlerin, Ukrayna yararına kullanılmasına yönelik tekliflerdeki ilerlemeyi memnuniyetle karşılamakta ve bunların hızlı bir şekilde kabul edilmesi çağrısında bulunmaktadır.”
Emekli büyükelçi Selim Kuneralp: “AB’nin ‘Türkiyesiz de yapabiliriz’ noktasına geldiğini görüyorum”
AB Zirvesi’nden çıkan kararı Serbestiyet’e değerlendiren emekli büyükelçi Selim Kuneralp şunları söyledi:
“AB Zirvesi geçen sene Haziran ayında AB’nin dış ilişkilerinden sorumlu yüksek temsilcisi Joseph Borell’den bir rapor istedi Türkiye ile ilişkilerin nasıl geliştirileceği ile ilgili. Çünkü 2017’den beri ilişkiler donmuş vaziyette. Yeni fasıl açılmıyor, Gümrük Birliği konusunda adım atılmıyor, vize sorunları büyüyor, diyalog yok…
Bu konularda bir rapor hazırlanması ve önerilerde bulunması istenmişti Borell’den. Bu rapor 2023 Kasım’ının sonunda yayınlandı. Aslında yeni ve heyecan verici bir şey yoktu. ‘Birtakım adımlar atalım ama bunu Türkiye’de hukuk sistemine, demokrasiye bağlayalım, Kıbrıs’ta ilerlemeye bağlayalım. Bana yetki verin’ demişti Borell özetle. Bu yetki ancak Zirve tarafından verilebiliyor çünkü raporu Zirve istemişti.
2023 Aralık ayındaki Zirve’de yapılmadı çünkü rapor yeni çıkmıştı. Bu Mart ayında görüşüleceği söylenmişti ama görüşülmedi. Dün bir olağanüstü zirve yapıldı acil sorunlar sebebiyle. Sonuç bildirisinde Ortadoğu, Ukrayna ve Türkiye ayrı başlıklar olarak yer aldı. Türkiye ile ilgili kısım aşağı yukarı iki paragraf ve iş Kıbrıs’a bağlanıyor. Çok ayrıntıya girilmeden topu büyükelçilere paslıyorlar. Ama diyorlar ki “Bizim için en önemli şey Kıbrıs meselesidir.” Ve Kıbrıs’ın 2017’de son yapılan görüşmeler sonuçlanmayınca denildi ki “KKTC’nin bağımsız bir devlet olarak Rumlarla aynı seviyede bir devlet olarak kabulü sağlanmadıkça biz masaya oturmayız”. Bu talep kabul edilmedi hiçbir ülke tarafından ve işler dondu.
Burada Zirve benim görebildiğim kadarıyla diyor ki “Türkiye vize kolaylığı vs. istiyorsa Kıbrıs’ta BM parametreleri yani federal, iki bölgeli bir devlet konusunda çalışması gerekiyor.” Böylece top Türkiye’nin sahasına atılmış oluyor.
Türkiye açısından zorluk şu: Kıbrıs konusunda iki egemen devlet iddiasından iki toplumlu tek devlete nasıl dönülecek? Bu zor gözüküyor. Türkiye’de yeni bir iktidar olsa belki yeni bir politikayla gelinebilir ama iktidar değişmedikçe bu biraz zor gözüküyor. O zaman AB ile ilişkiler olduğu gibi devam edecek anlamına geliyor bu.
Bazıları “Zaten AB ile müzakereler sürmüyor, yeni fasıl açılmıyor, bizim için bir şey değişmiyor” diyebilir ama Avrupa Türkiye için en önemli ticaret partneri ve en önemli sermaye kaynağı. Körfez ülkeleri gezildi dolaşıldı ama görebildiğim kadarıyla oralardan bir para gelmedi. İstihdam sağlayacak bir sermaye gelecekse bu Avrupa’dan gelecek. Avrupalı potansiyel yatırımcılar donuk ilişkilerin sürdüğü bir ülkeye gelmekten çekinebilirler. Dolayısıyla bunun ekonomik bir bedeli olacaktır diye düşünüyorum.
Maalesef bu durumu kendimiz yarattık. 20 sene önce Annan Planı vardı. Bu planı Türkiye ve o zamanlar KKTC’yi yöneten rahmetli Denktaş kabul etmediler. Kabul ettiklerinde çok geç olmuştu. Zamanında kabul edilmiş olsaydı çözüm Kıbrıs’ın AB’ye katılma anlaşmasına gelecekti ve şimdiki durumdan çok daha iyi durumda olacaktık. Bu yapılmadı ve fırsat kaçtı. Bu fırsatın geri gelmesi bana çok zor geliyor. Tüm kozlar Rumların elinde. Türkiye artık AB’nin gözünde güvenilir bir partner değil. Dolayısıyla ben AB’nin “Türkiyesiz de yapabiliriz” noktasına geldiğini görüyorum. Dünkü bildiri bunu da yansıtıyor…”