Opak, ‘donuk, şeffaf olmayan” demek… Medya analiziyle özel olarak ilgilendiğim 28 Şubat döneminde ve sonrasında -teşbihte biraz hata yapmayı göze alarak- bazı haberleri ‘opak’ diye sınıflamayı uygun bulmuştum. ‘Geçirgen olmayan, anlatmayan’ anlamında…
Çok özel türden bir haberciliği anlatmak için işlevseldi bana göre, bugün de öyle düşünüyorum.
Bu özel türden haber özetle şöyle bir şeydi: Bir haber var, yüksek yerlerden geldiği için onu vermek zorundasınız, fakat okurların okuduğundan bir şey anlaması için o yüksek şahsiyetin işaret ettiği şey konusunda da bir şeyler söylemeniz, hiç değilse bir arka plan bilgisi olarak onu da hatırlatmanız gerekiyor (aslına bakarsanız asıl haber de o zaten). Fakat o bilgiyi verirseniz sıkıntı olacak: Okurlarınız, “E, bunu neden daha önce haber olarak vermediniz ki, haber olması için ille de yüksek bir şahsiyetin buna posta atması mı gerekir” diye soracak… Öte yandan, muhtemelen yüksek şahsiyetin dahil olduğu çevrelerden “düşmanın propagandasını yapmak”la eleştirileceksiniz… Bu durumda alta (sakala) değil üste (bıyığa) tükürüyorsunuz ve -okurlarınızın bilmemeye devam ettiği- asıl haberin üzerinden bir kez daha atlayarak sadece ‘yeni haber’i veriyorsunuz. Eh, haber de ‘opak’ oluyor haliyle.
28 Şubat döneminden bir opak haber örneği
Başlığın üstündeki fotoğraflardan kolayca anlayabileceğiniz gibi, bu karışık anlatımı, verdikleri müstesna örnekle anlaşılır hale getiren bir televizyon kanalımız ve bir de gazetemiz var: NTV ve Hürriyet.
Fakat taze örneklere geçmeden önce, eski defterlere müracaatla 28 Şubat gazeteciliğinin opak haberlerinden birini kısaca özetlemek istiyorum.
28 Şubat döneminin ‘bin yıl’ süreceğinin sanıldığı yılların birinde, Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir, Hürriyet ve Sabah gazetelerine bazı gazetecilerin para karşılığı Abdullah Öcalan’la (o zamanlar Suriye’deydi) röportaj yaptığını belgelediklerini sızdırdı. Haber manşetten yayımlandı. Üç yıl kadar sonra, olan bitenin Çevik Bir’in bir kara propaganda hamlesi olduğunu bu defa gerçekten gösteren bir Genelkurmay belgesi bazı gazetecilere ve milletvekillerine sızdırıldı. Bunlardan sadece biri, milletvekili Nazlı Ilıcak “Güçlü Eylem Planı” başlıklı bu kara propaganda belgesini açıklama cesaretinigösterdi.
Fakat ‘büyük basın’, bir milletvekili açıklıyor olsa da belgeden asla söz etmedi. Biz o günlerde Medyakronik’te (Kürşat Bumin, Ümit Kıvanç ve ben) “bugün de yayımlamadılar, bugün de…” diye çetele tutuyorduk. Nihayet, burası çok önemli, bir hafta kadar sonra, bizzat Genelkurmay belgenin gerçek olduğunu açıkladı ve biz bu defa acaba başta Hürriyet ve Sabah (ki onlar neredeyse medyanın tamamı demekti), ‘büyük basın’ın bu haberi ertesi gün nasıl vereceğini beklemeye başladık. Ertesi gün oldu ve gördük: İki gazete de “Genelkurmay belgeyi kabul etti” diyordu. O kadar. 6 Kasım 2000 tarihli Medyakronik’te şöyle yazmışız:
“Sabah ve Hürriyet’in 2 Kasım’da kullandığı ‘Genelkurmay belgeyi kabul etti’ açıklaması, bu gazetelerin okurlarında bilmece etkisi yarattı; çünkü iki gazete, Ilıcak’ın iddialarını hiçbir şekilde haberleştirmedikleri için okurlarının hangi ‘belge’nin kabul edildiğini bilmeleri mümkün değildi.”
NTV ve Hürriyet’in opak haberleri
Artık taze opak haberlerimize gelebiliriz…
Önce NTV verdi haberi…
Başlık: ”Dışişleri’nden AİHM kararına tepki…”
Haber: “Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, ‘Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM), Ermenistan’ın Azerbaycan’a yönelik saldırıları çerçevesinde ülkemiz aleyhine yaptığı ihtiyati tedbir başvurusu hakkında bugün aldığı karar hukuki dayanaktan tamamen yoksundur’ dedi.”
Peki neymiş Ermenistan’ın talep ettiği ihtiyati tedbir, neymiş AİHM’nin bu taleple ilgili verdiği karar? Hayır, haberin sonuna kadar gitseniz de cevabı bulamıyorsunuz. Belli ki can sıkıcı bir karar, ancak bu kadarı anlaşılabiliyor NTV’nin haberinden, fakat izleyicilerin bilmesine gerek yok.
Buyurun, siz de okuyun:
“AİHM, çatışmalara doğrudan veya dolaylı olarak müdahil olan taraflara ve bu çerçevede Türkiye’ye çağrıda bulunurken, hukuki temellerden uzaklaşarak siyasi saiklerle hareket etmiş ve sahadaki gerçeklerden kopuk olduğunu göstermiştir. AİHM, ne yazık ki malum çevrelerin hukuku suistimal etme çabalarına alet olmuş ve 70 yıllık tarihinde insan hakları alanında elde ettiği itibarını lekelemiştir.”
Hürriyet’in haberi?
Twitter kullanıcısı Fırat Erez (ki ben de onun paylaşımlarından haberdar oldum bu hikâyeden), NTV’den sonra bugünkü (7 Ekim) Hürriyet’in haberini de aktarıyor ve aktarırken “Aynısı, boşuna tıklamayın” diyor.
Ben baktım, hakikaten aynısı, o nedenle Hürriyet’in adını anıp geçiyorum.
Opak habercilik özetle böyle bir şey işte.