Ana SayfaDış HaberAlmanya’daki Türklerde AfD endişesi: “Aşırı sağın iktidara gelme korkusu iyice hissedilir oldu"

Almanya’daki Türklerde AfD endişesi: “Aşırı sağın iktidara gelme korkusu iyice hissedilir oldu”

Almanya'da 23 Şubat'ta erken seçimler yapılacak. Aşırı sağcı AfD'nin seçimlerden ikinci güç olarak çıkması beklenirken, Türkiye kökenlileri temsil eden çatı kuruluşlarında endişe hakim.

Almanya’da son aylarda meydana gelen bıçaklı ve araçlı saldırılarda suçluların sığınmacı olması göçü ve göçmenleri tehdit olarak gören söylemleri artırdı. 20 Aralık’ta Magdeburg’da bir Noel pazarına düzenlenen ve 6 kişinin öldüğü, yaklaşık 300 kişinin yaralandığı olayda saldırganın Suudi Arabistanlı, 22 Ocak’ta da Aschaffenburg’da bir çocuk parkında yaşanan, iki yaşında Fas kökenli bir çocuk ile 41 yaşındaki bir adamın öldüğü olayda saldırganın Afgan mülteci olması ülkedeki göç karşıtı havayı daha da sertleştirdi.

23 Şubat erken seçimleri öncesinde aşırı sağcı ve ırkçı çevreler sadece bu konuya odaklanırken, seçim kampanyasında ekonomiyi öne çıkarmayı hedefleyen ana muhalefet bloku partileri Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) ve Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) de ani değişiklikle göç karşıtı vaatlerini gündeme taşıdı.

DW Türkçe’den Elmas Topcu’nun haberine göre Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli kişilerde endişe hakim.

Kamuoyu yoklamalarında yüzde 30 bandında seyreden CDU ve CSU, sınır kontrollerini sürekli hale getirmek, geçerli belgesi olmayanları sınırdan çevirmek, hakkında sınır dışı kararı olanları derhal göndermek, suç işlediği ya da güvenlik tehlikesi oluşturduğu saptananları gözaltına alıp deport etmek gibi sert maddeleri içeren bir önergeyi meclise sundu. Bunları yıllardır talep eden aşırı sağcı Almanya İçin Alternatif (AfD) partisi önergeye tam destek verip söz konusu belge mecliste kabul edilince Almanya’da şimdiye kadar var olan, aşırı sağla birlikte hareket etmeme yönündeki uzlaşı bozulmuş oldu.

Göçe dair sert tedbirler içeren önergeyi mecliste AfD desteğiyle kabul ettiren Hristiyan Birlik partilerinin (CDU ve CSU) ortak adayı Friedrich Merz, aşırı sağ karşıtı gösterilerde AfD’nin logosoundaki kırmızı oka oturtularak protesto edildi. Fotoğraf: Annegret Hilse/Reuters

AfD, demokratik bir parti olarak görülmediğinden diğer partiler şimdiye kadar onunla koalisyon kurmayı reddediyor. Ayrıca AfD oylarıyla kabul edilecek önerge veya düzenlemeler de meclise taşınmıyordu. Ancak CDU ve CSU blokunun göç karşıtı önergesiyle bu durum değişti ve bir tabu yıkılmış oldu. CDU ve CSU ile onu destekleyen Hür Demokrat Parti (FDP), “göçü sadece güvenlik üzerinden gören ve bir tehlikeymiş gibi yansıtan aşırı sağcı AfD’ye kapı aralamakla” suçlandı. Günlerdir pek çok kentte yüzbinlerce kişinin katılımıyla aşırı sağcı AfD ve CDU-CSU karşıtı protestolar düzenleniyor. 

Son olarak ülkenin önde gelen kurum ve şirketlerinden, Deutsche Bank, Siemens ve Mercedes-Benz gibi Alman devlerinin yöneticileri, artan yabancı düşmanı tutuma ve toplumsal bölünmeye karşı uyarılar yayınlayıp, Almanya’da “açık bir toplum için” adımlar atılmasını talep etti. İş gücü göçüne ihtiyaç duyulduğunun altını da çizen yöneticiler merkez partileri bunun için ortak hareket etmeye çağırdılar.

Ditib, göç karşıtı söylemler sertleştikçe camilere yönelik tehditlerin arttığını kaydediyor. Duisburg’daki DİTİB Merkez Cami, önünde bir polis aracıyla görülüyor.Fotoğraf: Roland Weihrauch/picture alliance/dpa

Camilere saldırılarda artış

Almanya’daki en büyük Müslüman çatı kuruluşu olan Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Genel Sekreteri Eyüp Kalyon, gelişmelerden oldukça endişeli olduklarını söylüyor. Son 15 yıldır adım adım aşırı sağ söylemlerin normalleşmesine ve ülkede tabuların yıkılmasına tanık olduklarını belirten Kalyon, gelinen noktada artık merkez partilerin de bu söylemleri kullanmaya başladığını görmekten büyük üzüntü duyduklarını belirtiyor. “Bazı ana akım medya organlarıyla kimi siyasi çevrelerin önünü açtığı İslam karşıtı söylemler, bu konuda kendini sakınmak zorunda hisseden aşırı sağ çevreleri cesaretlendirmiştir” diyor.  DİTİB Genel Sekreteri’ne göre, AfD iktidarda değilse de söylemlerini diğer partilere kabul ettirmeye başladı.

Almanya’daki toplumsal ve ekonomik sorunların sebebinin mülteciler ve yabancılarmış gibi yansıtılmasının kendilerine de olumsuz yansıdığını belirtiyor. Müslümanlara dini hizmet veren, Alman Anayasası’na bağlı dini cemaatlerin sürekli hedef haline getirildiğini, İslam ve Müslüman karşıtlığının daha da arttığını vurgulayan Kalyon, cami ve ibadethanelere yönelik saldırılarda artış saptadıklarını kaydediyor. Son haftalarda sertleşen göç tartışmalarına paralel olarak, “Sadece Ocak ayında camilerimize 11 tehdit ve hakaret içerikli mesaj ile 5 maddi hasar yaratan saldırı tespit ettik” diyor.

Almanya’daki en büyük Müslüman çatı kuruluşu olan Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Genel Sekreteri Eyüp Kalyon. Fotoğraf: Christoph Strack/DW

AABF endişeli

Almanya’daki bir diğer Türkiye kökenli büyük inanç kuruluşu olan Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) da gidişattan tedirgin. AABF Genel Sekreteri Ufuk Çakır, “Aşırı sağın yükselmesi artık görmezden gelinemeyecek boyuta ulaştı. Merkez partileri olan CDU, CSU ve FDP de popülist sağ söylemleri meşrulaştırarak aşırı sağın ekmeğine yağ sürüyor” eleştirisini getiriyor. “Düne kadar bu ülkede ‘kırmızı çizgiler’ vardı” diyen Çakır, “Bu çizgiler artık silik hale geliyor. Diğer partilerin de AfD’nin dilini, argümanlarını ve politikalarını benimsemeye başlamış olması çok endişe verici. CDU ve CSU’nun göç politikalarındaki çıkışı Almanya’nın siyasi ekseninin sağa kaydığının net göstergesidir” diyor.

Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) Genel Sekreteri Ufuk Çakır, merkez partileri CDU, CSU ve FDP’yi popülist sağ söylemleri meşrulaştırarak aşırı sağın ekmeğine yağ sürmekle eleştiriyor.Fotoğraf: Privat

Öte yandan Çakır umutlu da. “Almanya’nın bir de direnen yüzü var!” diyor ve son günlerde düzenlenen aşırı sağ karşıtı protestolara dikkat çekiyor. “Biz de kurumlarımızda birlikte yüzbinlerce insanla sokaklara döküldük ve bu ülkede ırkçılığa yer olmadığını haykırdık. Bu bize, umutsuzluğa kapılmamak gerektiğini gösteriyor” diye devam ediyor. Çakır ayrıca tüm göçmenleri yükselen aşırı sağ dalgasına karşı mücadeleye çağırıyor ve “Yoksa bulunduğumuz gemiyi batırmaya niyetli olanların dümene geçmesini engelleyemeyiz” diyor. Alevilerin inançları gereği ırkçılığı tümden reddettiğini de belirten Çakır; “Biz 72 millete bir nazarla bakarız. Irkçılığa karşı duruşumuz, onu tarihsel ve inançsal bir sorumluluk olarak görmemizdendir.” 

TGD: AfD tehlikesi yıllarca hafife alındı

Almanya Türk Toplumu (TGD) Eş Başkanı Gökay Sofuoğlu’na göre ise AfD’nin ülkede ikinci güç olacak kadar yükselişi partinin yıllarca hafife alınmasından kaynaklı. Ona göre merkez partileri de AfD’nin ilerleyişine sadece seyirci kalmakla yetindi. Sofuoğlu, “23 Şubat seçimlerinde oylarını ikiye katlamaları ve ikinci güç olmaları bekleniyor. Avusturya’da ve başka Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Almanya’da da aşırı sağın iktidara gelme korkusu iyice hissedilir oldu” şeklinde konuşuyor. Sofuoğlu’na göre gidişat engellenemez ve AfD iktidara gelirse, o durumda göç kökenliler, Türkiye kökenliler, sadece gelecekteki haklarından feragat etmiş olmayacak, geçmişten beri sağlanan kazanımları da tehlikeye girecek.

KGD: Aşırı sağın güçlenmesinden yanlış göç politikaları sorumlu

Almanya Kürt Toplumu (KGD) aşırı sağın güçlenmesinden son yıllarda yürütülen yanlış göç politikalarını sorumlu tutuyor. KGD Genel Sekreteri Cahit Başar, Almanya’nın sığınmacı alabilmesi için insani ve sürdürülebilir bir göç politikası gerektiğini savunuyor. Son yıllarda  bunun tam tersinin yaşandığını söyleyen Başar, “Sığınmacılara yönelik programlar eksikti, bunlara katılmayı reddedenlere veya demokrasi için tehlike oluşturanlara yönelik kurallar ve yaptırım mekanizmaları yoktu” diye konuşuyor.

Başar, “Tam da bu ortamda ülkede saldırılar yaşandı ve bu atmosferde erken seçimlere gidiyoruz. Durum böyle olunca göç konusunu toplumun ortasından söküp atmanız imkansız hale geliyor ve biz Almanya Kürt Toplumu olarak bu gelişmeden tedirginiz” diyor. Başar’a göre Almanya’da toplumsal ve siyasi sorunlar toplumun merkezinde ve merkez güçleri ile çözülmeli. Ana görev de sadece aşırılıkla mücadele etmeye çalışmak değil, onları güçlendiren sorunları çözerek yükselişini kesmek olmalı.   

Almanya Kürt Toplumu olarak AfD, aşırı sağ ve ötekileştiren politikalarla mücadele ve bu konulara duyarlılığı artırma konusunda farklı projeler yurttüklerini de belirten Başar, Türkiye kökenli Kürt veya Türklerin AfD içinde faaliyet göstermesini de “büyük talihsizlik” olarak niteliyor. AfD’nin Bavyera’dan gösterdiği bir adayın Kürt kökenli olması yoğun tartışmalara yol açmıştı. 

ATİAD uyarıyor

Almanya Türk İş İnsanları ve Sanayicileri  Derneği (ATİAD) Başkanı Aziz Sarıyar da aşırı sağdaki yükselişin ve AfD’nin anketlerde ikinci güç olmasının üyeleri arasında son günlerde en çok kafa yorulan konulardan biri olduğunu aktarıyor.

“Biz iş insanları olarak gelişmelere tereddüt içinde bakıyoruz. Öte yandan göçmen veya Türkiye kökenlilerden bir kısımın kendini AfD’ye yakın hissetmesi ve onu seçeceğini ifade etmesi ayrı bir endişe kaynağı” diyor. ATİAD olarak aşırı sağın güçlenmesini engellemek için 23 Şubat’ta sandığa gidip demokratik partilere oy verilmesi çağrısı yaptıklarını da vurgulayan Sarıyar, “Sonra bundan haberdar değildim, durumun ciddiyetini bilmiyordum denilmesin. Gidin oy verme hakkınızı kullanın, demokratik bir partiye oy verin diyoruz” ifadesiyle aktarıyor. Göç kökenli insanlar arasında da savaştan kaçıp Almanya’ya gelen sığınmacıları reddetme, istememe eğilimi görüldüğünü belirten Sarıyar, “Bazılarının da İsrail-Filistin çatışmasından dolayı Yahudi düşmanı AfD’yi desteklediğini öğreniyoruz. Ama o AfD’nin sadece görünen yüzü. Kazıdıklarında altında büyük bir nefretin ve tehlikenin olduğunu görecekler” diye konuşuyor.

8’i Türkiye kökenli 10 kişiyi katleden aşırı sağcı Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör örgütü mağdurları avukatı da olan Sarıyar, “İnsanlara tavsiyemiz, açıp partilerin programına bakmaları. O zaman nasıl bir partiye sempati beslediğini görecek. Maalesef pek çok kişi partilerin programına bakmıyor, bilgi almıyor, sadece popülist ve kolaycı söylemlerden etkileniyor diye de ekliyor. 

2029 seçimlerinde AfD iktidara mı gelecek?

Sarıyar’a göre pandemiyi takiben başlayan Ukrayna Savaşı, akabinde yaşanan Ortadoğu krizi ve diğer küresel gelişmeler tüm dünyada olduğu gibi Almanya’da da binlerce insanın endişelerini artırdı. “23  Şubat sonrası kurulacak hükümet, vatandaşın haklı veya haksız, bütün korkularını ve tereddütlerini, kafalarındaki soruları gidermeye çalışmaya odaklanmalı. Onları gideremezse 2029 seçimlerinde AfD birinci parti olabilir” diye konuşuyor. Ona göre gidişat önlenemezse ileride bir parti, mesela Hristiyan Birlik, AfD ile işbirliği yapmama sözünden vazgeçebilir. “Diğer Avrupa ülkelerinde gördük. Dışlanan aşırı sağ ve popülist partiler eninde sonunda hükümeti kurdular veya koalisyonlara ortak oldular. Bu 2029 Almanya’da da olabilir. Avrupa’ya baktığınızda Almanya hala demokrasinin kalesi konumunda, çevremizdeki çoğu ülkede aşı sağ partiler güçlendi, hükümete ortak oldu. Almanya son kale. 2029’da ülkeyi aşırı sağa kaybetmeyelim” diyor. (DW Türkçe / Elmas Topcu)

https://www.dwturkce1.com/tr/almanya-seçimleri-türkiye-kökenlilerde-afd-endişesi/a-71538506

- Advertisment -