Her şey içi oyuk büyük bir ağaçla başladı. İki yaşındaki Emile Ouamouno, Gine ormanının ortasındaki Meliandou köyünde bulunan evinin yakınındaki ağacın oyuğunda oynamayı seviyordu. Fakat bu kuytu köşeyi başka bir canlı türü daha keşfetmişti: yarasalar. Çocuklar bazen orada yarasa yakalıyor, kızartıp yiyorlardı.
Sonra Emile hastalandı. 28 Aralık 2013’te şiddetli ve gizemli bir hastalığa yenik düştü. Onu annesi, kızkardeşi ve ninesi izledi. Ve olan oldu. Cenaze töreninden sonra hastalık yayılmaya başladı.
23 Mart 2014’te vaka sayısı 49’u, ölüm sayısı 29’u bulmuş ve bilim insanları bunun Ebola olduğuna karar vermişti. İzleyen 3,5 yılda virüs 11.325’ten fazla can alırken dünya dehşet içinde izliyordu. Fakat bu sürerken başka bir trajedi gözler önüne seriliyordu.
Salgın yerel sağlık hizmeti kaynaklarını çok zorluyordu, sağlık görevlileri ölüyor, çok sayıda hastane kapanıyor, açık kalanlar da Ebola ile baş etme çabasından bunalıyordu. Salgından en çok etkilenen üç ülke, Sierra Leone, Liberia ve Gine’de insanlar ne olursa olsun sağlık hizmetlerinden uzak durmaya başlamıştı. Hem bu gizemli yeni hastalıktan, hem de doktorlardan korkuyorlardı. Koruyucu beyaz tulumları ve ani ölümle bağlantıları nedeniyle sağlık görevlileri damgalanıyor, insanlar yanlarına gitmek istemiyorlardı.
Sonuç olarak, 2017’de yapılan bir çalışma pandeminin halkın sağlık hizmetlerine başvurmasında dramatik bir düşüşe neden olduğunu ortaya çıkardı. Doğum için yardım isteyen gebe kadın oranı yüzde 80 düşmüş, aşılama oranları tepetaklak inmiş ve başvuran sıtmalı çocuk yüzde 40 azalmıştı. İronik olan, pandemiyle savaşmak için harcanan yoğun uluslararası çabadan sonra, bu ikincil zararın, hastalığın yarattığı kayıptan daha ağır olmasıydı.
2020’de Covid-19 üzerinden benzer senaryo
En başında birçok ülke halka Covid-19 hastalığına nasıl öncelik tanıdıkları konusunda güvence verme peşindeydi – yataklar ve solunum cihazlarının etrafı çevrildi, kanıtlanmamış tedaviler yığıldı ve binlerce doktor görevlerinden alınarak göğüs hastalıkları koğuşlarına atandı. İngiltere’de hükümet, sağlık hizmetlerine, pandemiyle başa çıkmak için ne gerekliyse, ‘bedeli ne olursa olsun’ sağlamaya söz verdi.
Bütün dünyada, artan bulaşma oranlarıyla baş etmeye çalışan ülkelerde benzer adımlar atıldı. Bazı ameliyatlardan üreme sağlığı hizmetlerine, sigarayı bırakma programlarına, akıl sağlığı desteklerine, diş hekimliğine, aşılamaya, kanser taramalarına ve rutin check-up’lara kadar, âcil olmadığı düşünülen her şey ertelendi ya da kesildi.
Anlaşılıyor ki, bunların hepsi önemli, ‘yedek’ doktor ya da gereksiz tıp alanı diye bir şey yok. Dolayısıyla tek bir düşman üzerinde bu kadar yoğun bir şekilde odaklanmanın üzücü bazı yan etkileri şimdiden görülüyor.
Dünyanın çeşitli yerlerinden, kanser tedavisinden, diyalizden ve âcil organ nakli ameliyatlarından mahrum bırakılan ve kimi zaman bu nedenle ölen hasta haberleri geliyor. Balkanlarda kadınlar kendi kendilerine tehlikeli kürtaj denemelerine başvuruyor, İngiltere’de uzmanlar, insanların sakız, kerpeten ve yapıştırıcı içeren dehşet verici denemelere giriştiği kendi kendine dişçilik uygulamalarında artış olduğunu bildiriyor. Normalde sıtma ve bağışıklık sistemi rahatsızlıkları tedavisinde kullanılan ve son sıralarda Covid-19 kaynaklı ölümleri arttırdığı anlaşılan hidroksiklorokin ilacı, panik içinde stoklandığı için bulunamaz oldu.
Ve bütün krizler gibi, bu pandeminin de en yoksul ülkeleri en ağır biçimde vuracağı anlaşılıyor. Bilim insanları, bazı yerlerde HIV, tüberküloz ve sıtma gibi hastalıkların kontrolündeki kesintinin doğrudan virüsün yol açtıklarıyla aynı boyutta kayıplara yol açabileceği uyarısında bulunuyorlar. Uzmanlar, kolera gibi hastalıklardan ölümlerin Covid-19’dan ölümlerin sayısını çok aşabileceğinden de korkuyorlar.
Aşılama özellikle kaygı unsuru. Dünya Sağlık Örgütü, pandeminin en az 68 ülkedeki aşı programlarını kesintiye uğratması nedeniyle 1 yaşından küçük en az 80 milyon çocuğun difteri, çocuk felci ve kızamık tehlikesiyle yüz yüze olduğunu hesaplıyor. Onyıllar boyunca milyarlarca dolarlık bir çalışma sonucu doğal hayatta ortadan kalkmış virüsler arasına katılmasına (şu anda sadece çiçek hastalığı bu durumda) çok az kalmış olan çocuk felcinin geri gelmesi bekleniyor.
Bu arada, Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı (WFP) yöneticisi David Beasley, Nisan ayında, dünyanın devasa boyutta bir kıtlığın kenarında durduğunu, halen açlık sınırında olan 135 milyona ek olarak, 130 milyon kişinin daha açlık tehdidiyle yüz yüze olduğunu açıkladı.
Son olarak da, dünyadaki eve kapanmaların ve bunun sonucundaki ekonomik çalkantının, bazılarını alkolizme ya da intihara sürüklemesiyle umutsuzluk ölümlerini arttırabileceği düşünülüyor.
İkincil hasarın gerçek boyutu
Covid-19’un yol açtığı bu ikincil hasarın gerçek boyutu ne ve onu durdurmak için ne yapabiliriz?
Epidemiyolog Timothy Roberton ve Johns Hopkins Üniversitesi’ndeki meslektaşları için pandeminin yan etkileri, neredeyse pandemi başlar başlamaz kaygı konusu haline geldi: “Birçoğumuz Batı Afrika’da 2014’teki Ebola salgınına verilen tepkiyi izlemiştik, dolayısıyla neler olabileceğini biliyorduk.”
Bu ekip, özellikle Covid-19’un Sahraaltı Afrika’dakiler gibi düşük gelirli ülkelerde kadınları ve çocukları nasıl etkileyeceğiyle ilgileniyordu. Farklı şiddet boyutlarına ilişkin çeşitli senaryoların etkilerini modellediler ve Covid-19’a gösterilen tepkinin ölüm sayısını arttırabileceği iki ana neden saptadılar.
Bunlardan biri, sağlık hizmetlerindeki kesintiler. “Bunun nedeni, örneğin insanların yardım istemeye korkması, işin talep yanı. Bir de arz yanı var – sağlık çalışanları hastalanabilir, pandemide çalıştırılmak üzere görevden alınabilir, ya da ilaç sıkıntısı yaşanabilir” diyor Roberton.
Ufuktaki diğer bir sorun da, ailelerin yeterli besine erişememesi ve dolayısıyla bulaşıcı hastalıklara daha açık hale gelmesi.
Toplamda, sağlık hizmeti kullanımının yüzde 50’ye varan oranlarda azaldığı ve yetersiz beslenmenin de aynı oranda arttığı en kötü senaryoda, pandeminin dolaylı sonucu olarak 1 milyonu aşkın çocuk ve 56 bin 700 anne ölebilir. Çocuk ölümlerinin çoğu zatürre ya da ishalin yol açtığı susuzluktan, kadınlarınki ise muhtemelen gebelik ya da doğumla bağlantılı kanama, gebelik zehirlenmesi ve sepsis gibi komplikasyonlardan kaynaklanacaktır. “Bu, eğer bunlara ilişkin tedavi alamazlarsa, çocuklar ağızdan sıvı takviyesi, anneler antibiyotik alamazsa geçerli,” diyor Roberton.
Bu ölümler kıtlık tehdidi altındakilere eklendiğinde sayı gerçekten artmaya başlıyor. WFP halen yaklaşık 100 milyon kişiye her gün yiyecek temin ediyor, bunların yaklaşık 30 milyonu hayatta kalabilmek için buna muhtaç. Yaptıkları analize göre, bu normal desteği sunamaz hale gelirlerse önümüzdeki aylarda günde 300.000 kişi açlıktan ölebilir. Bu sayıya pandemi yüzünden yeni yoksullaşanlar dahil değil.
WFP iletişim sorumlusu Jane Howard, “büyük resme bakarsanız, dünya işlerin iyi gittiğini ve dünyadaki aç insan sayısının azaldığını düşünüyordu,” diyor ve son 5 yılda, büyük ölçüde çatışmalar ve iklim değişikliği yüzünden bu gelişmenin tersine döndüğünü açıklıyor: “Koronavirüs krizi patlamadan hemen önce ulaştığımız bazı yeni rakamlar bizi gerçekten ürküttü. Bu rakamlar, şiddetli açlık içindeki insan sayısının epeyce hızlı arttığını gösteriyordu.”
Bu pandemi 130 milyon kişiyi daha açlık sınırına getirmenin yanısıra WFP’nin devamını sağlayan bağışları da tehdit ediyor. “Dünya ekonomisi darbe alırsa ve ülkeler yeterli fonu sağlayamazsa, yepyeni bir senaryoyla yüz yüze kalırsınız ve bu oldukça korkutucu,” diyor Howard.
Covid-19’un kıtlıkla bağlantısı
Covid-19’un insanları kıtlığa nasıl sürükleyeceği konusu biraz daha karmaşık. Howard, 1990’lı yılların yardım filmlerindeki Sahraaltı Afrika’nın en ücra yerlerinde yaşayan basmakalıp aç insan imgelerinin tersine, günümüzde yetersiz beslenmenin şehirlerde de büyük bir sorun olduğunu anlatıyor – ve pandeminin insanlara en fazla zarar vereceği yerler de muhtemelen o bölgeler.
“Köyde yaşıyorsanız sebze bahçeniz, ya da teyzenizin, etini yiyebileceğiniz ineği olabilir. Şehirde ise tamamen pazardaki fiyatların insafına kalırsınız.” Şu anda ana kaygı odağını işçiler, çekçek sürücüleri ve inşaat işçileri oluşturuyor.
Örneğin Howard’ın Kongo Cumhuriyeti’ndeki bir meslektaşı, yaşadığı yer yakınlarında fıstık ezmesi ve kasava unu gibi temel besin maddelerinin fiyatının iki haftada yüzde 10 arttığını farketmiş. Bu, kısmen pazarların açık olduğu saatlerin sınırlanmış olmasından kaynaklanıyor olabilir, fakat diğer bir nedeni de Covid-19’un tedarik zincirlerini şimdiden etkilemeye başlamış olması ve ithal edilen malların fiyatının şimdiden artma sürecine girmesidir. Başka saklı maliyetler de sözkonusu. Bir kadın evlere kapanma nedeniyle toplu ulaşım olanağı kalkınca alışverişini eve taşıyabilmek için el arabası kiralamak zorunda kalmış örneğin.
İkincil ölümlerde önemli bir unsur: Yaş
Elbette, birçok ülkede ikincil zararın virüsün kendisinden daha çok ölüme neden olmasına yol açabilecek bir neden daha var, o da yaş unsuru. Covid-19’un yaşlıları daha çok etkilediği biliniyor, fakat bu farkın boyutu akıllara durgunluk veriyor. 13 Mayıs tarihli New York verilerine göre, 75 ve üstü yaşlardakilerde pandemiden ölüm oranı 17 ve altı yaşlardakilerin yaklaşık 811 katı.
Öte yandan, düşük gelirli ülkelerin nüfusu genellikle daha genç. Dünyanın en genç ülkesi olan Nijer’de (Batı Afrika) medyan yaş sadece 15,2 (Doğum oranının en yüksek olduğu ülke de Nijer, kadınlar ömürleri boyunca 7,2 çocuk doğuruyor). Şu ana kadar 254 pandemi ölümü bildirdiler.
Medyan yaşın 45 civarında olduğu İtalya’da ise şu ana kadar 33 binin üzerinde Covid-19 ölümü sözkonusu ve bu dünyadaki en yüksek sayılar arasında.
Pandeminin bu ölümlerden ne oranda sorumlu olduğu ise halen tartışma konusu, doğrudan virüsten kaynaklanan yaşam yılı kaybı görünenden az olabilir. Örneğin, yaşlılar Covid-19’dan ölme riski en yüksek olanlar, ama nörovirüs ve zatürre gibi başka solunumla ilgili ya da mevsimsel hastalıklardan ölme riski en yüksek olanlar da onlar. Şu anda hâlâ her ay, yılın aynı dönemi için normal olandan önemli ölçüde daha çok ölüm gerçekleşiyor. Fakat daha sonra toplam ortalamanın altına düşerse bu, virüsün yaşlıların ölümünü yıllar değil aylar ölçeğinde erkene aldığı anlamına gelebilir.
Aslında zengin ülkelerde bile dolaylı ölümlerin uzun dönemde giderek dolaysız ölümleri geride bırakabileceği de düşünülüyor.
Kanseri alalım. Pandeminin başlamasıyla birlikte, rahim ağzı testlerinden meme kanseri taramalarına kadar, hastalığın yükünü hafifletmeye ve hastalığı daha az ölümcül kılmaya yönelik çalışmalar, odağın en âcil tehlike altındakilerin hayatının kurtarılmasına kaymasıyla birlikte etkilendi. Bazı insanlar için bunun sonuçlarının ölümcül olması kaçınılmaz.
Kanser konusunda bilimsel araştırma yapılmasına fon sağlayan bir kâr amacı gütmeyen kurum olan İngiltere Kanser Araştırmaları erken teşhis ve kanser bilgisi direktörü Sara Hiom, “Kanser beklemez” diyor, “kanser ne kadar erken teşhis edilirse o kadar kolay tedavi edilir.” Eve kapanma başladığından beri İngiltere’deki birçok kanser tarama programının durdurulduğunu, bunun da her ay buldukları 1.600 yeni kanser vakası bulgusuyla ilgili endişeler doğurduğunu anlatıyor:
“Bu insanlar hasta değil. Bu insanlar kanser olmasını beklediğimiz insanlar değil. Bu tarama programları, kanseri erken teşhis etme cephaneliğimizin bir parçası.”
Bir diğer önemli araç da pratisyen hekimlerin sevk etmesi. Ama burada da bir sorun var. Veriler, şu anda insanların, muhtemelen evden çıkmaktan çekindikleri için randevularına gitmediklerini gösteriyor. Gittiklerinde de uzmanlara gitmiyorlar, durumları âcil olsa bile.
Teşhis konmuş olanların tedaviye başlamak için uzun süre beklemeleri gerekebiliyor. Hiom’a göre, pandemi gerilemeye başladığında bu birikimin eritilmesi çok zaman alacak. Bir grup onkolog, yalnızca İngiltere’de teşhis ve tedavideki gecikmeler nedeniyle 60 bin kanser hastasının ölebileceğini hesapladı.
Son olarak da beklenen, Almanya’da resmen başlayan ve Büyük Bunalım’dan bu yana gerçekleşenlerin en ağırı olacağı öngörülen resesyon konusu var. Diğer birçok önemli sağlık kuruluşu gibi Kanser Araştırmaları da halkın bağışlarına dayanıyor. En çok gelir getiren sponsorlu koşular gibi etkinliklerin birçoğu da şu anda olanaksız. Bu, araştırmaları yıllarca aksatabilir.
O halde Covid-19’un dolaylı sonuçlarını asgariye indirmek için ne yapılabilir?
Hiom, kanser tarama programlarının hızla yeniden başlatılmasını istiyor, aynı zamanda kanserin en kısa zamanda ele alınması gerektiği mesajını vermeyi umuyor ve önümüzdeki aylarda hastaların yeniden randevularına gitmeye başlamasını diliyor. “Geç evre kanserler çok daha karmaşık ve girifttir ve tedavileri her anlamda çok daha maliyetlidir, hasta için de sağlık sistemi için de.”
Howard ise WFP ekonomistinin hazırladığı bir yapılacak işler listesine işaret ediyor. Listede, hükümetlerin halkları için, okullar kapalı olsa bile çocuklara bedava okul yemeği vermeyi sürdürmek gibi güvenlik sistemleri oluşturmasına yardım etmekten tedarik zincirlerini çalışır tutmaya ve ticaretin önüne engel konmasından kaçınmaya kadar uzanan şeyler var. “Küçük şeylerin etkisi büyük olabilir,” diyor, “örneğin, uzun yol kamyon şoförlerinin karantinaya alınmasında ısrarcı olursanız, tedarik zinciriniz tamamen çöker. Dolayısıyla Afrika’nın güneyinde, hükümetleri belli sözleşmeli nakliyecilere, şoförlerinin geçiş hakkını güvence altına alan mektuplar göndermeye ikna ediyoruz.”
(Zaria Gorvett 29 Mayıs 2020; BBC Future)