Ana SayfaAli Bayramoğlu'yla BugünlerAli Bayramoğlu: CHP henüz somut bir toplumsal, kurucu siyaset, yeni bir melodi...

Ali Bayramoğlu: CHP henüz somut bir toplumsal, kurucu siyaset, yeni bir melodi üretemedi

Ali Bayramoğlu ile Bugünler: CHP umut veren bazı adımlar atıyor. Güçlü liderlerin varlığı, İmamoğlu, Mansur Yavaş ve Özgür Özel gibi, seçmen açısından cazip bir durum. Diğer taraftan, Türk siyasi partilerinde uzun süredir kaybolmuş olan bir rekabetin de parti içinde doğduğunu görüyoruz. Bu rekabet, hem yaratıcı olabilir hem de blokaj yaratabilir. Kişisel rekabete dönüştüğünde sorunlar çıkabilir. Güç imajı, kimlik üstü söylem ve Özgür Özel'in bu konudaki çıkışları, siyasete dair anlamlı mesajlar veriyor. Bununla birlikte, CHP henüz somut bir toplumsal siyaset, kurucu siyaset, yeni bir melodi üretemedi. CHP bu açıdan zorluklarla karşı karşıya.

İzlemek için:

Ali Bey, son çıkan iki yazınızı okudum. O yazıları okuduktan sonra aklımda bazı soru işaretleri oluştu. Bu yüzden bugün bu iki yazı hakkında konuşmak istiyorum. Perşembe günü yayımlanan yazınızda, CHP ile alâkalı seçmen hareketliliğinden, seçmenlerin kalıcı olup olmayacağından ve bir seçim başarısından sonra bu durumun devam edip etmeyeceğinden bahsettiniz. Aklıma ilk olarak şu soru geldi: Yazınızda, seçmenlerin memnuniyetsizliklerinden dolayı CHP’ye yöneldiğinden bahsediyorsunuz. Peki, CHP bu seçmen kitlesini tutabilmek adına neler yapabilir? Yani bu seçmenleri kaybetmemek ve kalıcı hale getirmek adına neler yapmalı?


Bu önemli bir soru, çünkü son seçimler, siyasi hiyerarşide bir yer değiştirme yaşandığını gösterdi. AK Parti birinci parti konumunu kaybetti, bu konuma CHP geçti. Son dört aydır yapılan araştırmalar, yeni dengede bir değişiklik olmadığını, AK Parti’nin inişte, CHP’nin ise çıkışta olduğunu gösteriyor.

Neden böyle oldu? Ya da bir önceki seçimde neden olmadı? Bu sorulara kısa bir cevap veriliyor: Memnuniyetsizlik yayılıyor. Siyasi partiler ittifakı işe yaramayınca, muhalefet seçmeni, iş yapabileceğini düşündüğü, siyaseten umut bağladığı bir partiye kendi başına yöneldi. Bunu yaparken eski oy davranışlarını bir kenara bırakarak, kimliğinden çok daha bireysel bir tercihle değişim yaratabilecek bir partiye hareket etti.

Bu, seçmenin seçtiği muhalif partiye mesaj vermesi anlamına gelir: “Siyaset yap ve sende toplanalım!” Bu, son derece önemli bir mesaj. Buna ben “serbest seçmen hareketi” ismini veriyorum. Verilen mesaj CHP’ye “siyaset yap” mesajıysa, sorunun devamı  şu: CHP siyaset yapabiliyor mu? CHP bu talepleri karşılayabiliyor mu?

Buna hem evet hem hayır yanıtını vermek lazım. 

Evet, CHP umut veren bazı adımlar atıyor. Güçlü liderlerin varlığı, İmamoğlu, Mansur Yavaş ve Özgür Özel gibi Erdoğan’ı yenebileceği düşünülen isimler, seçmen açısından cazip. Diğer taraftan, Türk siyasi partilerinde uzun süredir kaybolmuş olan bir rekabetin de bir parti içinde filizlendiğini görüyoruz. Bu rekabet, hem yaratıcı olabilir hem de blokaj yaratabilir. Rekabet, kişisel rekabete dönüştüğünde sorunlar çıkabilir. Güç imajı, kimlik üstü söylem ve Özgür Özel’in bu konudaki çıkışları, siyasete dair anlamlı mesajlar veriyor. 

Hayır, zira, bunlarla birlikte, CHP henüz somut toplumsal siyaset, kurucu siyaset, yeni bir siyasi üretemedi. Bu açıdan zorluklarla karşı karşıya. Aslında bir arayış içinde.

İmamoğlu ve Özgür Özel, üç farklı siyaset tarzını bir arada deniyorlar. Birincisi iktidarı eleştirmek; bu, CHP’nin yıllardır yaptığı bir şey. Ancak eleştirmek kimseyi iktidara getirmez. İkincisi, AK Parti’nin tekelinde tuttuğu alanlara girmeye çalışmak, büyük millet meseleleri, dış politika, devlet, ordu, silahlanma gibi konulara dokunmaya başlamak. Bu alanlarda bulunarak, AK Parti’ye tüm bu alanı bırakmamak hamlesi yapıyorlar. Üçüncüsü ise kurucu politika veya toplumsal politika meselesi. Arıyor, soruyor, hamle yapmaya gayret ediyorlar. Ama bunlar çok zayıf. 

CHP, Türkiye’ye nasıl bir gelecek sunacağını somut hamlelerle anlatmalı. Örneğin, Kürt meselesinde nasıl bir çözüm sunacağını hem Türk milliyetçilerini hem de Kürtleri ikna edecek bir dille anlatmalı. Maalesef CHP, bu konularda henüz çok geride. Hem bir arayış var hem de pozitif bazı hususlar. Ancak seçmenin beklediği şeyin tam olarak bugün yapılan olduğunu sanmıyorum. 

Ali Bey, en son yayımlanan yazınızın son paragrafında şöyle bir şeyden bahsediyorsunuz: CHP’nin, AK Parti gibi, iki şemsiyenin baskısı altında yaşadığını söylüyorsunuz. Bir yandan Yeni Türklük Sözleşmesi’nin dolaylı destekçisi, diğer yandan ilkelere dayalı toplumsal siyaset arayışı içinde olduğunu belirtiyorsunuz. Bu “Yeni Türklük Sözleşmesi” kavramını biraz daha açabilir misiniz?

Yeni Türklük Sözleşmesi, Barış Ünlü’nün, bir akademisyenin kitabının adı ve ortaya attığı bir kavram. Önemli bir kavram. Burada kastedilen, Türkiye’de siyasetin ve toplumun asli unsuru olmak için Türklük, Türk olmak, bu bakımdan devletin ana politikalara biat etmek gibi ortak bir bakış açısının varlığıdır.  Türklük alaturka bir meşruiyet kaynadır buna göre; o olmadan olmaz. Hem iktidarda hem de muhalefette Türklük Sözleşmesi denilen şey budur.

Cumhuriyet Halk Partisi, mesela, Kürt meselesinde yeni şeyler söylemek istiyor ama devletin çizdiği bu Türklük Sözleşmesi’nin ötesine geçemiyor. Kürtlerin siyasal iradesiyle ilgili bir kelimeyi bile telaffuz etmekten kaçınıyor. Demek istediğim bu.

İki şemsiyeden kastettiğim şey ise şu: Türkiye’de otoriter düzen-siyaset, onun etrafında şekillenen toplumsal aktörler ve onların inşa ettiği bir yapı var. Siyaset yaptığınızda, ana muhalefet partisi olarak devlet, Türklük, milliyetçilik gibi ana kavramların dışına çıkamıyorsunuz. Bu yapı, CHP’yi de içine hapsediyor.

Diğer şemsiye ise seçmenlerin mesajı ve toplumun siyasi denklem içine girmesi çalışmasıyla ilgili. CHP, hem iktidarın Türklük Sözleşmesi’nden etkileniyor hem de toplumsal siyaset yapmak, ilk şemsiyeden uzaklaşmak istiyor. Bu iki şemsiye arasındaki dengecilik, CHP’nin temel problemi.

- Advertisment -